15. Bölüm: Enerji

Start from the beginning
                                    

"Üşüdün mü sen?" kafamı hızlıca yüzüne çevirdim. Gizli bir zihin okuyucusu muydu acaba? Olabilirdi, hatta büyük bir ihtimal veriyordum buna.

"Yoo. Üşümedim." Tekrar önüme dönüp biraz daha hızlanarak etrafıma bakmaya başladım.

Etrafımdaki yer benim yakışmayacağım kadar güzel bir bahçeydi. Hangi doğa ustasının elinden çıktığını bilmiyordum ama anlatmaya yetecek kelimelerimin olduğunu sanmıyordum.

Mevsimlik olmayacak kadar gelişmiş dev çiçekler birbirlerine mükemmel bir uyum içinde karışmışlardı. Aralarından süzülen ince uzun kavaklar, söğütler, adını bilmediğim rengarenk ağaçlar vardı. Ağaçların bu kadar güzel olabileceğini bilmezdim. Masmavi gökyüzüne uzanan ağaçlar ve çeşitli bitkiler o kadar güzel görünüyordu ki, aralarında uçuşan rengarenk kuşlara bakıp kendimi küçücük hissettim.

Grubun buraya gelmek için neden bu kadar acele ettiklerini sanırım anlıyordum.

"Daha asıl manzarayı görmedin sen." Ne zaman yanımdan yürümeye başladığını bilmediğim Ateş, kırmızı gömleğinin içinden bana gülümsüyordu.

"Gözlerim bundan fazla güzelliği kaldırabilecek mi?" gökyüzüne bakarak gülmeyi tercih etti.

"İlk geldiğim de ben de böyle demiştim. Ama gördüğünde şu ana kadar gördüğün her şeyi unutacaksın." Gerçekte anlattıkları kadar güzelse neden her gün gelmiyorlardı ki. Saçma sorularımı es geçip manzarayı izlemeye devam ettim. Yürüdüğümüz taş yol kısalırken su sesi yaklaşıyordu.

"Salıncak zihin ustasının kızlar. Siz daha önce bindiniz."

Önden gelen seslere bakacak olursak ilerde bir salıncak vardı. Beynim ondan bağımsız yaptığım bu tespiti ayakta alkışlıyor olmalıydı.

"Yapmayın ama. Çocuk musunuz siz?" Çağan'ın sesi kulaklarımı doldururken yürümeye devam ettim. Ses hemen önümden geliyordu ama çalılardan göremiyordum.

Önümdeki gür yapraklı üzerinde beyaz güller olan çalıyı geçtiğimde önden giden herkesin sıradan, tahta salıncağın başında dikildiğini gördüm. Benim arkamda olan tek kişi Çağan'dı. Ki o da şu an yanımdaydı. Aklımdaki soruları geçip çok merak ettiğim çevreye bakmak için başımı kaldırdım.

"Dur!" hepsi bir ağızdan bana seslenmesi tam da ara sıra vücuduma uğrayan reflekslerimin geldiği sıraydı. Zıplayarak her ne yapıyorsam ona son verdim.

"Salıncaktan daha iyi görürsün." Aslı kolumdan tuttuğu gibi beni salıncağa sürüklemeye başlamıştı. Hızıyla bir şey görmeme izin vermiyordu.

"Binmek istemiyorum. Ben elbise giyiyorum. Siz sallanın." Sözlerimin bir tanesini bile dinlemeyerek beni zorla dört halatla bağlanmış tahta parçasına oturttu.

"Şimdi bakabilirsin." Hepsi aynı anda etrafımdan çekildiklerinde salıncağın hangi ağaca bağlı olduğuna bakmak istedim.

"Ne!" ağzımdan çığlık gibi dökülen bu tek kelime halatların bağlı olduğu herhangi bir ağaç olmamasındandı. Halatların sallandığını hissettiğimde inmek için hamle yaptım.

"Otur ve tadını çıkar. Hayat ağacı seni sallayacaktır." Ne dediklerini anlamıyordum bile. Ağaç yoktu ki ortada.

Oturduğum tahta beraberinde beni de götürerek yukarı yükselmeye başladığımda çığlığımı güçlükle yuttum.

Belirli bir seviyeye geldiğimizde aniden durmuştu. Ne kadar yüksekteydim acaba. Ne yazık ki aşağı bakamayacak kadar şoktaydım.

-Etrafına bak ve tadını çıkar, böyle bir manzarayı bir daha aynı heyecanla izleyemezsin

Zihin Oyunları: SınırWhere stories live. Discover now