DEVAMI

3.4K 1K 1.7K
                                    

Daha o zaman, küçücük dünyasında yaşamdan, narsist ruhlu zalimlerden hesap soracağını ağabeyinin mezarı başında içinden haykırırcasına bağırıyordu.

Havalar birden soğumuştu. Günlerdir, başkentin semalarında ortalığı kasıp kavuran amansız bir kış hüküm sürmekteydi.

Evlerinde sobada yaktıkları tezeklerle ısınmaya çalışıyor, bu karda kışta tipinin ıslık gibi öttüğü günleri atlatmaya, acılarını unutmaya çalışıyorlardı.

Evde kaldığı günlerde, intikam ateşini körükleyip bir an evvel büyüyüp aynı acıları onlarada yaşatmak için sabırsızlanıyordu.

Gençlik yılları beyninde yer eden intikam duygusuyla vurdulu kırdılı geçti.

Çoğu zaman bu yanını seyrettiği filmlerde buluyor, filmlerde bile karanlık dünyasını gününe yansıtıyor, mafya vari filmler izliyor, onları model alıp büyüyüp güçlenmek istiyordu.

Kabadayıların dünyasını, dört duvar arasında yaşamalarını idame ettirmek zorunda olan;
insanların kendinden hep soyutladığı, potansiyel suçlu muamelesi yaptığı insanları merak ediyor, bir anlam veremiyordu.
Mevsim kışın çoğunu geride bırakarak geçmişti.

Mehmet, gecekondunun buğulanmış ahşap penceresinden gamlı, öfkeli ve kaderin omuzlarına yüklediği ağır yükün vermiş olduğu yürekle, kocatepe camii ve anıtkabri seyretmekteydi.
Hasköy dörtyol'dan havaalanı istikametine uzanan caddeden yolcu taşıyan otobüsler, minibüsler, yük kamyonları, başbakanlığın forslu siyah uzun otomobilleri, huzur bozucu kargaşa manzarası halinde gelip geçmekte idi.

Rüzgarın önüne katıp sürüklediği ince kum gibi kar, yerleri ağartmış çatıların üzeri, ağaçların dalları beyaza bürünmüştü.
Karşı tepede çok katlı yüksek binaların olduğu çankaya başkent'in göbeğinde olgunlaşmış çıban görünümündeydi.

Şehirde yaşamı alt üst eden kara kışa elem dolu ışıklar serpiştiren gözleriyle öfkeli bakmaktaydı.


Gözlerini biraz sola kaydırdı. Buğulu gözleri mezarlığın üzerinde sitem parıltıları yansıtırken aradığı mezarı bulmuş gibi gözlerini o merkezde bekletti.

Dörtyol camii'nin minaresinden yükselmekte olan ezan sesi, kışın nefes kesen soğuğuna rağmen, ankara'nın ufuklarını sıcak bir şefkatle kucaklamaktaydı.

Mehmet ısrarlı bakışlarını bön bir seyirle minarenin şerefesindeki hoparlörde bekletti.

Bu insanın içine huzur veren, gıdıklayan,yanık ses, ezanın manasındaki derinliklere çekemiyordu.

Yeşiltepeden savrulan fırtınayı gözetledi.

Üzerine vicdan ezici yük binen, sıvaları dökülmüş oturduğu odaya çatısından su damlayan evlerinin üzerinde eğlendi.

Bakışları bu koskoca şehirde tek yoksul aile kendilerinin olmadığını düşüne bilişi, geçici bir rahatlık veriyordu duygularına.

Biraz gerilere gitti...

Düşüncelere daldı.

On üç yaşında yaşadığı travma geldi aklına.
Okulu bıraktığı, bırakmak zorunda olduğu günleri.

İÇİMDEKİ YABANCI,  AGNES YAYINCILIK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin