11. Bölüm " Korkmuyorum "

14.1K 495 92
                                    

Multi' deki Şarkı : Aydilge : Gel Sarıl Bana

Multimedia : Ateş- Hazan, Poyraz- Çağla

Keyifli okumalar :)

" Birşeyi yok merak etmeyin. Fakat bu süreç içerisinde ondan çok fazla birşeyde beklemeyin. "

" Tabi tabi doktor bey. Aslında merak ettiğim şey onun tekrardan konuşmasını sağlayan şeyin ne olduğu. "

" Sanırsam küçükken yaşadığı bir olay sonrası kendini dışarıya doğru kitlemiş öyle değil mi ? "

" Evet. Öyle demişti o zamanlar psikoloğu. "

" Ancak o yaşadığı olay gibi büyük bir olay yaşamış olacakki kendini dışarıya açmış ve konuşmuş. Yani bu tamamen yaşadığı şokun etkisi. Neyse dediğim şeyleri yaparsanız daha iyi olur. "

" Tamam doktor bey, siz hiç merak etmeyin. Ben sizi geçireyim buyrun. "

" Tamam. "

Doktorla babamın konuşması sona erdiğinde odamdan çıkmışlardı ve bende en sonunda rahatlamıştım biraz olsun. Evet konuşuyordum, ve bu gercektende güzel bir duyguydu. Tabi kendinden bir parçasını kaybedip daha sonra tekrar kazanan daha iyi bilir bu duyguyu. Sanki hayata yeniden dönüş yapmışım gibi hissediyorum kendimi.

Yatakta bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durmaktan uyuyamıyordum. Uykum gelmiyor ve bu yüzden düşünmeye başlıyordum. Ne kadar onu düşünmek istemesemde. Ateş. Adı aklıma geldiği takdirde kendimi kötü hissediyorum. Söylediği şeyler hala aklımda. Asla unutmayacağım hak etmediğim o sözleri. Gözünün önünde eridim bittim nerdeyse ama o hiç acımadı bile. Söylediğim o tek kelime ise onu çok iyi anlatıyor çünkü o gerçektende çok kötü bir insan.

Onun kucağında, onunla temas ediyordum, onun kokusunu alıyordum, ona bakıyordum sanırım o anıda unutamayacağım. Beni, yanına çağırttığı Atalay ve Çağla' ya emanet etmişti. Daha sonrada gözden kaybolmuştu. Atalay' ın ismini ilk dile getirmediğimde kendini tokatlayıp ' Bu kız konuşuyor laan... ' diye havalara uçmuştu. Çağla ise kulaklarına inanamamıştı. Onlarla konuşmak hep istiyordum. Onlara birşeyler anlatmak, onların sorularını cevaplamak güzel bir duyguydu. Gerçektende birilerine birşeyler söylemek, kendi fikirlerini anlatmak güzel bir duyguydu. Ne kadar bu duyguya hasret kaldıysamda.

Beni eve getirdiklerinde hiç zaman kaybetmeden annemle babama anlatmışlardı bu durumu. Ailemin mutluluğu tabi bambaşkaydı. Onların gözlerindeki sevinç görülmüyecek cinsten değildi. Annemin heyecanı, babamın ne yapacağını bilemediği anlar, Serkan' ın gözlerindeki parıldayısı mutluluk. Bunlara gerçektende hasret kalmışım. Kapının tıklatılmasıyla odaya Çağla ve Atalay girdi. Sırıtkan bir şekilde bana doğru gelmeleri ardından yatağımın ucuna oturmaya çalışmaları hepsi biraz sonra söyleyecekleri şeyin habercisi gibiydi. Yatakta oturur bir şekile gelip duvara yaslandım.

Arkadan gelen annemde onların başında durup bu anı ölümsüzleştiriyor falanmıydı ? Bana sanki yüzyılardır görmedikleri, mucizevi ve olağanüstü bir varlığa bakıyorlarmış gibi bakıyorlardı. Bunun bu kadar uzun sürmesine gerek yok. Onlara tuhaf ve anlamsızca bakıp bu durumun saçma olduğunu belirtmek istedim. Ama onlar hala aynı şekilde bakıyorlardı. Kapıyı nazikçe tıklatan babama kaydı bakışlarım bu seferde.

" İlk günden fazla üstüne gitmeyin demedi mi doktor. Hadi hadi açılında kız hava alsın biraz. "

Düşünceli babama bak sen. Diğerleri gibi beni sıkmayacağına sevinmiştim işte. Çocuklar azcık oflayıp yanımdan kalkarken annem hala aynı şekilde duruyordu. Bunu fark eden babam " Sende canım... " deyip dikkatini çekmeyi başarmıştı annemin.

KÖTÜSÜN Donde viven las historias. Descúbrelo ahora