3.⏳

17 2 2
                                    

Uyuyamıyordum.
Karanlıkta öylece oturmuş bekliyordum.
Annemin yokuştan aşağı inerken ki görüntüsü gözlerimin önünden kaybolmuyordu bir türlü.
Korkuyordum.

Babamla annem birlikte uyumazlardı hiç.O yüzden annem,ablam ve ben birlikte küçük oda da uyur babam da salonda keyfine bakardı.Aslında babam ablamla beni çok severdi.Asla bizden sevgisini esirgemez,işten gelince bizi kucağına oturtturur ve saçlarımızı okşardı.Bizi hep gezdirir ve istediğimizi alırdı.Böyle zamanlarda babamı çok sever ve eğlenirdim.Ama hiçbir zaman gezmelere annemi götürmezdi.O hep evde kalır ve bizim gidişimizi izlerdi.Öyle zamanlarda birşey anlamaz ve üzülmezdim.

Ama şimdi annemin camdan bizim gidişimizi izlerken ki görüntüsünü ve buğulu gözlerle bize el sallamasını hatırlarken içim acıyordu.

Babam bizi severdi sevmesine ama, yanımızda metresiyle konuşmaktan,mesajlaşmaktan hiç çekinmezdi.

Babam bizi severdi sevmesine ama,annemi gözümüzün önünde dövmekten ve aşağılamaktan da hiç çekinmezdi.

Çünkü babam sevmek nedir bilmezdi.Bizim hem saçımızı okşar,sever sonrada metresiyle telefonda konuşurdu.

Annemin ve bizim gözümüzün önünde yapardı bunu.

Annemin gittiği günün gecesi uyuyamamıştım.Annemin yanımda olmasını istiyordum çünkü.Bir süre sonra sabah ezanı okunmaya başlamış ve çok korkmuştum.Hava hala aydınlanmamıştı ve ne dediğini bilmediğim biri bağırıyordu.Küçükken ezandan çok korkardım ben.

Annem gittikten sonra ablamla bize,küçük halam Gülşah bakıyordu.Bu arada annem en küçük dayımın yanına yerleşmiş orada kalıyordu.Haftasonları babam bizi dayıma,bırakır pazar akşamı ise geri alırdı.Annem gitmeden önce sizi alacağım demişti ama almamıştı.

Bu yüzden anneme hiç kızmıyordum çünkü biliyordum ki dayımın evi zaten kalabalıktı
ve yengem annemi istemiyordu.

Annem kendini bile ancak sığdırabildiği bir eve bizi nasıl sığdırabilirdi ki?

Böylece Gülşah halam İstanbul'da kalmış,dedem ve babaannem de memlekete dönmüştü.

Babam annemin gidişine üzülsede onu bir süre eve geri dönmesi için ikna etmeye çalışmış,başaramayınca bırakmıştı.

Böylece tam bir sene geçmişti.Bize halam bakmış,ablam okuluna devam etmiş,annem dayımın evinde kalıp bir mahalle tekstilinde çalışmaya başlamış,babam ise metresiyle gününü gün etmeye devam etmişti.

Babam beni yedi yaşına basınca ablamında aynı okulda okuduğu İncirlibahçe'ye kaydımı yaptırmıştı.Okula başlayacağım için o kadar heyecanlı ve mutluydum ki... Neden mutlu olduğumu yeni yeni anlıyorum.

Benim o evde dura dura ruhum çürümeye yüz tutmuştu.

Okulun ilk günü üstümde mavi bir lakos tişört ve kot pantolonum vardı.Okula ablam ve halamla gitmiştik.Ablam dördüncü sınıfa başlamıştı o gün.İlk onu sınıfına bırakmıştık.Ardından benim sınıfımı öğrenmiştik.Sınıfa girdiğimde heyecandan karnım ağrıyordu.orta sıralarda bir yere oturtmuştu halam beni.Sınıfta ki çoğu çocuk annelerine sarılmış ağlıyorlardı.Annelerinin onları bırakıp gitmelerinden korkuyorlardı.Ben ise hiç korkmuyor,ağlamıyordum.Aksine mutluydum.

O gün annemin yanımda olmasını isterdim ama  çalıştığı için gelememiş,telefonla arayarak sakın korkmamamı ve öğretmenimin sözünü dinlememi söylemişti.Birde beni ve ablamı çok sevdiğini.

Bir süre sonra sınıfa öğretmenimiz gelmiş ve annelerin çıkmasını istemişti.Anneler ağlayan çocuklarını sakinleştirip çıkmışlardı.Öğretmenimiz orta yaşlarda uzun boylu ve güler yüzlü bir adamdı.

Bizimle bir süre muhabbet etmiş,hala ağlayan çocukları sakinleştirip birinci katta olduğumuz ve pencerelerin bahçeye bakması sayesinde annelerinin orada olduğunu söylemiş ve göstermişti.Bu sayede son ağlayanlarda susmuştu.

Ben orta sıraların birinde tek başıma oturuyordum.Öğretmenimiz biraz kendini tanıtıp şimdi bizim kendimizi tanıtmamızı istediğini söylemişti.

Öğretmenimizin adı Kemal'di ve ben şimdiden çok sevmiştim öğretmenimi.

Öğretmen masasının önündeki masada oturan kişi kalkıp kendini tanıttığında heyecandan oluşan o karnımdaki ağrı tekrar başlamıştı işte.

Sıra bana gelene kadar heyecandan kendini tanıtanları bile dinleyememiştim ve şimdi önümde oturan saçları iki kulak olan kız kendini tanıtıp oturduğunda bir süre ne yapacağımı bilemediğimden oturdum öylece.Herkes bana bakıyordu ve ben iyice utanmıştım.Öğretmen bu halimi anlamış olacak ki "Adın ne bakalım senin tatlı kız." Dedi.

Bende yavaşça ayağa kalkıp "Beren Ulu öğretmenim." Dedim.

"Peki Beren,kendini tanıt bize bakalım.Mesela,annenle baban ne iş yapıyor?"

"Babamda annemde tekstil işindeler öğretmenim."

"Kardeşin var mı Beren?"

"Evet öğretmenim.O da bu okul da okuyor."

Kemal öğretmen sonunda "otur bakalım." Dediğinde derin bir nefes aldım ve kırmızı yanaklarımla yerime oturdum.O sırada çarprazımda oturan cılız,siyah saçlı, kahverengi gözlü bir çocuk bana tatlı tatlı gülümsedi.

O masum yüzüyle bana öyle gülümsediğinde ortamla alakası olmaksızın heyecanlanmış ve iyice utanmıştım.

O andan yıllar sonra bile,bu masum çocuğu unutamayacağımı,ve bütün kapılarımın bu çocuğa açılacağını bilmiyordum.

NOT:Bu bölüm hayal ürünü değildir.Tamamiyle gerçek ve yaşanmıştır.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 24, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KATRANWhere stories live. Discover now