1. BÖLÜM

941 36 11
                                    


Öncelikle Alabora'yı okumayı tercih eden herkese öpücükler dolusu sevgimi yolluyorum. Alabora benim kurgusu üzerinde aylar boyunca kafa patlatıp yazmaya başladığım bir hikaye. Kurgusu da artık içime sindiğinde yayınlamaya da karar verdim. Umarım aynı şekilde sizinde içinize sineceği bir hikaye olur. 

İlk bölüm olduğu için kısa bir bölüm olduğunun farkındayım. Bu bölümü tanıtım gibi düşünebilirsiniz. Diğer bölümlerin kısa olmayacağına söz verebilirim. Artık Alabora ile baş başa kalabilirsiniz. 

İyi Okumalar :*

Not: Multimedyanın hikayedeki hiçbir kahramanla ilgisi yoktur. Sadece yüzünüzde bir gülümse oluşturması için benzetme.


Uzaklara daldığım pencereden gözümü alıp bana tahsis edilen dolabıma doğru yöneldim. Ayağıma takılıp dengemi kaybetmemi sağlayan kutuya kötü bakışlarımı yolladıktan sonra içinden düşen çerçeveyi elime alıp incelemeye başladım. Bu fotoğrafa bakınca hüzünlenmeden duramıyordum sanırım. Babamla birlikte olduğumu hatırladığım  en net anılardan biriydi. 7. Yaş günümdü. Tüm hatıralardan beni en çok hüzünlendiren buydu. Belkide sebebi bu fotoğraftan 3 gün sonra babamı kaybetmiş olmamdı. Annem annelik görevini ben doğduktan sonra giderek bıraktığı için biricik babam büyütmüş beni. Yıllarca hiç anne eksikliği hissettirmemiş elinden gelen her şeyin en iyisini yaşatmıştı bana. Daha sonra hayatımı benden çalan bir kaza gerçekleşmişti. Hayatımda ki tek dayanağım olan babamı da o kazada kaybetmiştim. Beni sahiplenebilecek tek bir akrabam dahi olmadığı için de çocuk esirgeme yurduna gönderilmiştim. Daha fazla kötü hissetmemek için çerçeveyi alıp valizin içindeki bölmeye yerleştirdim. Yarım kaldığım işleri bitirmek için dolabıma doğru ilerlemeye devam ettim. Tüm kıyafetlerimi katlayarak valizime yerleştirdim. Valizin fermuarını kapatma çabalarımın boşuna olduğunu fark ettiğim sırada üzerine oturup kapatmaya çalıştım. Sonunda kapatmayı başardığımda valize olmayan kol kaslarımı gösterip en güçlü benim bakışımı yolladım. Tüm eşyalarımı toparladığımı fark ettiğimde valizimi elime alıp yurdun dışına yürümeye başladım. 7 yaşımdan beri evim olan yurduma son kez baktım. Çocukluğum ergenliğim gençliğim hepsi burada geçmişti. Küçükken buradan kurtulmak kaçmak için planlar yaptığımı hatırlardım. Fakat günler yıllar geçtikçe gidecek tek bir yerim bile olmadığını fark ettiğimde bu fikirden vazgeçmeye başlamıştım. Şimdi ise evim olarak gördüğüm tek yerden mecburi olarak gönderiliyordum. 18 yaşımı çoktan doldurduğumda buradaki günlerimde sona ermişti. Kendimi bildim bileli biriktirdiğim parayı 18 yaşımdan sonraki hayatım için saklamıştım ve şimdi bu parayla kendime bir hayat kurmak için ev kiralamıştım. Yurda yaşadığım süre boyunca burada ki herkesle iyi anlaşmış okulumda ise fena sayılamayacak notlarla geçmiştim. Fakat bir devlet üniversitesi kazanmayı becerememiştim. Yurtta arkadaş sayabileceğim 1 2 kişi haricinde bir çevrem olmamıştı. Onlarla da dün akşamdan vedalaşmamızı yapmıştık. Şimdi ise beni buraya bağlayan hiçbir şey olmadan başka bir hayata başlıyordum. Belkide gözümü korkutan şey buydu. Senelerim geçtiği yurdumda ki hayatı bırakıp kendi İstanbul da kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kız olacaktım. 4 duvar bir odadan çıkıp yeni hayatıma ayak uyduramayacağımdan korkuyordum. Artık gitme vaktimin geldiğini kabullendiğim de valizimi sıkıca tuttum ve iç sesimi konuşturdum.

"İşte yeni hayatına hazırsın Minel."

ALABORAWhere stories live. Discover now