KARANLIK ADAM

49 28 2
                                    

DALYA

"... İşte böyle oldu. Ayy hala sinirlerim bozuk!" Önümdeki kahveden büyük bir yudum alıp fincanı istemsizce sertçe masaya bıraktım. Fincanın yanında duran zengin züppenin tekefonu bana sırıtarak bakıyor sanki.

"Anlaşılan senin sinirlerin fazla bozulmuş. Bi bakayım şu telefona..." İlke elini uzatıp İphone'u aldı. Sanki eline mücevher almış gibi dikkatle inceliyordu.

"Kızım, bu markanın en son modeli bu. Daha Türkiye'de sınırlı satılıyor. Senin bu zengin züppe fazla zengin olmalı." Telefonu açmadan yavaşça fincanın yanına koydu.

"Ya bana ne bu telefondan?! Ben kendi telefonumu istiyorum. Bu telefon elimde olsa ne olur?! Adam bana kendi telefonumu vermiyor ya!" Kafeye bir grup gelince biraz sesler arttı. Gözlerim grubun boş büyük bir masaya oturmasını takip ederken İlke sözüne devam etti.

"Peki kim bu adam? Yani şu an kimin telefonu sende ya da senin telefonun kimde?" Grup garsona siparişlerini verirken bakışlarım telefona çarptı.

"Ben... bilmiyorum. Ama hayatımda hiç görmediğim biri. Buna eminim." İlke kumral saçlarını bileğindeki tokayla üstten toplarken ona baktım. Gerçekten çok alımlı bir kız kankam. Yeşil gözleri, kumral ve düzgün fiziğiyle dikkat çekiciydi. Zaten bir ara okulun voleybol takımındaydı ama annesi ve babası trafik kazasında vefat edince bıraktı. Evet, İlke daha on üç yaşındayken ailesi bir trafik kazasında öldü. O gün bu gündür anneannesiyle kalıyor.

"Kesin ünlü biridir. Sen hayatında magazinin m'sini bilmediğin için kesin bilmiyorsundur." Aman çok önemli magazinler zaten. Saçma saçma haberler. Yok o ona evlenme teklifi etmiş yok biri yeni bir diziye başlayacakmış yok biri şirketin yemeğine katılmamış... Genelde projelerimi tamamlarım bu saçmalıklarımı izleyeceğime. En azından hayatıma bir şey katıyor.

"Bak ne diyeceğim, bu akşam bizde kalsana. Hem anneannem de seni çok özledi. Sanırım seni benden çok seviyor." Şakayla karışık kaşlarını çattı. Bunun üzerine gülümseyip arkama yaslandım. Sanırım bugün için ilk gülümseyişimdi.

"Nurdan Sultan ister de gelmez miyim? Canan'a haber vereyim de haberi olsun. Hoş varlığımı fark etmez bile ama..." Gözlerimi devirip telefona uzandım. Madem o benim telefonumu getirmeyecekti bende bu telefonu sahiplenirim o zaman. Akşam güneşinin son ışıkları gözüme çarparken keyifle ekrana numarayı yazdım.

İKİ SAAT SONRA

YAMAN

Günün yorgunluğu ve seksin yorgunluğuyla yatağa yığıldım. Yan tarafımda yatan Alara pikeyi üstüne çekip kafasını çıplak göğsüme koydu. Bir elini de diğer göğsüme koydu.

"Seni çok özledim aşkım. Neden üç gündür aramıyorsun?" Bana aşkım ya da bu tarz sözcükleri kullanmasından nefret ediyorum. Kendini bir şey zannediyor. Ama o benim için bir... stres topu. Evet, stresimi azaltıyor. Aslında her kadın stresimi azaltıyor ama Alara farklı. Onu tanımadan önce her gün başka biriyleydim ama onu gördüğümde... bilmiyorum. Kesinlikle ona aşık olduğum için bir yıldır onunla değilim sadece vücudunu seviyorum. Vücudu orantılı ve tam benim istediğim gibi. Sanırım ona alıştım. O benim seks kölem gibi...

"Buna mecbur olduğumu düşünmüyorum. İstediğim zaman istediğimi yaparım. Biliyorsun ki kimsenin bana hesap sormasına tahammül edemem." Sarı saçları göğsümde yayılmış, eli de hala göğsümdeydi.

"Biliyorum ama sadece seni merak ettim. Beni... terk ettiğini zannettim."

"Seni terk etmiş de olabilirdim. Buna bu kadar imkansızmış gibi yaklaşma."

DalYaWhere stories live. Discover now