Umursamıyorum

771 51 11
                                    

Öğretmen beni aşağı  indirdiğinde hiçbir şey duymuyordum, neden duyuyim ki? Sonuç olarak sadece bana bağırıyorlardı. Bana bakıp ağıızlarındaki oynama durduğunda ellerimi kulaklarımdan çektim. Yardımci öğretmenimiz elini alnına koymuş odada dört dönüyordu. "Bana cevap ve Yukino. Neden ona vurdu? Sen... sen konuşmazzsın bile ama... aklım almıyor. Bu cüssenle nasıl onu aşağı indirebildin?" Evet cüssem küçüktür. Dışarıdan bakan beni ilkokul 4 sanabilirdi. "Yukino! Sen neden bunu yaptın söylesene?" bu yer gerçekten sıkıcı gri tonlara hakimdi. "Sana ne dedi de bunları Yaptın? Üstün başın kan kaplı ve Misa-chan ise hastanede yoğun bakımda!" Hala konuşuyor. Ama gerçekten Misa bana ne dedi de ben kızdım? "Na...ka...ma..." zarif ince bir erkek sesi odayı doldurdu sanki konuşmayı yeni öğreniyorcasına. Öğretmene baktığımda ağzı açıktı. Sanırım... sanırım o ses bana aitti. Öğretmenin ağzı açıktı ben ise hla o kelimeyi tekrar ediyordum. Ne acınası bir söz. "Naka...ma, nakama, nakama!..." sesim git gide yükseliyordu nedenini bilmiyordum ama bu sözcük sinirimi bozuyordu. Çok iğrenç bir sözdü. "...Nakama! NAKAMA!." en sonunda çığlıklarım bütü okulu sarsıyordu. "Hey! Yukino, Yukino bana bak! Sakinleş Yukino, Saki-" Öğretmenin gözleri korkuyla açıldı. Neden korkuyordu ki alt tarafı ayağa kalkmış ve çığlıklarımı kesmiştim. Gözlerim odadaki aynaya takıldı. OH? Demek bu yüzden korkuyormuş. Gözlerim? Yüzünden?... Mavi gözlerim  ve saçlarım artık kan kırmızısı bir renkteydi. Bu hoşuma gitmişti. Gayet güzel gözüküyorlardı. "Dosta? Sensei?(ne oldu sensei?) Bu halimi sevmediniz mi?." ince ve zarif olan sesim yükselmiş ve daha kalın bir hale gelmişti. Oda eskiden gri iken şimde kan birkintileri duvarlardan sızıyordu. Sızan kan sensei nin eline ulştığında, eline baktı. Gözleri daha çok açıldı. "Oh? Demek sen de görüyorsun?" Sensei ye doğru eğildim ve gülümsedim. "Yatta! Artık sen de benimle oynayabilirsin. Nee sensei(artık bunu yazmiyim)?" Sensei artık korkudan ne yapacağını bilmiyordu. Onu böyle izlemek çok eğlenceliydi. "Sen-se-i de be-nim-le ay-nı şey-le-ri gö-rü-yo!" die melodi tutturup etrafta sıçaramaya başlaım. Bu çok güzeldi artık benimle aynı şeyleri gören biri vardı. Benimle aynı şeyleri mi? Haha! Bu imkansız, benle aynı şeyleri göremez, onları ben yarattım! Hızla senseiye döndüm ve üzerine yürüdüm. "Nee sensei? Bu alem eğlenceli mi? Güzeldeğil mi? Ama malesef bu alemde benle olamassınız. Çünkü bu benim dünyam!" Hızla Senseiye atladım ve yumruğumu hızla kafasına indirdim. Senseinin kafası elimde ezilirken çıkan kanlar... Saçlarımla uyumu. Ne güzeldi! Umrsamıyordum. İnsanlar beni böyle görünce ne diyecek umursamıyordum! Çünkü ben piskopat değildim. Sadece eğlenen bir çocuktum. Değil mi?

multimediada bizim çocuğun 2 hali sevdiniz mi? cana! (hoşçakal ,çaw)

Ben Piskopat değilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin