KİMSİN SEN?!

44.8K 393 18
                                    

Gözlerini perdeden şımarıkça sızan güneşle araladı, gerçekten uyanmak isteyip istemediğini düşünecek vakti yokmuşçasına duşa girip sadece beş dakika sonra çıktı. Çantasının içinden makyaj malzemelerini çıkardı. Pudrasının kapağını açmaya çalışırken bir yandan da söyleniyordu : “Bakalım bugün mutlu gibi görünmek için ne kadar makyaj yapmam gerekecek?”

Hayat, ona belirli bir derece mutlu olmayı zorunlu kılmıştı sanki. En azından mutlu görünmeliydi, uyumlu olmalıydı. Kendi içindeki karmaşayı çözebilecek herhangi bir icat yoktu şimdiye kadar, fakat o yine de mutlu, sakin, sevecen ve hoşgörülü davranmalıydı. Çoğu kez yaşadığı hayatın artılarını, ayrıcalıklarını düşünerek mutlu olmaya da çabaladı, hiçbir şeyden hoşnut olmayan insanlardan nefret ederdi, ama bu da etkili olmadı. Huzur denilen şey, ne kadar hızlı koşarsa koşsun ondan her zaman hızlıydı. Belki de yaşadığı bu hayattı her şeyi zorlaştıran. Köpek gibi çalışarak kazandığı okullar, daha iyi bir yaşam uğruna vazgeçmeyi bildiği hayalleri, girdiği her yerde kendini kabul ettiren bir kültür seviyesi ve istisnasız bütün çabalarının sonucu mesleğinin getirisi olan hiç de küçümsenmeyecek bir maaşı vardı.

Rahatlamaya çalıştı, gerginlik gözlerinin çevresindeki damarları belirginleştiriyordu. Pudrasını yüzünde gezdirirken göz ucuyla komodininin üzerindeki saate baktı evden çıkması için daha bir saati vardı. Yalnız kahvaltı etmeyi çocukluğundan beri sevmediği için o sabah da geçiştirmeyi düşünüyordu ki, az ilerideki yatağından, tanıdık fakat içten içe yadırgamak istediği bir ses duydu : “Günaydın”

Ağzının içinde gevelediği ve neredeyse sadece kendisinin duyduğu bir ses tonuyla “Günaydın” diye karşılık verdi bu sese. Hayatın, vazgeçtiği hayallerinin ve erkeklerin ona öğrettiği o altın kuralı anımsayarak daha fazla bir şey söyleme ihtiyacı hissetmedi.

Uzun boylu, kolları kaslı ve vücudu hiç de yabana atılmayacak bu erkek yataktan kalkmış ve neredeyse sempatik denecek bir yürüyüşle ona doğru geliyordu. Cat walk yapan bir erkek mi ?

Şifonyerin aynasının karşısındaki pembe pufunda kendini güzelleştirmeye çalışan kadına dokunmadan fakat iki omuzunu da kapsayacak şekilde koydu kollarını şifonyerin üzerine ve aynaya baktı adam. Bu hareketin anlamını bilecek kadar büyümüştü kadın ve rahatsız olduğunu belli etmeye çalışarak “işe gitmem gerek” dedi.

“En az bir saat daha evde duracağını biliyorum Carmen” dedi güzel görünüşlü adam.

Carmen düşündü, sahi kimdi bu adam? Anlattığını bile hatırlamadığı şeyleri bu adamdan duymak, bu bakımlı herifi kendiyle alakalı sırların olduğu bir sır küpü olarak görmesini sağlıyordu ve bu onu rahatsız ediyordu. Neydi bu, bir oyun mu?

Gözleri parlayarak “hadi kahvaltı edelim” dedi adam. Bu söyledikleri, bir kadının geceyi beraber geçirdiği erkekten duymak istediği şeylerdi. Fakat Carmen’in böyle bir isteği yoktu. Bazı erkekler sadece kafa karıştırmak için kadınların hayatına girerlerdi ve bu Antik Yunan tanrısı kılıklı herif de onlardan biriydi işte.

“Evde kahvaltılık yok” dedi ve olası bir ısrar durumuna karşılık da hemen ekledi “Ben kahvaltı etmem zaten.” Makyajının yarısını tamamlamıştı ki gözü aynadan odanın arkasına ilişti ve adını bile hatırlamadığı bu adamın şimdi de kaybolduğunu düşünmeye başladı. Saklambaç oynayacak hali yoktu, ortaya bir fikir attıktan sonra ona fikirlerini sormadan ortadan kaybolan saygısız insanlardan oldum olası haz etmezdi. Banyodan su sesi geliyordu, hemen giyinip ortadan kaybolmak istedi. Bazen tek bir insanla bile aynı ortamda bulunduğunda bunalıp kaçıp gitmeyi düşünecek kadar sıkılabiliyordu. Sanki o an karşısındakinin görünmeyen devasa kolları belirip onu boğazından tutup öldürene kadar sıkacak gibi oluyordu. Bu düşüncelerle savaşırken, Yunan tanrısı adam, vahşi bir cazibeyi gizlemek istercesine masum bir ifadeyle odaya girmiş, beline sardığı havlusunu sanki bir ayıp örtmek istermişçesine tutuyordu.

KİMSİN SEN?!Where stories live. Discover now