Bölüm Dokuz

435 32 18
                                    

Tepkisini bozmadan gözlerime bakmaya devam etti.

"İki soru sordun. Ama yalnızca bir soru cevaplama hakkım var."

Gözlerimi kapatıp pes ettiğimi belirtir şekilde arkama yaslandım. "Cevap vermek zorunda değilsin," Ayağa kalkıp elbisemi düzelttim.

"Otur, daha cevap vermedim."

Sıkılmıştım artık Çağan'ın bu davranışlarından. Beni ona aşık filan sanıyorsa baştan araya mesafe koymalıydım ki bir şeyleri anlasın.

Umursamayıp kapıya yöneldiğimde restaurant telefonumun melodisiyle doldu. Tanımadığım bir numaraydı, açıp açmamak konusunda bir an tereddüte düşsem de çevreye de rahatsızlık vermemek adına açtım.

"Beliz Korkutan?"sesi tanımaya çalıştım ama bu sesi duymamıştım daha önce.

"Benim," dedim sesimi soğuk çıkarmaya çalışırken.

"Sabah saatlerinde gelen bir çocuk, annesinin siz olduğunu iddia ediyor ve siz gelmeden gitmeyeceğini belirtiyor. "

Gözlerimi yumdum, sanırım bu Buse'ydi. "Tamam, hemen geliyorum. Hiçbir yere ayrılmasın. "

Kendi evladımı bulmuşçasına gülümseyip Çağan'a döndüm. "Buse bulunmuş!"

O da benim kadar şaşırmıştı, hemen ayağa kalktı ve sandalyenin başlığına taktığı ceketini aldı. Kasaya gidip bir miktar para bırakarak üstünü veren görevliyi eliyle durdurdu. Buse'nin bulunma haberiyle o kadar uçmuştum ki Çağan'ın beni sürüklediğini soğuğun kısa elbisemden içeri girdiğinde anladım.

Arabasının önüne gelince durdum, o da sürücü koltuğuna geçti. Ön camı açıp bana baktı. "Buse bulundu diyorsun ve vakit kaybetmemizi sağlıyorsun. "

"Taksi bulmak çok da zor olmaz benim için. Fazla vakit kaybetmem."

"Bu durumda bile inatlık edebiliyorsun ya yuh diyorum ben sana! Ne halin varsa gör tamam mı?"

Başımı sallayıp en yakın taksi durağına doğru ilerledim. Çağan'ın arabası çoktan gözden kaybolmuştu. Taksiye binip adresi verdim ve bir an önce Buse'ye kavuşmanın vereceğini mutluluğu düşünmeye başladım.

***

"Buse!"

"Anneçiii!" Kollarımın arasına aldığım minnacık bedeni güzelce öptüm.

"Seni çok özledim anneçi. Ben neley yaptım biliy-

Gülümseyip saçlarını okşadım. Tam o sırada yapmaması gereken bir şeyi yapmışcasına sustu.

"Ne oldu, neden anlatmıyorsun ?"

"Unuttum."

Elinden tutup, bir kaç yere imza attıktan sonra karakoldan çıktık. "Sen anne sende baba mı oldun yoksa?"

Gözlerimi bölertip bir kulak mememi tutup çektim ve yanımda dikilen Çağan'ın kafasına vurdum. "Hayır Buse, Çağan benim mahalle arkadaşım," dedim.

"Ama baba-

"Aması maması yok, hem sen aç mısın?"

Ellerini sevinçle çırptı. "Hiç soymayacaksın sanmıştım anneçi."

Çağan'ın arabasına kadar yürüdük bu sefer zorluk çıkarmayacaktım. Arka kapıyı açıp Buse'yi yerleştirdim ve emniyet kemerini bağladım. Öne de kendim oturdum ve Çağan'ın sürücü koltuğuna geçmesini bekledim.

"İnat etmeden, tek seferde,"deyip elini uzattı.

Eli havada kalırken "İnebilirim hâlâ istersen sus ve sür. "

"İnadım inat hâlâ iki kanat modundayım diyorsun yani?"

Derin bir sabır çekip cama baktım. "Sür artık şu arabayı Çağan Sonat Efendi."

Ellerini birbirine sürtüp nefesini üfledi. Arabayı çalışır hale getirdikten sonra klimayı açtı. Anahtarı ustalıkla çevirirken sol eli direksiyonda hayat bulmuş gibiydi.

Yol boyunca tek çıkan ses Buse'nin "Anneçi seni çok özledim," demesiydi. Bizi en uygun bir kafeye getirip arabayı park etmeye gitti.

"Anneçi?"

"Şimdi olmaz Buse," Kafeden içeri adımımı atarken gördüğüm manzarayla hareketsiz kalmıştım. Eski sevgilim ve ablam!


UFUKTA HÜZÜN KIYISI[DÜZENLENİYOR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin