“Arkadaşım gibi, lütfen!”

Stella henüz stajyer öğrenciyken şirkete ilk geldiğinde Genel Müdür Yardımcısının sözlü tacizlerine ve azarlamalarına maruz kalmıştı ve bunu bir toplantıda hemen farkeden Carmen, şirketteki mevkiisini kullanarak Stellayı yanına almış ve sekreteri yapmıştı. O gün bugündür Carmen’e en yakın insandı.

Saygısızlığa ve gevşekliğe hiçbir zaman tahammülü olmayan Carmen’e zaman zaman nasıl davranacağını bilemese bile en çok katlanabilen kişi Stellaydı.

“Carmen, hayatım, sabah her neyle karşı karşıya kaldın bilmiyorum ama yüzünde sadece pudra var ve yüzün bir hortlağınkinden farksız. Bunu dün geceki eğlencemiz ve arkasından eve gittiğin o Yunan tanrısına bağlamalı mıyım bilemiyorum” diyip kahkahayı koyuverdi.

Carmen bozuntuya vermedi. “Stella şirket batıyor, önce kahvemi getir, sonra görüşmeleri ayarla sonra da bütün hafızanı alıp odama gel, dün geceyle alakalı hiçbir şey hatırlamıyorum!”

Stella odadan çıktıktan sonra telefona sarılıp kardeşi Almina’yı aradı. Deli dolu küçük kız kardeşi her zaman aynı kafada olduğu için sarhoş olsa bile herşeyi hatırlardı.

Dün gece de Almina,kocası Alex Stella ve Carmen eğlenmeye gitmişlerdi. Ritüel haline getirdikleri Pazartesi sendromunu yoketme niyetiyle planlanmış ama her Pazartesi’ye baş ağrısıyla girmekten başka hiçbir işe yaramayan bir gelenek haline gelmişti bu iş. Uzun uzun çalan telefonu nihayet açtı Almina;

“Carmen? Ben seni dün gece öldün de Hurilere karıştın sanmıştım yanındaki afetten sonra. Ne ara geri döndün, ah Tanrım?”

“Almina, beni dinle. Daha fazla uzatmadan olayı anlat neler oluyor böyle?!”

“Nasıl yani? Adamı tanıma zahmetine bile girmedin mi? Yoksa adam evine gelmedi mi? Carmen ne zaman aseksüel oldun?”

Almina’dan istediği bilgileri alamayacağını nihayet anlayan Carmen telefonu kapattı. Ne de olsa Stella vardı.

Birden bire deli gibi küfür eden bir kadın sesi duymaya başladı odasının içinde. Ah, hayır, bu ses Carmen’in kendi sesiydi ve daha önce ağzına bile almadığı küfürleri yaratıcı biçimde savuruyordu, bi an önce telefonunu eline alıp baktı, arayan kısmına baktı: “Göt herif!” yazıyordu. Kimdi bu “Göt herif?”

“Efendim?”

“Carmen! Selam,ben Göt herif, hatırladın mı?”

Ne çeşit bir cümbüşün içine düşmüştü Carmen böyle? Kendini salak gibi hissediyordu, hiçbir şey hatırlamamasının yanı sıra kimse de hatırlatmaya çalışmıyordu. Çalışsa da yarım yamalak kalıyordu işte bu Göt herif gibi.

“Bu küfürleri ben mi ettim?” diyebildi yalnızca Carmen.

“Hmm, aslına bakarsan yaratıcılığına ben de hayran kaldım. Sabah erkenden evden çıktın ve aslında seni tanımak istiyorum.”

“Kapatmam gerek,seni sonra ararım” dedi Carmen.

Stella hemen şu kapıdan içeri girmeliydi.

Şaka gibiydi, ilk defa işine odaklanamadan salakça geçen ve içinde ne geçtiğini bile hatırlamadığı bir geceyi öğrenmeye ihtiyaç duyuyordu. Çünkü hayatındaki herşey –Telefon zil sesi de dahil olmak üzere- dün geceye bağlanıyordu. Bu bağlantıyı kuran kimdi?!

Kendini işine verdi. Ruhunu ve bedenini otomatik pilota alabilmeyi ona şimdiye kadar başına gelen tüm kötü şeylerde hayat öğretmişti. Öğlene kadar durmadan çalıştıktan sonra ara vermeden 2 kahve içip, toplantıya girdi. Sorun giderilmeden bu toplantı odasından çıkmayı düşünmediğini söyleyerek olayın ciddiyetini dile getirdi.

KİMSİN SEN?!Where stories live. Discover now