Bölüm 14

102K 6K 481
                                    

Bölüm 14

Aradan haftalar geçtikten sonra Toprak nihayet işlerini toparlamıştı. Planladığımız tatil için son hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Toprak bu tatil konusunda ciddiydi ve oldukça aceleci davranıyordu. Zaten iyice dolmuş olan ve ağzını kapattığım bavula daha ne koyabilirim diye düşündüm. Sanırım bize lazım olabilecek her şeyi koymuştum. Toprak kucağında Arsu ile odaya girdi. Gülümseyerek ne yaptığıma bakıyordu.

"Hazır mısın?"

"Evet." diyerek kafamı salladım ve bavulu büyük bir gürültü ile yere indirdim.

"Hadi gidelim."

Toprak bana doğru yaklaştı ve bebeği kucağıma tutuşturdu.

"Ver şu bavulu bana."

Yanakları gülümsediği için hafifçe çukur halini almıştı. Arsu ile girişte bizi bekleyen Neşe ablanın yanına gittim. Üzerini giymiş bizi bekliyordu. Tatile gideceğimizi söylediğim zaman gelip bizi yolcu etmekte ısrar etmişti.

"Duru kızım, dönünce aşısını vurdurmanız gerekiyor unutmayın."

İşin en sevmediğim kısmı da buydu, Arsu'nun her iğne vurulduğunda kulağıma dolan o tiz sesi içimi paramparça yapıyordu. Mutsuzca kafa salladım. Kapı çaldığında doğruldum ve açtım, gelen kapıcımız Hasan abiydi.

"Alayım Toprak Bey." dedi ve Toprak'ın elindeki iki bavulu da alarak dışarı çıktı. Hep birlikte aşağıya indiğimizde, kendi kendime gülümsemeden edemiyordum. Resmen Toprak ile birlikte, gerçek bir aile gibi tatile çıkıyorduk! Sırlar ile dolu Selin'i, her şeyden habersiz Sima'yı ve hala doğruyu söylemediğim annemi düşünmek bile şu anki mutluluğumu bozmuyordu. Fazla pervasız davranıyordum sanırım ama buna bir türlü engel olamıyordum.

Hasan abi bavulları bagaja yerleştirdikten sonra, ben de Neşe ablanın iki yanağına da sulu öpücük bırakıp Arsu'yu aldım. Arka kapıyı açıp Arsu'yu, ana kucağı modeli koltuğa bırakıp kemerini taktım. Bunu bugün Toprak almıştı yol için ve ben de birkaç sallanan oyuncağı üstüne bağlamıştım. Toprak da onlara birkaç şey söyledikten sonra, sürücü koltuğuna bindi ve yola koyulduk.

"Ee, nereye gidiyoruz?" diye sordum emniyet kemerimi takarken.

Toprak'ın dudağı yukarı doğru kıvrılırken "Sürpriz..." dedi.

"Fazla uzak değil." Orta kısımdan Arsu'yu kontrol ettikten sonra tekrar önüme döndüm. İçimde tarif edilemez bir heyecan vardı. Kafamı cam kenarına yasladım, titrese de aldırmadım. Sarsıntı hiçbir şekilde içimdeki mutluluğu zedeleyemiyordu.

Bir saatlik bir yolculuk sonunda, ormanlık bir yerin derinliklerinde bir siteye giriş yaptık. Önünde durduğumuz ev müstakil bir yerdi, geniş bir bahçeye sahipti. Arsu'yu alıp içeriye girdiğimde, evin arka kısmının bir göle baktığını farkettim. O kadar huzur vericiydi ki...

Toprak kendi valizini de girişe koyduğunda, kapıyı kapatarak derin bir nefes aldı.

"Burası çok güzel." diye fısıldadım.

Açık bahçe kapısından gölün ilerisinde, batmakta olan güneşin bıraktığı kızıllığı görebiliyordum.

Toprak "Hadi yemek yiyelim, çok acıktım." dedi bir kapıdan içeri girerken. Merakla peşinden gittiğimde gördüğüm şey şaşırmamı salladı. Mükemmel bir şekilde hazırlanmış sofra karşımda tüm güzelliğini sergiliyordu.

Toprak elini mutfakta acelece yıkadıktan sonra, ahşap bir sandalye çekti.

"Valizleri sonra yerleştiririz hadi."

Duru Bir UmutWhere stories live. Discover now