~5.BÖLÜM~

7.7K 354 4
                                    

"Özel harekatçıdan koruma ile kurtulabileceğini mi sandın? Üzülme yeni koruman bir Özelharekatçı."
Nee. Bu ne edepsizlik ahlaksızlık. Ne demek istiyordu bu. Ne koruması ne özelharekatı. Yoksaaaaa. Yoksa bu. Hayır olamaz. Olamazdı demi. Olmamalıydı. İmkansız yaa. Blöf falandır. Aklı sıra beni oynatıyor. Yok ya. Yok bir de peşindeki by pek gizemli katil kılıklı özel harekatçı. Saçmalama iç sesim. Çok saçma. Böyle bir şey olamazdı. Olamaz değil mi. Allahım lütfen olmasın ya. Ay ama benim korumam. İç sesim bir senaryo yazmıştı ama Allah hayrına çevirsin. Aldığımmesajdan sonra baya tırsmıştım. Arkamda bir korumam var diye rahat bile olamıyorum. Bu adam benim keyfimi yine kaçırmıştı. 5 dakika ya. 5 dakika sürmemişti benim huzurum.
Sonunda arabamı bulmuştum. O kadar arabanın içinde ayırt etmek kolay olmamıştı. Arabama bindiğim gibi gaza basıp gittim. Normalde insanlar kafa dinlemek için işe gitmezler. Fakat ben anormal bir insan arak izin günüm olmasına rağmen kafa dağıtmak için işe gidiyordum. Gidecek başka yerim olmadığından herhalde. Bilmiyorum ama hastanemdeki o odam bana acayip bir huzur veriyor. Aslında İstanbul'da yaşayan bir birey olarak huzur bulmak için deniz manzaralı bir yere gitmeliyim. Ama kendi kendime kalırsam dertler gün yüzüne çıkıyor. Bu yüzden de işe gidecektim gitmesine de ne yapacaktım acaba. Tam bu düşüncelere dalmışken telefonumun sinir bozucu sesi yankılandı arabada. Gıcıklığına telefonu biraz bekletip kulaklığımı taktıktan sonra açtım. Arayan hastaneden Zeynep Hanım dı. Gıcık hiç de sevmem niyeyse?
"Alo efendim Zeynep Hanım"
"Merhaba Bade Hanım. İmzalaması gereken bir kaç dosya vardı. Siz izinlerinin diye evinize gönderdim. Bilginiz olsun istedim de."
"İyi de ben hastaneye geliyorum zaten. Evde kalamam ben."
"Ama Bade Hanım ben gönderdim bile. Acele değil zaten. Ne zaman isterseniz imzalayabilirsiniz. Ama bence şu iki gün izinlisiniz ya hastaneye gelmemek sizin için daha iyi olur. Kafanızı toplamalısınız. Biliyorsunuz hastane sizin için pek de iyi anıları hatırlatmayabilir." Haklıydı. Gıcık kız kedi olalı fare tutmuş gibi bir şey olmuştu.
"Haklısınız. Ben evrakları akşam imzalayıp Hasan abi ile gönderirim."
Hasan abi dediğim baba gibi saydığım birisidir. Kaç yıldır tanıyorum bilmiyorum ama çooook eskiden babam ve annem ölmeden önce bizimle işe başlamıştı. O zamanlar babamın şoförünü. Boş zamanlarda onunla oyun oynardık. Babam ve annem öldükten sonra onlardan geriye bir de Hasan abi kalmıştı. Yani anlayacağınız Hasan abi benim yarı buçuk babam sayılır. Amaaan yine konuyu dağıttım ben. Neyse işte. Resmen hastaneye bile almadılar beni. Tam böyle olmuş sayılmaz. Ama böyle gibi de sayılabilirdi. Yani şimdi bir planım yoktu. Ne yapmalıyım acaba. Bir kafa dağıtmak planı yapmalıyım. Ama tek başıma. Ne yapabilirim. Mesela kısa ve öz bir İstanbul türü olabilirdi. Tam kafa dağıtmalık bir plan. Sıkı çalıştığım için bunca yıl İstanbul'da olmama rağmen İstanbul'u çok fazla gezme imkanım olmamıştı. Aslında şöyle ben bir işlediğim. Yani boş zamanımı da hastanede değerlendirmeye çalışıyorum. Araştırma felan yapıyorum. Tabii Leyla da bana çok kızıyordu. Sanırım şimdi anladım İstanbul'un güzelliğini. Muhteşem bir şehir. Yani demek istediğimi anlamışsınızdır. Ne yani? İlla soylim mi? Anladınız işte. Ya uff tamam. İtiraf geliyor; Leyla haklıymış. Bunu da dedirttiniz bana. Ben kolay kolay kabullenmem böyle şeyleri. Dile getirmek de bana göre değildir zaten.
Allahım konu dağıtmada bir numarayımdır. Şimdi turuna nereden başlasam. Nereye gitsem ne yapsam? Hiç bir fikrim yok. İstanbul'u az çok biliyorum. Ama böyle bir tura nereden başlasam ne yapsam bilmiyorum. Aslında bir fikrim var. Ama kaldırabilir miyim bilmiyorum. Ama artık gerçeklerle yüzüme vakti.
Aklıma koymuştum yapacaktım. Sonuçta artık büyüdüm. Cesur olmam gerekir. Leyla sahile gittiğimi sanıyor. Aslında yalan söylemek çok kötü bir şey ama Leyla bunu bilmese iyi olur. Tabii eve dönünce anlatırım.
Sonunda gelmiştim o eve. Arabadan inip evin kapısın önünde durup derin bir nefes aldım. Gerçeklerle yüzleşme vakti sanırım. Bahçe kapısından girdim ve giriş kapısına durdum. Anahtarı almak için yerdeki saksının yanına eğildim. Birden saksıda duran orkideye baktım. Duygulandım. Çünkü babam onu bana almıştı.
"Baba bak bunlar çok güzel"
"Evet kızım. Senin gibi saf temiz ve durular. "
"O zaman neden bir tanesi benim olmuyor"
Babamla annem için çiçek almaya gitmiştik. Ona bir demet gül almıştık. Ben de bir tane orkide istemiştim.
"Kızım sen onlara bakamazsın. Ölürler bak canları acır. Biraz büyük söz alırım." 6 yaşımdaydım. O akılla tavır yapmaya başlamıştım. Babam gönlümü zar zor almıştı.
Çok eğlenceliydi doğum günü partim. Sıra hediyelerdeydi. Herkesten çok güzel hediyeler almıştım. En son babamın hediyesi kalmıştı.
"Hadi baba. Senin sıran. Hediyemi çok merak ediyorum."
"O zaman ben de biricik kızımı merak ettirmem." Deyip hediyemi verdi. İşte bu orkide çıkmıştı hediye paketinden. Çok mutlu olup sarıldım babama.
İşte bu orkidenin hikayeside buydu. Yavaşça saksıda ki anahtarı aldım. Ağır davranıyordum. Belki de görüceklerime hazır değilimdir. Kim bilir?
Ve kapı yavaşça açıldı.
İlk adımımı attım kapıdan.
Haydi Bismillahirrahmanirrahim!

Arkadaşlar selamünaleyküm. Nasıl gidiyor. Görüşleriniz nedir? Bölümlerin uzunluğu nasıl? Daha mı uzun olsun yoksa kısa mı ya da iyi mi?
Ayrıca biliyorum bu bölüm kısa geldi. Özür dilerim herkesten.

VUSLATI BEKLERKEN #TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin