Final (M)

2.3K 199 330
                                    


''Dışarıda eğlenceli,gösterili bir kutlama yapsaydık bari. Hava da güzel hem.''

''Onu da yaparız ama şimdi bunu yapmamız lazım.''

''Askerler neyse de Aristokratları sevmiyorum,kendilerini çok kasıyorlar.''

''Kralın karşısına çıkacakları için olabilir mi? Şimdi sus ve iki dakika Kral gibi davran.''

Arkamda Komutan Jongin ve Yifan,yanımdaysa günlük yardımcım Kyungsoo (hepimiz çocukluk arkadaşıydık ama bu duruma öyle alışmıştım ki artık tuhaf gelmiyordu) ile birlikte herkesin çoktan toplanmış olduğu büyük salona doğru ilerliyorduk. Salon aslında,sarayda kalan bütün kadın ve cariyelerin odalarının birleştiği geniş bir alandı. Normalde oraya erkekler sokulmazdı ancak bunun gibi minik akşam ziyafetlerinde kapıları,sarayda kalan ve davet edilen herkese açılırdı. Genellikle sabaha kadar çalınan müziklerle bu ağır başlı insanlar eğlenir,günün aydınlanmasıyla da ben oradan ayrılıncaya kadar eğlence devam ederdi.

''Majesteleri!''

Geldiğimi içeridekilere adeta haber veren nöbetçiler,salonun uzun kapısını iki yana ağır ağır açtılar. İçeride toplanan herkes ayaklanmış,başlarını neredeyse yere kadar eğmiş ardından benim yürümeye devam etmemle de doğrulup geçebilmem için yer açmışlardı. Bordo perdelerin tamamen kapatmış olduğu camın önüne kalın minderler atılmıştı. Oraya doğru yürüdüm ve minderlerin üzerine kendimi bıraktım.

Benim oturmamla herkes tekrardan kendi yerine geçti,müziğin hafif tonu salonu doldurmaya başlamıştı.

Bir süre sonra aristokratlardan biri yavaşça bana yaklaştı;kalın,mor kumaştan yapılma bir tunik ve lacivert bir pelerin giyiyordu. Önümde tıpkı az önce yaptıkları gibi yere kadar eğildi. Elimle kalkmasını işaret edene kadar o şekilde kalmıştı.

''Sizin karışınıza gelebilme şerefine layık olabildiğim için müteşekkirim,Majesteleri. Lütfen size getirdiğimiz hediyeleri kabul buyurun.''

Yana çekildi,iki kişi önüme kocaman bir sandık bırakmıştı. Yardımcıları tahta sandığın kapağını açtığında içinde renk renk ipek kumaşlar,altın bilezikler ve değerli taşlardan yapılma başka takılar olduğunu gördüm.

''İnceliğiniz için teşekkür ederim,Bay Lim.''

Adam bana gülümsedi ve bir kaç nezaket cümlesi daha mırıldanarak önümden çekildi.

Ortamın bu kadar gerici olması sinirlerimi bozuyordu. Sırtım şimdiden kas katı kesilmişti bile.

Bu şekilde ara ara insanlar geldi ve bana bağlılıklarını hatırlatıcı hediyeler sundular. Hiç biri umurumda değildi ancak Kyungsoo ne zaman bir sandığın daha açıldığını görse gözleri parlıyor ve adamı kendince artı listesine alıyordu. Gözlerimi devirmemek için zor duruyordum,resmen para edecek her şeye aşıktı.




İçeri girdikten bir saat sonra kadar,bir askerin yavaşça Kyungsoo'ya yaklaştığını farkettim. Önünde hafifçe eğildikten sonra ona bir şeyler söylemiş ve tekrardan eğilerek yerine çekilmişti. Biraz düşündüğümde onun Lord Junwoo olduğunu anımsamıştım. Güney ve güneybatı bloklarının düzeninden ve işleyişinden sorumlu,eski ama oldukça genç olan komutanlardan biriydi. Yine de halen daha askerlere karıştığını biliyordum. Stratejik zekası olan biriydi,bu yüzden çok fazla irdelememiştim.

Kyungsoo yanıma gelerek kulağıma eğildi.

''Sana bahsettiğim hediyeler,ne zaman getirebileceğini merak etmiş.''

άρρητη |Tarifsiz|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin