Clamor

49 7 15
                                    

Kollarımın arasında duran kalın ciltli kitabı biraz daha sardım ve karşımdaki duvara doğru zıpladım, sorunsuz şekilde arkasına geçtiğim duvarı umursamadan tekrar koşmaya devam ettim. Şu halimi Taji görse gördüğü ilk ağaca yaslanır ve bayılırdı sanırım, hastaneden çıkalı birkaç gün oluyordu ancak tamamen iyileşmişti Sumi sayesinde.

Her ne kadar korkutucu görünse de oldukça iyi bir doktordu, kapanmak üzre olan kapıyı gördüğümde daha da hızlanıp içeri doğru attım kendimi ve hafif melodi yankılandı. Okula dönmüştüm ilk kez normal şekilde okuldaydım ve geç kalmıştım.

Çalan okul zili ile koridor boşalırken bende ayağa kalkıp etrafıma bakındım. Tekrar uyuduktan sonra Rai gitmişti ama bana her gün yemek getirmiş görme gereği duymadan ortadan kaybolmuştu. Her seferinde kalkıp peşinden gitmeye kalktığımda Sumi acımasızca saçlarımdan yakalıyor ve tekrar yatırıyordu.

"Eğer içeri girmezsen dersimden geçme konusunu unutabilirsin evlat."

Karşımda duran adam orta boylu ve hafif göbekli birisiydi seğirelmeye başlayan saçları ile saçlarına eşlik eden keskin gözleri saygı göster dercesine bakıyordu. Eğilerek ufak bir teşekkür ettim ve yanımda duran sınıf kapısını açıp içeri girdim.

 Daha birkaç saniye önce koridoru inleten bağırtılar ve sesler susmuştu, arkamdan itilmem ile tahtanın önüne kadar gelmiştim ve herkesi görebilecek bir haldeydim, buna cam kenarında oturup dışarı aşık aşık bakan Servant da dahildi.

"Evet aramıza geç katıldı falan filan tanıştık memnun olduk git bir yere otur. Bugün asıl derse geçiyoruz, aranızda ben temel büyü yapamıyorum diyen birisi var mı?"

Sırama geçerken duyduğum şey ile irkildim, küçüklüğümden beri öğrendiklerim karga gibi üşüştü beynime. Büyükbabam beni karşısına alıp saatlerce büyünün temeli ve hazırlıklarını anlatırdı, oturduğumda sınıfta herkesin el kaldırdığını gördüm Servant ile ben hariç. Çoğu aile temel büyüyü önemsiz buluyordu bu yüzden öğretilmezdi ama bizim ailelerimiz farklıydı.

"Servant ve yeni gelen çocuk, sanırım iddalısınız neden yanıma gelip sizin bilginizden yararlanmama izin vermiyorsunuz."

Adam oldukça sempatik geliyordu nedense, anlaşacağım öğretmenlerden biri olacağı kesindi. Giydiği kareli kazağı ve kumaş pantolonu ile gönlümde taht kurmuştu çoktan. Sırama daha yeni oturmuşken tekrar kalkıp havada aslı duran tahtanın önüne geçtim, Servant ise kafasını kaldırma gereği duymadan kızların aşk dolu çığlıkları ile yanıma geçti.

"Damnant pulcher valde " kendime engel olamayıp yanımdan gittiği gece söylediğimi tekrar ettiğimde kafasını kaldırma gereği duymuştu. Yanında okul üniforması ile beni beklemediği kesindi çünkü yeşillerini büyültmüş gerçekliğimi kontrol ediyordu.

Bir anda öne doğru gidip kaçmaya çalıştığında kolunu yakaladım ve gülümseyip durmaya devam ettim. O ise yanımızda hareket eden sandalye ile irkilmiş ve durmuştu. Ayağa kalkan adam hemen ağ tarafımızda durdu, elindeki defteri biraz karıştırdı. İlgisini çeken bir şey bulmuş gibi kapağı kapattı ve masasına bıraktı.

" Özgüveninizi sevdim, bu yüzden onu zorlamam sorun olmaz sanırım. Evet yeni gelen ismini hala öğrenemedim bu yüzden önce sen başla. Temel büyü 4. kısım ve tek seferde istiyorum. "

Bu adam cidden öğrencilerini ezmeyi seviyordu, temel büyünün mantığı zaten sahip olduğun güç haricinde bir enerji açığa çıkarmaktı. Ve kast ettiği 4.kısımda enerjini cisimlendirmekti, her ne kadar kendime ait bir güce sahip olmasam da enerji yönetmek bedenin işiydi ben ise oldukça çalışkan bir inektim.

Biraz geri çekildim, kollarımı açıp zihnimi boşalttım. Etrafımda oluşan enerjiyi yönlendirdim ve gözlerimi kapattım. Saniyelik süren işimden sonra olduğum yere oturdum, daha doğrusu hazırladığım tahtıma. Alayla bakan gözler duraklamıştı, kafamdaki taç ise tamamen o hocayı sinirlendirmek içindi, tekrar ayağa kalkıp tahtımı yok ettim.

