B E Y A Z

153 19 3
                                    

Zihin, ölümcüldür. Ruhu kirlenenler, bedelini zihnindeki karanlıkta yalnız kalarak öderler.

Gözlerini karanlığa dikmiş ve yıldızların parlaklığını izleyen büyük melek, arkasından ona doğru yaklaşan Gabriel'i sezinleyebiliyordu. Gabriel'ın adımlarında sakinliğin ritmi hakim ve onun yüzünde kalıplaşmış bir ifade yer alıyordu.

Yeşilin tonlarının en ince ayrıntılarına kadar işlemiş olan gözler, yıldızların ahenkli dansını izlemeyi sonlandırdı ve vücudunu eski dostuna doğru çevirdi. Gabriel tam karşısında ve ihtiyatlıydı. Buğday rengi teni gecenin karanlığında parlıyordu. Yüz hatlarına çöken karışıklık ile muazzam ses tonunu kullanarak konuştu.

"Rafael." dedi. Uzun süredir birbirlerinin ses tonlarının desibelini hissetmiyorlardı. Rafael, aralarında esen soğukluğun koynunda saliselik bir sarsıntı yaşadı. Rafael'in beyaz teninde rüzgar oyalandı ve esinti kızıl saçlarını okşadı.

"Yardımına ihtiyacım var." diye devam etti Gabriel. Gözlerindeki boğukluk, Rafael'i rahatsız ediyordu. Fakat yüzüne yerleştirdiği gülümseme bunun tersi niteliğindeydi.

Rafael'in ipeksi saçları karanlıkta parladı. Gözleri de buna eşlik edercesine tavır takındı. Bu tavır, Gabriel'in yüzüne iz bıraktı ve Gabriel gözlerini gökyüzüne çevirdi.

Rafael ise Gabriel'in bakışlarını takip etti ve önündeki büyük mermer trabzana ellerini yerleştirdi.

Bu iki melek birbirinden farklıydı. Omuzlarında farklı bir ağırlık vardı, mesela. Zihinlerinde farklı bir kalabalık hakim, yüzlerinde aynı kader izleri yer almıştı. Rafael, bir elini boynuna asılı olan uzun zincirin ucundaki demir parçasına dokundu. Bu parça, kıyametin sesiydi. Rafael kıyametin dudaklarıydı.

"Dinliyorum, aziz dostum."diyerek konuştu Rafael, tiz sesiyle. Gabriel, zihnine çökmüş karanlıktan ürküyordu fakat sesinde buna rastlamak mümkün değildi.

"Yansıma ölüyor." diye konuştu. Rafael vücuduna yayılmış ürpertiden sonra:
"Altısından hangisi?" diye sordu. Yüzüne dokunan kızıl saçlarından tutamı kavrayıp kulağının arkasına yerleştirdi.

"Eden Abyss." dedi Gabriel, bu cümleyi söylerken gözlerini gökyüzünden çekmiş ve bakışlarını Rafael'in sağdan görüntüsüne çevirmişti.

"Ölümü arzulayan biriydi. İstediğini elde etmiş. Neden ölecek olmasını bana söylüyorsun? Daha önemli işlerim varken?"

Gözlerindeki yeşil tonları kehribar rengine dönmeye başladı, Rafael'in. Gabriel sakindi, sakinliği mezarlık gibiydi. Ölü bir sakinlikti.

"Lucifer ve Michael'in izini taşıyor."dedi Gabriel, bir hatırlatma da bulunmak istercesine. Rafael bakışlarını Gabriel'in yüzüne çevirdi.

"Biz Araf'ta olanlara yardım edemeyiz, Gabriel." diye konuştu. Rafael'in seside imalıydı. O muazzam sesi ile devam ederken Gabriel'in mavi gözleri gri rengine dönmeye başladı.

"Onun kaderi baştan belliydi. Ölüm onun geçmişi, şuanı ve geleceği." dedi,  Rafael. Gabriel, Rafael'in gözlerinin içine baktı ve ikisi de aydınlığa süzüldü.

Yüksek Mahkeme

Beyaz; geçmişin, anın ve geleceğin rengidir. Yer ve gök beyazsa zihin aydınlığın askeridir.

"Ayna'yı koruyan üç varlık yer almaktadır." dedi Gabriel, diğer üç meleğin yüzlerine baktı. Altın sarısı kirpiklerinde güneş işlenmişti.

Dört büyük melek, yuvarlak bir masanın etrafında oturuyorlardı. Dudaklarına işlenen kadim bir dil, beyazlığın derinliğinden yüzeye çıkıyordu.

YANSIMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin