22; "Kızımız Ayşe Sultan'ı Evlendirmeye Karar Verdim!"

202 15 2
                                    

"Be..be..ben..."

"Hemen karar verme!.." dedi Kösem. "Sana kısa bir süre düşünmen için zaman tanıyacağım. Lakin, bu fırsatı kaçırman büyük bir aptallık olur, bunu da aklından çıkarma... Hanedan damadı olmak gibi bir fırsat herkesin ayağına kolay kolay gelmez... İyi değerlendir."

Nasuh hala şaşkındır. Dehşet içinde sorar.

"Fakat sultanım... Ayşe Sultan henüz ufacık bir çocuk? Bu mümkün değil..."

"Sana kızımı kağıt üstünde vereceğim. Yalnızca istikbaliniz kesinleşecek, sen de bana sadakatla bağlı kalacaksın. 7-8 yıl sonra kızım kendi rızasıyla bu izdivaca yön verecektir elbet."

"Sultanım... Fakat bu.... Kızınızın yıllar sonra benden ayrılmak istemeyeceği ne malum?.."

"İstikbali kimse bilemez paşa... Sen önündeki onlarca mevsim boyunca hanedan damadı olarak nasıl itibar göreceğini düşün kafi, ileride olmasa bile bu yakın istikbalde çok işine yarayacak..."

Nasuh'un dehşeti biraz durulmuştur... Durup bir düşünmeye başlar... Birkaç saniye geçmez ki kafasını heyecanla kaldırıp cevap verir..

"O halde ben kararımı verdim sultanım... Düşündüm!... Kızınız Ayşe Sultan'la nikahlanacağım..."

Kösem, tebessüm eder ve cevap verir... "Ala.. Doğru bir karar verdin.."

Nasuh ekler... "Lakin, bu yalnızca itibarım için yapılmış siyasi bir evlilik. İleride neler olur bilemeyiz."

"Elbette, telaş etme... Lakin kızımın nikaha teşrif etmesini sağlamak biraz zor olacak, Ahmed'i ikna etmekten bile zor..."

Kösem, önünde zor süreçler olsa da kararlı bakışlarıyla karşısındakine güven verecek kadar kendine güvenen bir kadın olmuştu artık...

Halime, Şifahane'de Tarhana Çorbası içmektedir. Beti benzi açılmıştır ve çok daha iyi olduğu olumlu görünümünden bellidir. Yatakta arkasını yaslamış, uzanırken ona çorbasını Leyla Hatun içirmektedir. Dışarıdan bir ses duyulur...

"Destuurr, Mihriban Sultan..."

Mihriban, içeriye tebessümle girer.. Annesinin zindandan çıkışına çok sevinmiştir, hemen diz çöküp annesine sokulur, vaziyet el verdiğince sokulur ve kokusunu içine çeker.

"Validem... Sizi o kadar özledim ki... Zindandan çıktınız diye geceden beri rabbime ne kadar şükrettim bir ben bir Allah biliyor..."

Halime, gücünün yettiğince elini kızının yanağına götürür. Bu sırada Leyla Hatun biten çorbanın tasını götürmek için kalkıp gider. Mihriban, kafasını tekrar kaldırıp güzel yüzüyle validesine bakar...

"Kızım... Sen hiç üzülme.. Her şerde bir hayır vardır demişler. Almamız gereken bir ders vardı, aldık çok şükür... Bundan sonra hiçbir şeye karışmayacağız... Aksi halde ilalebet Yedikule Zindanları'na kapatılırmışız.."

Mihriban'ın ağzı açık kalır... "Validem, siz neler söylüyorsunuz?!"

"Hakikat bu Mihriban... Elden ne gelir. Gün gelir Sultan Ahmed hakkın rahmetine kavuşur, ancak o vakit düğümlerimiz çözülür. Aksi halde hep töhmet altında yaşamak zorundayız..."

"Belki de böylesi daha iyi olur validem... Belki biraz olsun sular durulur, kan dökülmez."

"Öyle, öyle de... Mahfiruz aslında pek akıllı bir kadın değil. Amma velakin Kösem'in bakışları bakış değil Mihriban. Onun gözlerinde yanan bir ateş var. Zehirli bir ilaç..."

KÖSEM: Gücün ZirvesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin