2. Bölüm

119 21 7
                                    

Gökhan'ın beni ve babamı kurtaracağını söylemesi üzerinden tam 1 hafta geçmişti. Umudumu yitirmiştim. Tüm haftamı içime kapanık bir şekilde odamda yaşadım. Gözümü kapattığım an deniz mavisi gözler geliyordu aklıma. Bana tüm mutluluğuyla bakıyordu. Mutlu olan gözlerinin arkasındaki sırları da görüyordum. Mezarına gömdüğü sırları... Öğrenmek için hayatımı feda edeceğim sırları... 

Amaçsız geçen haftamın sonunda rehberime kaydettiğim Gökhan'ın numarasından mesaj geldi. ''İstanbul'dan ayrılma zamanı. Seni bekliyorum.'' yazmıştı. Daha geleli 1 hafta yeni olmuştu ve şimdi bu güzel odadan gidecekmiydim? Hiç sanmıyordum. Yabancı birisiyle başka bir şehre gidemezdim. Sonra başka bir mesaj gönderdi. ''Ya sen kendin gelirsin ya da ben seni kaçıracağım. Madem bir işe giriştin bari tam yap.'' yazmıştı. Hem haklıydı hem de  çok yanılıyordu. Cevap vermedim ve başımı yastığıma gömdüm. Zaten son günlerde tek yaptığım uyumaktan ibaretti. Gözümü kapadığım an hep aynı senaryo gözümün önüne gelse de uyuyordum. Sabah kabuslarımı bölüp kan ter içinde uyansam da uyuyordum. Ruhen çökmüş olsam da uyuyordum... 

Tam uyku transına geçmişken pencerimin açıldığını duydum. Hep pencrem hafif aralık dururdu ve şimdi bunun cezasını çekiyordum. Gökhan perdeyi yırtarcasına kenara çekti ve beni kucakladı. Gayet ciddi olduğunu o zaman anladım. Kaslı kollarında debelendim ama güçlü kolları hep beni engelliyordu. Bağırmaya çalıştım ama eliyle ağzımı tutmuştu. Elinden hiçbir şekilde kurtulamayacağımı o zaman anladım ve debelenmeyi bıraktım. Gecenin bir yarısı sizi kaçırmaya istekli birisine birşey diyemezdiniz zaten.  Sadece ne kadar istekli olduğunu görebilirdiniz. Ben kucağındayken aşağı indirdi. Başım tam kalbinin üstündeydi. Kalbi niye bu kadar hızlı atıyordu ki? Olması gerekenden daha hızlıydı. Aşağı inmiştik ama hala kucağındaydım. Beni bırakmamış yüzümü inceliyordu. Ben de onun yüzünde bir kusur arıyordum. Böylece insan olup olmadığını anlayabilecektim. Ama suratı kusursuzdu. Bu melek yüzlü insanın hayatımı değiştireceğini o zaman anladım. Bu yeşil gözler hayatımı değiştirecekti. Bu inanılmaz güçlü kolları hayatımı kurtaracak ya da karartacaktı. Ben de ne olacağını görmek için onunla gidecektim. Beni en çok değiştirense dudakları olacaktı belki de. Ama ben hala ölü birine aşıkken beni ne kadar hayata tekrar döndürebilirdi bilmiyorum. 

En sonunda beni kucağından indirdi.  Yanaklarım son derece gereksiz bir şekilde kızardı. Bu onun gülümsemesine neden olmuştu. Ama asıl garip olansa onun da benden farklı bir durumda olmayışıydı. Güzel yüzü pembeleşmişti hafif. Yanakları da yanıyordu. Acaba kaç senedir bir kıza dokunmamıştı? O evde yanmış cesetlerle yaşamış olan bu çocuk ölümü görmüştü. Ölümü görmek asıl mesele değildi. Asıl mesele ölümü duymaktı, ölümü tatmaktı, ölümü hissetmekti... O sadece görmemiş o her bir şeyiyle görmüştü. Bu da onu insanlardan uzaklaştırmış olmalıydı. Ben onu anlayamazdım, onun gibi düşünemezdim. O benden çok zarar görmüştü. Öyle ki dünyanın sadece ölümlerden oluştuğunu düşünüyordu. Ama her ölümle birlikte yeni bir insanın daha dünyaya geldiğini göremiyordu. Ben de öyleydim belki ama bunu kendime söyleyebiliyorsam atlatmışım demektir.

