86400 (Alternatif son)

Start from the beginning
                                    

Eski evini keşfetmeye devam ederken her şeyin düzenli olduğunu fark etti. Ve son zamanlarda temizlenmiş gibiydi. Baekhyun'un eski odasına girerken anıları ve duygu seli ona hücum etti. Eski yataklarının yanında dizlerinin üzerine düştü. Kollarında kocasıyla yatağa girme ve o şekilde uyanma düşüncesi vardı. Baekhyun'u yalnız yatağa göndermenin suçluluğunu hissetti. Üstelik kendisi Kyungsoo ile şehirde dağıtırken... Bu düşünce onu kalbinden bıçakladı. Baekhyun'dan ağlayarak özür üstüne özür diledi. Olması gerektiği koca olmadığı için.
Dolaba baktı, geride bıraktığı elbiselerin hala orada olduğunu gördü. Yıkanmış ve özenlice katlanmıştı. Aşağı kattaki o minik anıtın yanına dönmeden, bunlarla üzerini değişti. İçinde Baekhyun'un küllerinin olduğu kaseyi hıçkırarak eline aldı, bir kaç damla gözyaşı yanaklarından aşağı kayıyordu.

"Nasıl görünüyorum Baek? Bunların en sevdiğin kıyafetlerim olduğunu hatırlıyorum. Hala öyle mi?"

Dakikalar geçti, Chanyeol Baekhyun'a anılarını, güzel vakitlerini hatırlattı. İyi bir koca olmadığı için özür dileyip durdu. Baekhyun'u, o son haftada ağaç kazıdıkları yere götürmeye karar verdi. Bir cep bıçağı ve Baekhyun'un telefonunu da alarak yürümeye başladı. Kırsal alanın havası, acı tatlı anıları ona getirdi ve Chanyeol göz yaşlarına karşı koymaya çalıştı. Paylaştıkları tüm zamanı eğer şehirdeki o işe girmeseydi paylaşabilecekleri zamanı düşündü. Etrafına bakındı. Buraya neden taşındıklarını ve Baekhyun'un tepkisini hatırladı.
"Bayıldım, Yeol."
"O zaman hadi alalım."
"Ama senin iş yerine bir saatlik mesafede."
"Eğer bayıldıysan, bunu önemsemem. Yalnızca 60 dakika git ve 60 dakika gel. İmkansız bir şey değil."

Chanyeol kendine güldü. Nasıl da bunun imkansız olmadığını düşünmüştü? Baekhyun çok sevdiği için bunu yaptığını hatırladı. Baekhyun, onon kocası, her şeyi, buraya bayılmıştı ve bu tek umrunda olan şeydi. Sözünü tutmadığı ve mümkün olanı imkansızlaştırdığı için kendini suçladı.
Baekhyun'un istediği mesajı kazıdığı ağacın patikasına geldi. Baekhyun'un kül kasesine bir öpücük verdi. Kocasının telefonundan aylar önce ağaca kazıdığı metnin çevirisine baktı. Mesajı görmesiyle, havayı Chanyeol'un hıçkırıkları ve af dileme fısıltıları doldurdu. Cep bıçağını eline alıp kül kasesini yere koydu. Baekhyun'un telefonunu çevirici olarak kullanarak ilk yazığı mesajın altına baş harflerini kazıdı. Kollarında Baekhyun'un kül kasesiyle eve döndü.

"01010011 01101111 00100000 01100001 01101101 00100000 01001001"*
*P.C&P.B

Chanyeol o gece kabus görmedi. Baekhyun vardı rüyasında. Ona gülümsedi ve sarıldı. Başını kaldırıp dudaklarına minik bir öpücük kondurmadan önce yüxünü köprücük kemiklerinin arasına gömdü.

" Seni her zaman seveceğim dev çocuk. Gitmiş olsam bile..."
____________________________________

Ertesi sabah, Chanyeol pencereye vuran yağmur sesiyle uyandı. Sağanak yağmur vardı gökyüzü grinin koyu bir tonuydu, yataktan çıktığında duyuları alt kattan güzel bir koku geldiği haberini verdi. Üzerini değişip alt kata indi. İnerken, oturma odasından ayak sesleri duyuldu. Her kimse Chanyeol'u duymuş olacaktı ki sesler git gide yükseliyordu. Göz göze geldiklerinde, Chanyeol "Merhaba" diye mırıldandı. Diğeri ise ona yalnızca bakıp eşyalarını aldı, kapıya doğru ilerledi.
"Mutfakta yemek var. Sonra lütfen temizliğe yardım et."
"Luna, bekle!"

