1. Bölüm: "Şeytan Ve Melek"

198K 8.9K 20.2K
                                    

Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen bir balta gibi olmalı. |Franz Kafka|

Multimedya;

Blueneck - Sawbones

Blueneck - Sawbones

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Merhaba canımlar. Yine başka bir hikayenin ilk bölümüyle geldim. Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifle okuyun.

1. Bölüm: "Şeytan Ve Melek"

Şeytan perdeyi açtı ama melek sahneye yetişemedi.

Kor kızılı lavlar püskürten dağların yamacında, şehvetle yükselen çığlıkların eteğinde ve göğün serdiği kara çarşafın koynunda, günün güneşini beklerken yeşerdi bir acının izleri.

Parmak uçlarımda yeşeren acıyla boyadığım gökyüzü, intihar süsü verdiğim ruhumun tuvaliydi.

Ağır bir işçiliği üstlenen ruhumun, bedenime geçirdiği sahte maskelerim vardı. Kavradığımız bir bıçakla kendi bedenimizi katletmenin ağırlığı tartışılamazdı. Sizler bir bedenden öte, bir ruhu katletmenin nasıl kanattığını bilir miydiniz? Biz bilirdik, ruhum ve ben, kanayan ve kanatılan olarak kendimizi bilirdik.

Mahşer.

Mahşer Alizarin.

Yangın yeri.

Serin suların söndürmeye yetmediği derin yangınlardım.

Evebeynlerimin neden böylesine bir ismi bana yakıştırdığını bilemiyordum. Sonu meçhul bir belirsizlikte, kanattığım ruhuma daha hakikatli bir isim yakışamazdı belki de.

Derin melankolilerin koynunda, ağır bir hastanın son nefesleri kadar yavaşça solumaya alışmıştım. Alıştığımı kabullendiğim o çizgide paralanmıştım, o çizgide yerle bir olmuştum.

Herkes gibi basit bir doğumun dünyaya getirdiği annemin bitanesi, babamın seve seve bitiremediği kızıydım. Evin küçüğü olmanın mutlu zaferi 16 yaşıma dek sürebilmişti, o kadarına izin vermişlerdi. Sıradan bir hayatım yoktu, maddi ve manevi açıdan yüksek mertebe bir hayat yaşıyordum. Ailenin tek evladı değildim ama abimin sayesinde tek evlat sefası sürebilmştim.

Bir yere kadar.

Bir zamanlar 5 yaşındaydım, bir zamanlar annem saçlarımı okşayacak kadar sağlıklıydı. Anne şefkatiyle dirilen parmakların, saçlarım arasındaki kusursuz hissiyatını şu an dahi hissettiğimde kanım donuyordu. Kendi kafasında kurguladığı masalları anlatmayı severdi, anlatarak uyuturdu. Derin ve huzurlu uykularımı borçlu olduğum bir anneye sahiptim, bu değerli bir ganimetti.

Baba, ah babam. Bir zamanlar çok güzel sevmişti beni, öylesine içten ve öylesine hakikatle sevmişti ki, bunun için kimselerle paylaşamazdım yüce varlığını. Hissettirerek sevenlerdendi, deli dolu tabirine uyan bir karakteri vardı. Çok sevdiği annem ve benden başka kimseye sahip değildi, anneme rastladığında yalnızdı. Şimdide yalnız, kuru toprağın altında, bedenine sardığı kefenle sonsuz bir uykuya sarılmışkinde yalnızdı.

DÜŞ KEFENİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin