15. Bölüm " Maymun Surat "

12.6K 469 76
                                    

Multimedia : Hazan

Fazlasıyla ürkütücü ve tehdikâr olan cümlesine takılırken biranda kendimi onun altında buldum, gözlerim göz bebeklerinden kurtulup saltanatını ilan etmişlerdi bile. Ve maviler tüm salgırganlığıyla üzerimde geziniyorlardı. Bu kalbimin sağlıksız bir şekilde atıp çaresizce kıvranmasına neden olurken birde heyecanım tüm vücudumu bir esir gibi ağına almıştı. Tüm heybetiyle üzerimde ağırlığını vermeden iki kolunu kafamın iki yanına koymuştu. Nefes alıp verişleri dudaklarımın üzerinden teyt edip geçerken adeta ölüm fermanımı imzalıyordu. Yakındık, olmaması gerekilen bir yakınlık kadar yakındık. Peki bu rahatsız ediyormuydu beni ? Kalbimin sağlığı için evet ediyordu. Ama bedenimin daha önce şahitlik etmediği tepkiler hoşuma gidiyordu.

" Böylesi daha iyi işte. "

" Kalkar mısın ? " , evet bu bir soruydu. Bu durumda ve ne kadar saçmada olsada bu bir soruydu.

" Kalkar mıyım acaba ? " deyip tek kaşını yukarı kadırırken biraz daha yaklaşmıştı bana. Sıla abla veya da bir başkası bizi bu halde görse kesin yanlış anlardı. Ve bu yüzden bu durumdan bir an önce kurtulmalıydım.

" Kalk üzerimden. " dedim kıvranarak.

" Hayır. "

" Lütfen. "

" Hayır. "

" Kalk. "

" Hayır. "

Gözlerim aniden dudaklarına kayınca gözlerimi kapama hissi uyandı içimde. Ardından gözlerim edepsizce yüzüne tırmandı. Dolgun dudakları, sert ve asi yüz hatları, biçimli siyah kaşları, gür kirpikleri, yeni yeni çıkmaya başlamış kirli sakalları,  mavinin derinliklerine gömülü olan gözleri ve kendine has iki yanı kısa ortası uzun, dağınık ve serseri saç tutamları beni tek rantta nakavt etmeye yetmişti. Bu güzellik insanı kendine kıskandırıcak cinstendi. Hatta gün boyu onu izliyebilirdim. O çok güzeldi. Bana ne oluyor ? Bu hissettiklerimde neyin nesi ? Olağan üstü güzelliği gözlerimi saniyelik olsun kapamama neden olurken oda gözlerini kısmış gözlerimin hareketlerini inceliyordu.

" Nesin sen ? "

Sorusu karşısında afallasamda " Hı ? " dedim, garip çıkan ses tonumun titremesine aldırmadan cevap vermesini bekledim.

" Çok tuhafsın. Hadi seni çözmeme yardım et. " derken sesini ilk defa bu kadar içten geldiğine şahit oldum, kafasını boynumla kulağımın arasına getirmişti. Konuşurken nefesini boynumda hissetmek ise acayipti. Acayip ve ve tuhaf. Evet şuan ki durumu bu iki kelime özetliyordu. Bu hisin varlığından ne kadar şikayetçiysem bir o kadar da hoşuma gidiyordu. Kendimi iki karakter olarak düşünüyorum artık. Bir tarafım ona teslim olurken diğer bir tarafım bunu inkar ediyordu. Bir tarafım onu deliler gibi isterken diğer bir tarafım olmaz, yasak diye inat ediyordu.

Yüzüme gelen bir kaç saç tutamını yüzümden kulağımın arkasına doğru çekerken " Lütfen. " dedim, çaresizce. Bana bu kadar yakın olması beni mafvediyordu.

" Seni o ilk gün onların eline vermeliydim. " dedi, düşünceli bir şekilde.

" Pişmansın. " dedim aniden, kaşlarım dümdüz olmuştu ve onun cevabını merakla bekliyordum.

" Evet. " kulağıma gizli birşeyi fısıldar gibi söylemişti bunu. Kafasını boynumun girintisinden kaldırdığında yüzlerimiz birbirine çok yakın bir şekildeydi. Adeta gözlerimiz bir bütün olmuştu. Tekrar elleri saçlarıma giderken " Evet pişmanım. Artık senden kurtulamıyacağım. Aynı şekilde sende benden. " dedi, yüzündeki mimikler hareket etmeyi unutmuş gibi donuktu. Fakat gözlerindeki mavinin arkasına saklanmış hırçın siyah sanki kendini belli etmek için çabalar gibiydi. Heyecanım söyledikleriyle vücudumu ele geçirmiş asi bir rüzgar gibi beni oradan oraya savuruyordu. Eli bu seferde boğazımdaki yara bezine gidince onu durdurmak için elimi elinin üzerine koydum.

KÖTÜSÜN Où les histoires vivent. Découvrez maintenant