Kırmızı spor arabasının şoför koltuğuna oturdu. Benim kaçacağımı düşünmüyor gibiydi ki beni zorla arabasına sokmadı. Beni benden iyi tanıyordu anlaşılan. Onu daha fazla bekletmeden ön koltuğa oturdum. ''En azından aileme haber verseydim.''dedim arabayı hareket ettirmesiyle beraber. ''Baban gerçekte kim bilmiyorsun. Seni nereye gitsen bulur ve beni de yok ederdi. Ne olduğunu sormaz, sadece yok ederdi.'' Gerçekten babamı tanımıyordum. Ve tanımamalıydım da. Çünkü onun hakkında öğrendiğim herşey tüm iyi duygularımı yok ediyordu. ''O zaman babamın endişelenmiş halini görüp de seni hapse tıkmasını da istemezsin herhalde.'' dedim ve gözlerim uzaklara daldı. Babam gerçekten bana değer veriyordu. Bunu görebilmek için çok büyük bir güç harcamak gerekmiyordu. Zor duruma düştüğümde beni her zaman kurtarmaya çalışmıştı ama ben onun yardımını hiç istemedim. Arkadaşlarım arasında farklı kalmayı, kısaca zengin bir züppe muamelesi görmeyi istemiyordum. Ben babamı istemiyordum. Ben normal bir işi olan normal bir baba istiyordum. Gözlerim yaşlanmaya başlamıştı. Ağlamamın nedeni garip hayatımdı. Bu hayatı istemiyordum. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Gökhan bakışlarını yoldan ayırmayarak ''Tamam, çok istiyorsan evini arayıp birşeyler uydurabilirsin.'' dedi. Elime telefonumu verdi. Ben de annemin numarasını aradım. Sesi uykulu geliyordu.''Duru, birşey mi oldu? Niye arıyorsun?''dedi. Gözlerim yaşarmıştı. Annem hiçbir şey yapmamasına rağmen en zararda çıkan kişi oluyordu hep. Ben onu buna yapamazdım ama öğrenmem gereken şeyler vardı. ''Anne, ben başka bir şehre gideceğim. Beni anlıyorsun, değil mi? Türkiye'yi gezerim belki. Sonra döneceğim, söz veriyorum.'' Annem tarafından ses gelmiyordu ben de sözlerime devam ettim.''Unutmam lazım, bunu da sadece fazlasıyla yer değiştirmekle unutabileceğim, yeni anılarla kapatabileceğim birşey.'' hala ses soluk yoktu. ''Anne, birşey söylesene!'' demem üzerine ağzında birkaç şey geveledi. ''Tamam tatlım. İstediğini yap. Yanında kim var öğrenebilir miyim?'' demesiyle biraz duraksayıp Gökhan'ın suratına baktım. Telefon hoparlörde olduğundan ne dediğini duyuyordu. Kafasını iki yana sallayarak onaylamadığını belirtti. ''Yanlızım, lütfen daha fazla soru sorma. Seni seviyorum anne.''dedim ve telefonu kapattım. Bu kadar basit miydi yani? Annem ne kadar salaklık bazında saf bir insan olsa da bu tür bahanelere de inanabileceğini sanmıyordum. Anlamış olmalıydı ne işler çevirdiğimi. Ya da sadece benim gerçekten yanlız kalmamamı istiyordu. Düşüncelerime daldım ve sadece hayatımın tüm yükünü kollarına bıraktığım kişiye, Gökhan'a. baktım.  Gökhan'ın yüzünde anlaşılması zor bir bakış vardı. Gözleri sadece yola odaklanmıştı. Belki bu kadar saçma nedenlerle bu işe girişmesindeki mantığı aramakla meşguldü. Hangi insan herşeyini öne koyarak bir bilgi için kendini riske atardı ki? Bu soruyu kendime soruyordum daha çok aslında. Hiç itiraz etmeden onun yanında durmaya devam ediyordum. Söyleyecek bir sözüm bile yoktu ona. Ve o, beni kaçırmıştı. Belki de onun beni kaçırmasını zaten istiyordum...

Yeni BaştanOn viuen les histories. Descobreix ara