Rüzgarın Olsam?/ One-shot

89 19 55
                                    

İstek serisini başlatıyorum, başlatıyorum vee baş-lat-tııım!!! 

Selam okurcanlarım benim ^-^bugün daha önceki bölümlerde bahsettiğim istekleri yazmaya başladım ve biri bitti :) Diğer one-shotlar gibi arada gelecek istek serisinden bölümler. Şu anda iki istek daha var sırada:) onları da hallediyorum yavaş yavaş:) Bölüm 10'a bakıp istek kriterlerini görebilirsiniz ve okumak istediğiniz istek sahneler varsa bölüm sonuna yazabilirsiniz! İstek almaya tam gaz devam ediyorum:) İyi okumalar^-^ 

   Ayağımı bir kez daha yere sürtüp kaykayımın hızını artırmıştım. Soğuk güz rüzgarı, yüzüme hızla çarpmaktan çok yanaklarımı okşuyordu. Kazandığım hızın verdiği bu hissi seviyordum, rüzgar adeta kucağında sarmalıyordu beni. Gülümseyerek rüzgarı arkama alıp daha da hızlandım, bir anda kaykayın arkasına ağırlığımı verip ucunu kaldırdım ve kaldırıma çıkıp hızımı kesmeden Fel'in evine doğru sürmeye devam ettim. Bugün için anlaşmıştık, onu evinden aldıktan sonra şehrin en büyük lunaparkına götürecektim. Açılışının yirmi beşinci yıldönümüydü ve bunun şerefine bu hafta sonu büyük bir panayır kurulmuştu lunaparkta.

Ara sokakları geçip mavi badanalı, iki katlı evi gördüğümde rüzgarı yavaşlatıp durdum. Kaykayımdan inip ucuna basarak kaldırdıktan sonra kolumun altına alıp evin önüne doğru yürümeye başladım. Zili çalmama gerek bile kalmadan açılmıştı kapı. Gülümseyerek, boynuma atlayan Felicia'ya sarıldım boştaki kolumla.

"Hey, ben de seni özledim! Ama nefes alamıyorum, hani biraz..."

"Ah, affedersin! Seni gördüğüme çok sevindim sadece. Gelsene içeriye!"

Yavaş yavaş kızaran yanaklarıyla gülümseyerek bakıyordu bana, heyecanı gökyüzünü içine hapsetmiş gibi duran mavi gözlerinden okunuyordu. İçeri girdikten sonra kaykayımı portmantonun kenarına dayayıp salona geçtim. Fel'in en sevdiği mor berjere otururken gözüm kolçaktaki yarı açık kitaba takıldı.

"Isla ve Mutlu Son, demek... Sonunda başladın ha?"

Yere düşen ayracı alıp kitabın arasına sıkıştırdım, Fel'i beklerken.

"Evet! Çok güzel gidiyordu ama önemli işlerim olunca bırakmak zorunda kaldım."

Hardal rengi, tepesinde sevimli, kocaman ponponu olan beresini kaküllerini bozmadan takmaya çalışıyordu yanıma gelirken. Işıl ışıl bakan gözlerine nazımın geçtiğini bildiğim gülümsememle karşılık verdim.

"Perdenin ardından yolumu gözlemek gibi mi?"

"Eh, sayılır... Hey, biliyor musun? Josh da resim çiziyormuş, üstelik çizgi roman yapıyor! Çok eğlenceli gelmiyor mu kulağa?"

"Josh? Kitaptaki Josh mı, şu ballandıra ballandıra anlattığın?"

"Evet! Resmen yetenek fışkırmıyor mu, sence de?"

"Yani... Ona bakılırsa ben de seni çiziyorum ve emin ol kulağa geldiğinden çok daha eğlenceli, seni Flamenko yaparken çizdiğimi biliyor muydun?"

Bir anlık kıskançlıkla ağzımdan dökülen sözleri idrak edememiştim. Bir dakika, ne demiştim ben?

Gözlerim kocaman açılırken elimdeki kitabı kızaran suratıma doğru kaldırıp yüzümü gizledim arkasını okuyormuş gibi yaparak. Bunu Felicia'ya nasıl söyleyebilmiştim? Of, tam bir salaktım! Kim bilir ne düşünüyordu?

Cesaretimi toplayıp kitabı indirdim yavaşça, Fel'e bakmak için. Onu bana haylazca bir sırıtışla bakarken bulmayı beklemiyordum.

"Demek Flamenko? Kırmızı yakışıyor mu bana bari?"

Rüzgarın Çocukları Where stories live. Discover now