"Yeterince iyi miydi yoksa başka bir şey yapabilirim."

Şok olmuş bir halde bana bakan adam masasının üstünde süzülen defteri önüne parmak hareketiyle çekip listeye baktı, listenin sonundaki ismine bakarken ben Servant'ın boynundaki damarlarla bir harita çıkarıyordum.

"Yeterli! sıra sende Servant ancak sınıfımda çıplak olan hiç bir şey görmek istemiyorum."

Tüm ciddiyeti ile söyledikleri ile şaşırmıştım, sanırım bunu daha önce de yapmıştı. Servantı sırf beni ezmek için çıkarmıştı buraya. Servantlar temel büyüyü günlük hayatta kullanan sayılı ailelerdendi ellerini pantolon cebinden çıkarma gereği duymadan gözlerini kapattı ve açtı. Saliselik zamanda tüm sınıf sakura yaprakları ile dolmuştu.

Diğerleri gibi şaşkınlıkla ona bakarken o sadece omuz silkme ile yetinmişti, yok olan sakura yaprakları ile yerine geçmek için hareketlendi ve bende onunla birlikte. Mırıldanan hocamız hala listede beni arıyordu, en sonunda liste sonuna bakmayı akıl etmiş olacak ki donup kalmıştı. İşte en nefret ettiğim şey bana bakarken gözlerinde oluşan o korku. Bundan nefret ediyordum.

Dersin bitiş zili ile kendimi hemen dışarı attım, beyaz koridorda yemek bulabilmek için dolanıyordum o sırada bir tıkırtı duydum. Boş koridorda tüm beyaz kapıların yerine gri renkli bir kapı vardı ve tıkırtı oradan gelmişti. Guruldayan karnımı bırakıp kapıya yaklaştım ve kulağımı gri ahşap kapıya dayadım ve aniden geriye savruldum üstüme gelen kapı ile öylece durmuştum ve yerde yatıyordum.

"Demek okuldasın, bu kadar hevesli olduğunu bilsem seninle daha çok ilgilenir erken çıkmanı sağlardım."

Yüzündeki siyah is izleri ile sigarası ağzında olan bir sumi beklemiyordum. Üstünü sirkeleyib bana bakıyordu. Ben ise hala kalkamadığım kapının altında görebildiğim en iyi şekilde ona bakıyordum. Kapının bu kadar ağır olması normal olamaz diye düşünürken, kapıyı tuttuğum elim aniden ıslanmıştı. 

Çığlık atarak geri kaçarken kapıyı kenara fırlatmıştım, doğrulup ıslaklığın sebebini aradım, ayaklarımın altında gezinen siyahlık ile yerimden sıçradım. Duvarla bütünleşirken, Sumi yere eğilmiş karartıyı eline almıştı tek eliyle bile kolayca tuttuğu şeye dikkatlice bakmaya başladım.

"Seni sevmişe benziyor baksana seni işaretledi, günde 2 defa elf eti versen yeter az pişmiş olsun. Bide bol bol su vermeyi unutma, şimdi burayı toparlamalıyım."

O az önceki odaya geri dönerken kucağıma tutuşturduğu şeye bakıyordum, bağırıp odaya doğru koştum ve sumiyi aradım. Yere eğilmiş dağılmış eşyalara bakıyordu. Etrafa bakıp bunun daha da önce olduğunu anlayabiliyordun çünkü duvarlar isten görünmeyecek bir haldeydi.

" Bu da ne böyle, ne seçiminden bahsediyordun. Nereden çıktı bu?"

Elim yanarken kucağımda dolanan karartı durulmuştu, sumi ise doğrulup bana gerizekalı dermiş gibi bakıyordu. Elindeki kağıtları masaya bırakıp bana yaklaştı. Gerilsem de belli etmedim sonuçta sadece soru sormuştum.

"Bu dediğin şey bir Fenrir, bunaklar onu zincirlemişti ancak yavruladı ve bana bakmam için yolladı ancak ben yoğun bir adamım ayrıca o çoktan sahibini seçti ve seni işaretledi eline bak."

Fenrir'in ne olduğunu biliyordum, hakkında oldukça kitap okumuştum ancak gerçekliği sorgulanabilirdi. Şimdi ise yavrusu kucağımda uyuyordu, dediği gibi elime baktım pençe izi bileğimden parmaklarıma kadardı. Sadece elimi yaladığını düşündüğüm bu karartı beni pençelemişti. Ama onu sevmediğim anlamına gelmezdi, ona yaklaşıp burnumu sürttüm, bir cismi yoktu ancak hissediyordum oradaydı.

"Cisimlenmesine daha var senin enerjiden yararlanıcak ona iyi bak şimdi çık odamdan."

Kafamı sallayıp odadan çıkacakken karşımda beliren beden gerilememe sebep olmuştu, tanıdık koku ile bir an huzur buldum. Bu servant'ın kokusuydu, 

"Burada neler oluyor böyle?"

COMEBACK dicem de sövceksiniz okuan varsa tşk artık kendi kendime yazıcam djkskljda


Amor Magicae (Yaoi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin