6.Bölüm

4K 323 25
                                    

İki dilde yaşanır, kırık kalbin senfonisi.

Ruh dikenli tellere sarılır, verilen zayiat benliktir.

Aklın yüreğe meydan okumasıdır, gemilerin yolcusuz kalkması...

 - Semra Şenol -

Medya; SAFİR :))) yorum ve vote atmayı unutmayın , KEYİFLİ OKUMALAR CANLARRR :))))

Medya; SAFİR :))) yorum ve vote atmayı unutmayın , KEYİFLİ OKUMALAR CANLARRR :))))

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bazen biteviye olarak sınırlandırılan yaşam döngüsü anlaşılmayan olaylar neticesinde, bazende bir anlık göz kırpışıyla uç kesimlere veyahut aklın ermediği yönlere kanalize eder. Üzerine düşünmenin hiçbir anlamı olmadığı gibi gayreti de boşunadır. İleriye bir adımla bambaşka bir kadere, geriye bir adımla yüzyıllarca öncesi bir çağa dönebilirsiniz. 

Hayal gücünüzü sınırlamayın, bırakın zihninizde hürce dolaşsın. Kim bilir; yeni atılımların önderliğini yapacak bir fikirle buluşturur sizi, sakın ola ki korkmayın. Kulağa çok belirsiz geliyor değil mi? Haklısınız, insanoğlu ilerisini göremediği şeylerden hep sakınmış, geri durmayı akıl etmiştir. İstisnalar kaideyi bozmasaydı yerimizde saymaktan öteye geçemezdik, farzı misal adrenalin tutkunu bir yamaç paraşütçünün, düşünmeyi ret edip kendini bir yar'dan aşağı boşluğa bırakıvermesi gibi. Hava akımıyla uçar, yapay kanatlarıyla gök kubbenin üzerinde süzülür amaçsızca. Tüm bentlerinden ve kayışlarından kurtulmuştur. Sonunu düşünmez, anlık hisselerinin peşinden gider, amaç da budur esasen. Tüm o gündelik zincirlerden, iş hayatının zorlayıcı düzenlerinden ve boyun bağından kurtulursunuz.  

Buna benzer bir çılgınlıkla eşdeğer olan yalancı bir kimlikle yeni güne merhaba diyen Safir, tek kişilik yatakta gözleri beyaz tavanda takılı öylece uzanıyordu. Deli cesaretiyle kalkıştığı işin sonucunda bakla içi kadar odanın içinde, tüm geceyi ayın berrak ışığı altındaki mehtabı izleyerek geçirmişti. Uykusuzluğunun müsebbibi yatağını yadırgaması değildi. Garabet bir yatkınlık hissiyatı büyüyordu içinde, tanımlayıp ortaya atamıyordu bu duyguları. 

Hepi topu üç saatlik tilki uykusunu da rüyalar aleminde geçirmiş ve yorgun düşmüştü iyice. Kalbi bir kıskacın eşiğinde yeni yeni, mahmur uykusundan uyanıyordu. 

Penceresine konan minik bir bülbülün ötüşüne kulak verdi, burnuna portakal ve mandalina ağaçlarının kokusu teşrif ediyordu. Dudakları iki yana kıvrıldı, Safir öğretmen kızıydı bu yüzden çok şehir gezmişti. Bozcaada ona orta okulu bitirdiği Aydın'ı hatırlatıyordu, zeytin ağaçlarının tepesine ağaçkakan misali az tünememişti. Eh o sıralarda kalkıştığı tek aksiyon ağaçlara sincap tarzıyla tırmanmasından ibaretti, bir ara ilk okulda bisiklet sürmeyi de severdi Safir. Kaplumbağa yokuşundaki ilk denemesi kursağında kalmıştı ne yazık ki, maalesef o çok sevdiği yeşil bisikletine bir kez binebilmiş, sonrada mahalledeki maddi durumu iyi olmayan bir ailenin çocuğuna verilmişti. Hastahane çıkışı annesi Safir'i yatağına yatırır yatırmaz babasına onu birilerine vermesini istemişti, kadıncağıza göre lanetliydi o bisiklet! 

AKKOR (Arş-ı Aşk) Kitap oldu!Where stories live. Discover now