-1-

327 33 73
                                    

"Sana söyledim anne, ben beyaz atlı prensimi bekliyorum." Yumurta rulosundan koca bir parça bölüp ağzıma attım.

"Beklemeye devam et Hae İn. Böyle giderse evde kalacaksın." derken tabağıma yeni bir rulo daha koymuştu.

"Biliyorum, o gelecek anne." sonlara doğru sesimin alçalmasına engel olamamıştım.

Gerçekten o gelecek miydi? Eğer öyle bir niyeti varsa ben beyaz saçlı bir nineye dönüşmeden önce gelmeliydi.

"Hem niye acele ediyorsun ki? Henüz üniversite öğrencisiyim." dedim hala sıcak olan rulodan bir parça daha bölüp ağzıma atarken. Ben bitirdikçe annem yenisini koyuyordu. Bu gidişle patates olup çıkacaktım ve kimse bir patatesle evlenmek istemezdi.

"Üniversite son sınıf öğrencisisin Hae İn ve okulunun bitmesine bir kaç ay kaldı." tabağıma bir yeni rulo daha koymuştu. Ve hayır, onu yemeyecektim.

"Yaza düğün yapmayı planlıyor olmalısın anne," masadan kalkıp arkası dönük olan annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum. "Ama üzgünüm, prensim o zamana kadar gelemeyebilir. Biliyorsun atlar ferrarilere göre oldukça yavaş."

O dönüp arkamdan bağırmaya başladığında ben koltuğun üzerindeki kapşonluyu alıp evden çıkmıştım bile.

🦄 🌈 🦄 🌈 🦄 🌈 🦄 🌈 🦄 🌈 🦄

Ders bitimi dünki kafeye doğru yol aldım. Bu kafe okuluma yakındı ve dönüş yolum üzerinde bulunuyordu fakat gariptir ki düne kadar hiç yolum düşmemişti. Dünki talibim buluşma yerini benim seçmemi söylediğinde çok üzerinde durmamış, okula geliş gidişim sırasında gözüme takılan ve ismi böylece aklımda kalan bu kafenin adresini vermiştim.

Çok geçmeden kafeye vardım. Kapıyı açmamla içeri birinin girdiğini bildiren minik çanın sesi duyuldu. Ardından uzun boylu bir garson karşımda belirdi. Başımı yukarı kaldırdığımda anca gülümseyen yüzünü görebilmiştim.

"Hoşgeldiniz efendim"

Başımla selamlayıp gülümsedim. Ben boş bir masaya doğru ilerlerken o da içeri doğru seslenmişti:

"Minhyuk hyung masa 21'deki bayanla ilgilenir misin?"

Ardından o tanıdık ses duyuldu.

"Geldim Hyungwon"

Ve saniyeler sonra beyaz bir kafa görünmüştü.

Minhyuk. Demek adı buydu.

Beni gördüğünde kocaman gülümseyip heyecanla konuştu:

"Oh sizsiniz! Üstüne su döktüğü-" Birden sesi alçaldı ve gülümseyen yüzü mahcup bir ifadeye büründü. "Tekrar özür dilerim."

Bu tavrına karşılık gülümsemeden edemedim.

"Lütfen artık özür dileme, bir kazaydı."

Bununla geniş gülümsemesini tekrar yüzüne kondurup başını sallamıştı.

"Peki ne istersiniz-"

"Bu kadar resmiyete de gerek yok, sadece Hae İn demen yeterli."

"Pekala Hae İn-sshi, ne alırdınız?"

Normal bir şekilde başlayıp sonra farkında olmadan resmi bir üslüpla devam ettirmesi beni güldürmüştü. Yaptığının farkına vardığında o da güldü.

"Özür dilerim, ağız alışkanlığı."

Bazı insanlar çabalamadıkları halde bile oldukça sevimliydi, ve Minhyuk kuşkusuz onlardan biriydi.

Caffeine | Lee MinhyukWhere stories live. Discover now