Ellerinin ıslaklığı yere damlamasın diye, sadece başını döndürerek "Tamam kızım, bitince çıkacağım." dedi.

"Tamam."

Dünden hazır ettiğim çantayı sırtıma yüklerken, arabayı kapıya çıkardım. Elindeki oyuncağı ağzına sokmaya çalışan Arsu'yu dikkatlice arabaya koydum.

Dışarıya çıkacağımızı anlamışçasına gülümsemeye başladı ve ağzından garip sesler çıkardı.

"Görüşürüz Neşe abla. Kendine iyi bak..."

Kapıyı kapattığımda, parmak arası terliklerimi ayağıma geçirdim. Bugün cuma olduğu için gidecekti Neşe abla...

Aşağıda bir taksiye atlayıp, anneannemin evinin yolunu tuttum, annem orada kalıyordu. Nezaketen yanıma gelmesini teklif etmiştim ama neyse ki gelmemekte ısrar etmişti. Geldiğinde Toprak'ı görse ne yapar diye düşündüm. Birlikte kaldığımızı bilmiyordu. Eğer bunu öğrenirse, sadece bir tokat ile kalmaz, bu sefer tüm sokak boyunca saçımdan sürüklerdi. Silkelenip bu düşünceyi kafamdan attım.

O tanıdık bahçeye ulaştığımızda taksiciye parasını ödedim ve bebek arabasını, indirmesini rica ettim. Evet sürekli bu arabayı yük ediyordum ama ne olur ne olmaz diye almadan yapamıyordum.

Adam arabayı bahçenin içine koyduğunda, teşekkür ettim ve eve doğru gittim. Kapıyı çalar çalmaz annem mutfak önlüğü ile karşımda belirmişti. Hafiften grileşmiş olan saçlarını topuz yapmıştı ama bir tutam kenardan fırlamıştı. Gülümsemeden edemedim, benim saçlarım da tıpkı anneminkiler gibi özgürlüğüne düşkündü.

Annem yanaklarıma sulu öpücükler kondurduktan sonra "Hoş geldiniz." neşeli sesiyle.

İçeriye geçtiğimde gördüğüm masa ile donakaldım. Tabi ki en sevdiğim patatesli böreği ve zeytinyağlı sarmayı yapmıştı. Onunla Sima meselesini konuştuğumda beni tüm bu şeylerden vazgeçirmek için elinden geleni yapmıştı. Ondan işleri yoluna koymak için zaman istediğimde beklediğimin aksine bana anlayışlı davranmıştı.

"Benim böreğimi özlemişsindir diye gitmeden yapayım dedim."

Kucağımda Arsu olmasa; koşa koşa gider üstüne atlardım annemin. İçimdeki küçük kız çocuğu sağ olsun... Sanırım bana tokat attığı için büyük bir pişmanlık duyuyordu ve bunlar da kendini affettirme şekilleriydi. Ki ben ona hiç kızmamıştım bile...

Annem sevmek için Arsu'yu kucağımdan aldığında, ellerimi yıkamak için banyoya gittim. Annem buradayken, onunla güzel bir gün geçirmek iyi gelecekti.

***

Eve geldiğimde Neşe ablanın hala gitmemiş olması beni şaşırtmıştı. Arsu'yu uyutup onun yanına gittiğimde, yeni yıkamış olduğu çamaşırları asıyordu.

"Niye hala gitmedin Neşe abla?" diye sordum ona yardım ederken.

"Öyle bir evi temizleyeyim dedim. Zaman nasıl geçti anlamadım."

Oldukça yorgun görünüyordu.

"Niye zahmet ettin ablacığım?"

Kaşlarımı çattım. Zaten yeterince yoruluyordu. Ne gerek vardı böyle şeylere?

"Ne zahmeti kızım, işim bu benim..."

Ona ters ters bakmaya devam ettim. İşi bebeğe bakmaktı ama o boşu boşuna kendini yormuştu. Bakışlarımı farkedince bana döndü ve sımsıcak gülümsedi.

"Bakma bana öyle portakalım."

İstemeden güldüğümde bile kızgın görünmeye çalıştım. Bana hep portakal diyordu. Bence daha çok zayıf ve çelimsiz olduğum için havuç demeliydi. Beraber gülüşürken kapı çaldı. Toprak'ın geldiğini bildiğim için heyecanla kapıyı açmaya gittim. Günlerdir göründüğü o perişan halinden kurtulmuş görünüyordu ve munzur gülümsemesinden anladığım kadarıyla iş bulmuştu.