Her şey o zaman yerine oturdu. Baekhyun için bir anıt hazırlayan Luna'ydı. Baekhyun için kahvaltı hazırlayan, onun için evi temizleyip düzenleyen oydu. Geride kalmıştı. O gittikten sonra bile. Onun yanından hiç ayrılmamıştı. Kocasının yaptığı gibi saçma bir sebeple bırakmamıştı onu. Chanyeol bunu düşününce bir tırın çarpabileceğinden daha hızlı çarpıldı. Aşık olduğu insana çektirdiği acıların pişmanlığı ve utancıyla, kendini göz yaşlarına direnirken buldu. Tek istediğinin Baekhyun olduğunu anlaması anlaması çok uzun zamanını almıştı. Ve anladığında, artık çok geçti. Luna'nın şu an gittiği gibi gitmişti. Aniden ve hiçbir şey söylemeden.
______________________________________
Chanyeol temizlik yapmadan önce Baekhyunla kahvaltı yaptı. Kocasına onu bir daha asla bırakmayacağını ve başımdan beri olması gereken koca olacağını söyledi. Baekhyun'un aşık olduğu Chanyeol olacaktı ve Baekhyun onu affedene kadar af dileyecekti.

Öğlene doğru, Chanyeol Bakehyun'u şehirde ilk taşındığında keşfettiği ve onu hep götürmek istediği restauranta götürmeye karar verdi. Şehre giden otobüse bindi. Çantasında Baekhyun'un çerçevelenmiş fotoğrafıyla düğün fotoğrafları vardı. Trafikten dolayı şehre varmaları öğleden sonrayı buldu. Chanyeol restaurant rezarvasyonunu beklerken ikisi için alışverişe çıkmaya karar verdi.

Sokakta yürürken, parmağındaki yüzüğe baktı ve gözlerini kapattı. Düğünü günü yeni evli bir çift olarak ne kadar mutlu olduklarını, onlar yemin ederken üzerlerine düşen güneş ışınlarını hatırladı. Chanyeol gözlerini açtığında yüzünde bir ıslaklık hissetti bunun göz yaşı mı yoksa yağmur mu olduğundan emin değildi. Yüzüğüne tekrar bakarak kocasından yeniden özür diledi. Gözlerini kapattı ve yaşların hücum etmesine izin verdi. Özür dilemekle o kadar meşguldü ki, demir yolunda olduğunun ve bariyerlerin çoktan indiğini farkına varamadı. Parlak bir ışık, yüksek sesli bir ıslık ve çevresindeki insanların bağırışları onu gerçekliğe döndürdü. Ama çok geçti. Chanyeol başını kaldırıp parlak ışığa baktığında ışıkta Baekhyun'y gördü. Evlendiklerindeki gibiydi. Gülümsüyordu ve kollarını açmıştı. Baekhyun bir şeyler söylemeye çalışıyordu ve ne olduğunu fark ettiğinde, yeni bir başlangıç için ikinci bir şans verildiğini biliyordu. Sevdiği insanla günlerini geçirebileceği yeni bir başlangıç. Sevmekten hiç vazgeçmediği ve asla vazgeçemeyeceği kişiyle.

"Seni seviyorum, Baekhyun."

Bu sözleri daha önce hiç söylemediği kadar derinden söyledikten sonra, Chanyeol kocasına uzandı. Gözlerini kapatırken gülümsedi.
____________________________________

Kuşların şarkısı ve yatağa vuran ılık güneş ışınları Chanyeol'u Baekhyun ile sahip oldukları yatakta uyandırdı. Gözlerini ovuşturdu, etrafına baktı. Zaten bembeyaz olan odanın daha da parladığını gördü. Kapının açılmasıyla yüzünü o tarafa çevirdi. Kapının arkadındaki görünce Chanyeol'un yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti.
İşte oradaydı. İlk tanıştıkları günkü gibi sonsuz bir parıltı saçıyordu. Elindeki tepside kahvaltı ve ikisinin de en sevdiği gibi kahveleri vardı. O yiyecekleri yatağın yanındaki komidine koyarken, Chanyeol kocasının beline kollarını dolamaktan kendini alamadı. O çok özlediği öpücüğü almak için onu kendine çekti. Sonunda bıraktığında Baekhyun gülümseyerek ona baktı.
Chanyeol bunun ikisinin de istediği son olduğunu biliyordu.

"Günaydın, dev çocuk."

"Bu gerçek mi Baek?"

"Olmasını istediğin kadar."

Chanyeol Baekhyun'un yanaklarını avcuna aldı. Ve ona başka bir tatlı öpücük daha verdi.
'Bu,'diye düşündü Chanyeol, 'gerçek.' Ve bu tek önemli olandı.

"Evdeyim Baek. Sonunda ait olduğum yerdeyim."

"Eve hoşgeldin, Yeol..."

"Evet. Evimiz."

SON

10080Where stories live. Discover now