2.BÖLÜM : Şeyh

940 26 2
                                    


Multimedya- Ali El-Rajhi





Başımdaki durdurak bilmeyen ağrıyla gözlerimi açmaya çalıştım ama olmuyordu.Ayrıca sol kolumdada baş ağrıma taş çıkaracak bir ağrı ve acı vardı. İçimdeki akıllı Banu'yu devreye sokup düşündüm 'Pekala durum değerlendirmesi; öncelikle en son ben şu oğlan çocuğunu kurtarıyordum. Daha sonra meteorun biri önümüzü kesti ve ben bir sesle gözlerimi yumdum. Sanırım silah sesiydi.Ve şimdide burdayım.' Evet aferin akıllı Banu'ya...'Dur koyunlar ne alemde hava karardı mı dayın yengen delirdi mi en önemlisi dayıbaşı parayı verdi mi?' al işte içimdeki kuşkulu Banu bir anda çıkageldi. Yok kızım sen gözlerini kapattığın sürece Banu'lar seni rahat bırakmayacak en iyisi mi gözünü aç.

Yavaş ve seri hareketlerle sanki kilit vurulmuş gözlerimi açtım. Bulanık bir şekilde görüş açıma yüksekçe bir tavan girdi. Başımdaki düğün halayının olduğu yere ellerimi götürdüm ama sol kolum daha kalkmadan indi. Çünkü sarılıydı(!)

Gözlerim artık bulanıklığını yitirdiğinde etrafıma bakındım kafamı kaldırmadan. 'Vay anam vaaayyy! Ev mi lan bu daha doğrusu oda mı ?' içimdeki oynak Banu'yu susturup her yeri altın kaplı odaya baktım. Oda yaklaşık bir duvardan bir duvara bir kilometre ederdi herhalde!

Kafamı sırt üstü uzandığım iki kişilik yataktan sola çevirip odayı incelemeye başladım. Yatağa yakın yerde iki sandalye ve bir masa vardı. Az ilerisinde de kenarları altın kaplamalı küçük bir şömine. Ve yatağın tam karşısında yani ayak uçlarımda da aynalı bir masa ve altında küçük bir puf.

Sağ tarafıma baktığımda ise yalnızca kartla açılan bir kapı vardı. Halılar ve kaplamalarla oda dahada iç açıcı duruyordu.

Ben daha ne olduğunu anlamadan odanın içinde duvarla birleşik bir kapı açıldı.Kapı öyle bir gizlenmişti ki detaylı inceleyen biri ancak orada kapı olduğunu anlardı.

"Keyfe Haluke? (nasılsınız?)"

Dedi kapıdan giren bir adam. Tahminen 55 yaşlarındaydı. Beyaz saçları ve beyaz sakalıyla valeleri andırıyordu. Takım elbisesi ona ayrı bir hava katmıştı.

Adamın ne dediğini anlamamıştım. Ama arapça olduğu belliydi. Ve sanırım iyi bir şey söylemişti çünkü yüzü gülüyordu. Ben adamın ne dediğini anlamadığım için ağzımdan bir

"Hı ?!"

sesi çıktı. Tabi adam onu anlamadığımı anlayınca sadece bir tebessüm etti. Elinde daha yeni gördüğüm yemek dolu tepsiyi sol yanımdaki iki kişilik masaya bıraktı.

Ben ise yerime sinmiş adamın gitmesini bekliyordum. Bir anda içimdeki kuşkulu Banu ' oğlan çocuğu nerde? Kesin o genç adam onu öldürdü. Şimdide senin namusuna göz dikti. Önce seni bu adam sayesinde besleyecek sonrada hazırlatıp...' hemen kafamı iki yana salladım ve kıyafetlerime baktım. Dayımın balık kokan gömleği ve pantolonu hala üzerimdeydi. Derin bir "oh " çektim ve karşımda beni izleyen adama baktım. Tebessüm dolu bir ifadeyle sanki benden bir emir gelir diye bekliyordu. Ah be bey amca anlaşabilsek neler anlatırım sana. Belki kurtarırız birbirimizi ve o oğlan çocuğunu buradan.

Hemen yerimde doğruldum ve karşımdaki adama baktım.Ve hemen çıkış kapışına doğru son sürat koşmaya başladım. Adam beni kollarımdan tuttu ancak ben hayvan gibi onun kollarında debeleniyordum. Adam ise

"La ! La! (hayır! Hayır!)"

Diye bağırıyordu. Bir hışımla adamın elini dişledim ve adam can havliyle inledi.İnlemesiyle beni bırakması bir oldu. Banane kardeşim salıverseydin insan gibi!

Kapıya doğru koştum ve tam dış kapıyı açayım derken kapı kendiliğinden açıldı ve tanıdığım bir sima kapıda belirdi.

Geniş omuzlar, şeyh kıyafetleri ve kızgın yüz hatlarıyla karşımdaki insan benim bayılmadan önce gördüğüm son suretti. Evet bu oydu oğlan çocuğunu kurtarayım derken neredeyse beni öldüren genç!

ARAP ŞEYHİWhere stories live. Discover now