"Hoş geldin."

İçeri geçerken sürekli bembeyaz dişleri ile sırıtıyordu.

"İş buldun herhalde?" dedim gülümseyerek.

Olumlu anlamda kafasını sallayınca hızla boynuna atladım.

"Ya, çok sevindim!"

Sonra ne yaptığımı farkedince aniden geri çekildim ve kıpkırmızı olduğunu tahmin ettiğim yüzümü saklamaya çalıştım.

"Tebrik ederim Toprak Bey." dedi Neşe abla durumumu kurtararak.

Toprak "Teşekkür ederim." diye yanıtladı onu. O kadar mutlu görünüyordu ki...

Mutfağa doğru yaklaşarak "Aç mısın?" diye sordum. Yanıtı hayır olunca, ben de kek yapmak amacıyla dolapları karıştırdım. Bugüne özel bir kek yapabilirdim.

Toprak odasına giderken Neşe abla yanıma geldi.

Kekin malzemelerini çırparken dikkatle beni izliyordu. Aklından neler geçtiğini merak ettiğim için "Ne oldu?" diye sordum.

"Hiç..." dese bile bir şeyler düşündüğü belli oluyordu. Kokusu çıkar yakında.

Keki dökmem için bana fırın kabını uzattı. Özenle döktüm ve fırına attım. Bir kısa hikayede okumuştum. En güzel yemeklerin sırrı, gösterdiğimiz sevgi ve özenmiş. Daha önceden sürekli yaktığım kekleri düşününce, bu seferki güçlü sevgimin işe yaramasını umdum.

Kısa süre sonra Arsu uykusunu alamamış ve uyanmıştı. Neşe abla onu beşiğine bırakıp son kez ilgilendi ve çıkmak için izin istedi. Şükürler olsun ki bunca zaman boyunca yanımda olmuştu yaşlı kadın. Her sıkıntımı onun sayesinde atlatmıştım...

Neşe abla da çıkınca, salonda Arsu ile yalnız başıma kalmıştım. Eskiden olsa tek başıma günlük rutin şeyleri yapar, sonra da uyurdum. Ama eskisi gibi değildi, şu an Toprak ile günlerim çok daha iyi geçiyordu. Genelde yürüyüşe çıkıyor ve sohbet ediyorduk beraber. Günler keyifli olduğu için o kadar çabuk geçiyordu yakında üniversiteye başlayacak olmama bile inanamıyordum! Hem de Toprak ile aynı üniversiteye! Tercihlerim konusunda bana yardımcı olurken önceliği onun okuluna vermemi istemişti ve neticede tam burslu olarak oraya gidebilecektim. Bundan neredeyse bir yıl önce çaresizdim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yapayalnızdım, bırakın üniversiteye gitmeyi hayatımı nasıl normal bir şekilde devam ettireceğimi dahi bilmiyordum. Şimdiyse bulunduğum nokta inanılmazdı.

Fırının dakikasının bittiğini belirten ses, kulaklarıma ulaşınca düşüncelerime ara verip heyecanlı adımlarla kekimi çıkarmaya gittim. Ellerim yanmasın diye mavi renkteki fırın eldivenlerini takmıştım. Ve kakaolu kek, daha önce yapmadığım kadar güzeldi.

Geniş tabağa çıkarıp, dağılmamasına özen göstererek güzelce dilimledim. Toprak dakikalardır kaldığı misafir odasından çıkmamıştı. Tabağı bir kenara koydum ve O'nu çağırmak için odaya doğru yürüdüm.

Kapısının önünde durup kapısını tıklattım ancak hiçbir belirti gelmedi. Uyumuş muydu?

Hala onun varlığına, her gün gülümseyerek günaydın demesine alışmış değildim.

"Toprak." diye seslendim.

Aldığım karşılık ise yine derin bir sessizlikti. Ve o anda hemen arkamdaki banyonun kapısının açılmasını hiç ama hiç beklemiyordum. Yerimde sıçrayarak arkamı döndüğümde, dönmemeyi diledim ama artık çok geçti.

Banyodan yüzüme sıcak hava buharı çarparken, Toprak sadece belinde bir havlu sarılı şekilde dikiliyordu karşımda.

Duru Bir UmutWhere stories live. Discover now