1.Bölüm- Ayrılık

949 42 24
                                    

Ellerimi biraz daha soktum kahverengi yün kapişonluma. Kolumdan geriye sadece parmaklarım dışarı da kalmıştı,onu da ben çekmiştim karanlığa. Hava henüz aydınlanmamış, turuncu sokak lambaları görevlerini yapmaya devam ediyorlardı. Yürüdüğüm kaldırımın kenarından arada sırada büyük ihtimalle uzun yolculuk yapan birkaç araba geçiyor, onun haricinde tekrar sessizlik bölgeyi hakimi altına alıyordu. Az bir yolum kalmıştı zaten. Anne ve babamı ziyarete gidiyordum. Sabahın 05.30'unda...Ne kadar özlemiştim onları.

Mezarlığın önüne vardığımda içeri girmeden tüm mezarlara göz gezdirdim. Küçükken mezarlardan çok korkardım. Ama insan sevdiğini kaybedince mezarlığın ikinci evinin olduğunu fark ediyor. Sevdiğini kaybetmeyen bir insan korkar mezarlıktan. Çünkü ıslanınca mükemmel kokan toprağın altına canından bir parça vermemiştir. Sevdiğine kavuşmak,onunla biraz olsun konuşabilmek için tüm korkularını bir kenara bırakmayı öğrenememiştir henüz...

Önümdeki siyah demir kapıyı kendime doğru çekerek içeri girdim.Biraz yürüdükten sonra iki mezarın ortasında durdum.Toprağa bağdaş kurarak oturdum. Solumdaki mezara baktım.

"Annecim. Meleğin geldi. Sizi çok özledim.Yanıma montumu almadığım için sakın kızma anne. Çünkü ben üşümüyorum gerçekten." Sağ gözümden bir damla yaş süzüldü ve ağzıma girerek tuzlu bir tat bıraktı. Ne kadar da sulu gözlü bir kızdım. Ama çok canım yanıyordu. Artık o kadar çok acı çekiyordum ki havanın buz gibi olması sadece vücudumda küçük karıncalanmalar yaratıyor,onun haricinde bir etki vermiyordu.

"Anne dayanamıyorum artık.Sürekli amcam ve yengeme yük oluyorum diye düşünmekten odamdan bile çıkmıyorum. Her kız gibi arkadaşlarımla dışarı da buluşmuyorum. Gerçi arkadaşım da yok. Bu sene önemli bir senem. Sabahtan akşama kadar ders... Bir ayım kaldı üniversite sınavına. Ama siz merak etmeyin. İstanbul Hukuk Fakültesini kazanıp gidicem bu Ankara'dan."

Sonra sağ mezara döndüm. Göz yaşlarım ardı ardına akıyordu ama pek umursamadım.

"Babacım,hatırlıyor musun? Küçükken bana hep Papatyam derdin. Bende sana 'Hayır baba ya. Aptal insanlara kendilerini kullandıran varlıklar onlar. Seviyor sevmiyor diye bir saçmalık yüzünden kullanılan aptal varlıklar.' derdim. Bu laftan bir hafta sonra doğum günümde bir saksı dolusu papatya getirmiştin. İlk başta sevmemiştim ama sonradan bakması çok zevkli oluyordu. Öldüğünüz o gün sabah işe gitmeden önce odama gelmiştin. Ben papatyalara baktığımda solduklarını gördüm ama nedense çok güzel kokuyorlardı. Kulağıma yaklaşıp fısıltıyla 'Belki insanlar bu muhteşem kokuyu içlerine çekebilsinler diye ölmeyi göze alıyorlardır Papatyam. ' deyip alnımı öpüp gitmiştin. Benim kokmaya başladığım gün de o gün baba... O gün aslında bir tek saksıdaki papatyalar ölmemiş,senin papatyanda ölmüş."

İkisinin de topraklarını avuçlayıp sıktım ve ağlamaya devam ettim.

"Annemin babamla bizi kıskanmasını özlüyorum. Geceleri korktum bahanesiyle ikinizin kokusunu içime çekerek yatmayı özlüyorum. Evet,karanlıktan korkuyorum ama gece lambasını yaktığınızda korkmazdım. Yine de bahanem olurdu işte. Bunaldığımda,üzüldüğümde size sarılmayı özlüyorum.Sakın bana kızmayın. Ders çalışıyordum daha yeni. Bir anda bir sıkıntı bastı. Ben de her zaman olduğu gibi yine sizin yanınıza koştum. Bir an önce size varabilmek için de evden çıkarken montumu almayı unutmuşum. Bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım. Hele ki şubat ayının bu soğuğunda..Benim şimdi gitmem lazım. Sizi çok seviyorum Yeşim ve Murat Gürsoy."

İkisinin de mezar taşına son kez bakıp mezarlıktan ağır ağır çıktım.Soğuk toprağa oturduğum için karnım felaket ağrıyordu ve dönemimde yaklaşıyordu. Yine yatağımda sıcak su torbamla kıvranacağım günler başlayacaktı. Fazlasıyla sancılı bir hafta geçirirdim. İlaçlar çok az bir zaman için geçirir sonradan yerlerini tekrardan ağrılara bırakırdı.

Ölümcül Saklambaç (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin