17: YEMEK SAVAŞI

Start from the beginning
                                    

"Günaydın, prenses." deyip göz kırptı.

"Dışarı mı çıkıyordun?" diye sordum. Lütfen başka bir planı olsun, lütfen başka bir planı olsun!..

Başını salladı. "Evet, bizim çocuklarla bizim mekanda takılacağız. Sende gelmek ister misin?" diye sordu.

İçimi rahatlatan derin bir nefes verdim. Planı vardı! " İdil'le az önce konuştum ve sözleştik. Senide davet etti ama şansa bak senin başka bir planın var." Üzülmüş gibi davranmaya çalıştım.

"Acelem yok. Seni bırakır ve bir  kaç dakikalığına sizinle takılır öyle gidebilirim."

Başımı salladım. Bir kaç dakika içinde kimse kimseyi boğazlamazdı. "O halde ben hazırlanayım."

"Alt katta olacağım." dediğinde tekrar başımı sallayarak onayladım.

Mayıs ayındaydık fakat havanın sıcaklığı haziranın ortalarındaymışız gibi hissettiriyordu. Yatağın  üzerine beyaz kısa bir elbise fırlattıktan sonra banyoya gidip dişlerimi fırçaladım.

Odaya geri döndüğümde beyaz elbiseyi giydim. Daha sonra saçlarımı lastik tokadan kurtarıp buklelerimin omzumdan aşağıya dökülmesine izin verdim. Yanaklarıma renk vermesi için pembe bir allık kullandım.Gözlerime yalnızca rimel uygulayıp dudaklarıma ise vişneli dudak nemlendiricisinden sürdüm. Ayağıma spor ayakkabılarımı geçirdikten sonra kot ceketimi ve çantamı alıp aşağıya indim.

Berkay bahçede arabasının ön kaputuna yaslanmış beni bekliyordu. Görüş alanına girdiğimde ıslık çaldı.

Gülümsedim.

Arabanın etrafında dolandı ve arabanın kapısını benim için açtı. "Buyrun, prenses."

Kıkırdadım. "Teşekkür ederim." deyip arabaya yerleştim.

***

İdil kayıpıyı açıp gözleri beni bulduğunda gülümsedi. "Hoşgeldiniz çocuklar içeri girin."

İçeriden gelen silah sesleri kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Sesin beni rahatsız ettiğini anlayan İdil "Eren ve Rüzgar savaş oyunu oynuyor." diye açıkladı.

Berkay gülümsedi ve kaşlarını oynattı. "Tam vaktinde gelmişiz o halde. Dişli bir rakip arıyordum." Hiç beklemeden içeri geçti ve sesin geldiği yöne doğru ilerledi.

İdil gözlerini devirdi. "Evet, herkes aptal savaş oyununu oynasın. Masayı İdil kurar." diye söylendi.

"Hey destek ekibin geldi." diyerek kendimi işaret ederek.

Ow şeklinde bir inlemenin ardından, bana sarılıp "Çok tatlısın." dedi

Salona geçtiğimde ve etrafa bakındım. Eren beni görünce selam verdi. Berkay ise yere oturmuş, Rüzgar olduğunu düşündüğüm kızla şu savaş oyunu oynuyordu. İdil ve Barlas salonun gösterişli penceresinden bahçeye doğru geçiş yaptılar. Uras ortalıkta yoktu. Onu görmek istemediğimi biliyorum ama düşüncelerime hainlik yapan diğer yanım burada olmadığı için hayal kırıklığına uğramıştı.

Eren kahkaha patlattığında irkildim. Berkayın omzunu sıvazladı. "Dostum kız seni fena ezdi."

Berkay yüzünü buruşturdu ve omuz silkti. "Kazanmasına izin verdim. Nezaketen." diye söylendi.

Eren kıkırdamaya devam ederken Rüzgar olduğunu düşündüğüm kız "Ah, centilmeni oynadın öyle mi? Bir el daha oynayalım." Dudak büzdü. "Korkma nazik olucam." dedi alaycı bir tonda.

Berkay gözlerini kıstı. "Varım." dedi dişlerinin arasından.

Kız beni fark ettiğinde gülümsedi. Ayağa kalktı ve yanıma geldi. "Merhaba ben Rüzgar." sıkmam için elini uzattı. "Eren'in uzaktan kuzeniyim." Kızın iri kahverengi gözleri vardı. Saçları gözleriyle aynı rengi paylaşarak uyum içindeydiler. Bana sıcak çikolatayı anımsatmışlardı. Teni yazın güneşlenmesine gerek olmayacak esmerlikteydi. Tayt ve düz bir tişört giymiş, saçlarınıda sıkıca at kuyruğu yapmıştı. Tatlı birine benziyordu. Onu şimdiden sevmiştim.

BEYAZ KUMRUWhere stories live. Discover now