00.00 (Çığlık)

90 9 4
                                    

Tuhaf bir zilin yalvarırcasına ötüşüyle gözlerimi araladım. Doruk göğsümde uyuyordu. Az sonra yükselen ses Brendon'a aitti.

"Herkes mutfağa! Kalkın."

Doruk'un gözlerini araladığını fark ettim. Ardından yavaşça doğrulduk.

"İyi misin?"

"Hhh? Evet, evet."

Ne kadar böyle söylese de olanlara göründüğünden fazla içerlediği belli oluyordu. Daha fazla konuşmak istemediğini göz önüne alarak sustum ve elini tuttum. Ayağa kalktım. O hala oturuyordum. Elinden tutarak kaldırmaya çalışıyordum. Ama O diğer eliyle gözünü ovuşturmakla meşguldü.

Az sonra dayanamadım ve kolundan çektim. Ardından kapı hızla açıldı.

"Bayan Highmore hepimizi mutfağa çağırıyor. Bir şey konuşacak. Gerçi biz ne konuşacağını biliyoruz. Sizin için tekrar edecek ve bir de yemek yenilecek."

Duvarda asılı öylece duran saate baktım. 22.30'a geliyordu.

"Yemek yemek için biraz geç değil mi?"

"Kurallar."

"Kural..."

Kadın son cümlemi söylememe müsaade vermeden kapıyı kapatıp gitti.

Şaşkın bir çehrenin eşlik ettiği ifademle bakışlarımın doğrultusunu Doruk'ta sabitledim. Ardından kolunu bu sefer daha sert çektim.

"Hadi duydun kadını. Bir şey konuşulacakmış."

"Peki ya merak etmiyorsam?"

"Bence ediyorsun. "

İnatla kolundan çektim. Bu sefer ki kararlılığım O'nu kaldıracak kadar güçlü olmalıydı ki, ayağa kalktı.

Zafer kazanmış bir rakibin bakışlarına bürünmüş halimle bakıyordum. Farketti, gülümsedim. Dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu. Sanki bunu beklediğimi anlamış gibiydi. Daha çok gülümsedim, gülümsedi.

Kapıdan çıktık, yürümeye başladık. Bir anda durdum.

"İyi de Doruk, mutfak nerede?"

Şaşkın şaşkın birbirimize bakınıyorduk.

Az sonra bir kadın ikimizin de koluna girip adımlarımıza yön vermeye başlamıştı.

"Bu taraftan."

Bayan Highmore'du.

İkimiz de kadına doğru bakıyorduk.

Mutfağın önüne gelmiştik. Burası bıçağı karnıma sağladığım anda mekanlık yapan odadan daha büyüktü. Ve herkes buradaydı. Tam iki sıra uzanan iki adet kocaman masa vardı. Gidip Onur'la kendimize bir yer edindik. Ne olduğunu bilmediğim yemekler vardı. Hafiften yüzümü buruşturarak tabağımı aldım. Saygısızlık ettiğimi düşünmüştüm. Dönüp Doruk'a baktım. O'nun yüzü daha çok buruşuktu. Kendimi tutamadım ve gülmeye başladım.

Kimi elinde çatalla kimi yemeği ağzına götürürken bize şaşkın şaşkın bakmışlardı. Gülmemek için ağzımı elime götürmüştüm. Doruksa gizlemeden öylece gülüyordu. Herkes hala bize bakıyordu.

"Yemeklerinizi yemeye devam edin. Bırakın gülsünler."

Bayan Highmore. Bulunduğuz masanın en başında oturuyordu. Bakışlarını bizden çekip yemeklerini yemeye devam etmişlerdi.

Yemeklerin tadı göründüğü kadar kötü değildi. Hatta çok beğenmiştik.

"Pardon, bu nedir?"

KARANLIĞI HİSSET (FEBRİS)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin