Sınır

1.4K 86 1
                                    

"İzlediğim bir kız var. İnsan. Melez değil. Lucy tam bir melez sayılmasa bile onun için insan da diyemeyiz. Anladın mı?"
Edmund'ın buz gibi sesine ve kibirli gülümseyişine Alex tek kelime cevap vermedi. Tüm dikkatini ona odaklamıştı ama kendisine sorulanı yanıtlamıyordu.
Alex'in eline uzandım ve parmak uçlarını tuttum. Edmund 'ın gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı.
"Ah yapma! Gerçekten aşık olmuş olamazsın değil mi? İşler bu kadar kolay yürümüyor olmalı!"
Bu alaylı ve sinir bozucu konuşma karşısında Alex'in daha da fazla çıldırıp ona saldırmaması için konuya devam ettim ve en büyük sorunu dile getirdim.
"Ben bir insan öldüremem. Özellikle de masum bir insanın kanını kendi davam için dökemem." Kaşlarimi kaldırdım ve Edmund'ın yüzüne baktım.
"Bu kadar zayıf olacağını bilmiyordum diyemem. Ancak kazanmanın başka yolu yok. Melezler niye peşinde biliyor musun? Sadece aşktan doğduğun için mi? Sadece seni seven bir kötülük meleğinin gözüne girmek için mi? Ah yoksa her melezin kibiri yüzünden büyüyen  bir kavga olduğundan seni aradan çıkarmak istediğimizi mi sandın? !" Edmund artık gülümsemiyordu aksine sinirli bir şekilde sesini yükseltmeye başlamış bize doğru yavaş yavaş  ilerliyordu.
"Öyleyse ne? Benimle alıp veremediğiniz ne Edmund. Niye bu karmaşanın içindeyim? Söyle!" diye haykırdım. Nefes alış verişim hizlanmış , bende farkında olmadan ona doğru yaklaşmıştım.
"Gerçekler bilmeni istediğimizden çok daha farklı Lucy "diye beni yanıtladığında her zorluğun altından daha fazlasının çıkmakta olduğuna hala nasıl alışmamış olabildiğimi düşündüm. 
************************************
Riley aradan üç gün geçmesine rağmen onu hiç görmemişti. Merak ediyordu. Bu kadar mıydı? Artık ondan uzak mı duracaktı? Gitmiş miydi? Sıkıntıyla iç geçirdi. Onu kurtarmak için insan öldürebilen bir varlık hemen hayatından yok olmuş olamazdı. Balkonundan bakınırken demirleri sıkıca kavradı ve şehrin o telaşlı havasını içine çekti. Arka caddelerden gelen korna seslerini duyabiliyordu. Çoğu insanin işten çıkış saatiydi. Yollar oldukça yoğundu. Böyle zamanlarda sevdiği adamı göremeyeceği hissi daha da fazla oluyordu. Düşüncelere dalmışken kapıdan gelen zil sesiyle irkildi. "Belki..." diye düşündü. "Belki de o dur." Kapıyı açtığında karşısında hiç tanımadığı birisi vardı. "Nasıl yardımcı olabilirim ?" Diye sordu. Bir tebessümle karşılaştı. Ve sonra gerilemek zorunda kaldı. Adım adım ona doğru gelen kişi bir tehlikeydi. Kapının kenaranı kavradı ve yüzüne çarpmak istedi. Kendisine doğru yaklaşılırken atılan  adımın çelik gibi sağlam  basıldığını o an anladı. Tebessüm büyüdü. Karşısındaki kişi hissettiği korkudan hoslanmıştı. Riley 'in kalbi hizlanirken boğazı kurudu. "Uyu Riley" bu sesi duyduğunda göz kapakları ağırlaştı ve bacakları onu tutamazken birden kendini sıcak kolların arasında hissetti. Gelen ise kesinlikle Chris değildi.
********************************
Andrea ve Shaune sabah erkenden uyanmış ve hazırlıklara başlamışlardı. Artık bu evde kalamazlardı. Alex'in şehrin biraz dışında kalan evine melezlerden kurtulana -veya kendileri bu savaşta ölünceye- kadar kalmaya karar vermişlerdi. Aslında bu fikri ortaya atanda Alex'ti. Yaşadıkları ev şehrin merkezinde birçok savunmasız insanla iç içeydi. Melezlerin atacağı herhangi bir adice adımın bu insanlara kesinlikle zarar vermemesi gerekiyordu.
Herşey tamamlandığında güneş batmak üzereydi. Andrea camından hüzünlü bir şekilde dışarı baktı. Güneşin bıraktığı sanki dağıtılmış gibi görünen bulutların arasındaki kızıllığa. Onun saçları gibi diye düşündü. Sanki benimleymiş gibi. Belkide geldiği bu durumundan daha da çok canını yakan onu görememesiydi. Gerçek adını bile söyleyemiyordu. Yine de onunla bir bütün olmuştu. Sıradan hayatının olabilecek en sıradışı zamanlarını bu adamla geçirmişti. Şimdi karanlığa mahkum olsada içinde yeni yeni umutlar filizlenmeye başlıyordu. Shaune hızla odaya girdi. Andrea'nın omuzlarına  ipek beyaz bir şal sardı. Kollarının altına girdi. Andrea'da yatağının yanına yaklaştırılmış olan tekerlekli sandalyelenin kollarından destek aldı ve en sonunda oturabildi. Shaune gerekli eşyaları arabaya yüklemişti. Sadece Andrea'yı bu evden çıkarmak kalmıştı. Apartmanın eski ve dar merdivenlerinden onu indirmek gerçekten büyük bir sorun olacaktı. Sokak kapısını açtığında "Tanrım bana yardım et "diye mırıldandı...

LUCIFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin