ŞM-5

24 1 2
                                    

Sağa seçimi açık alanda olmadığımız için sorun olmamıştı sadece yazı tura atılacaktı. Bayan öğretmen masanın üstünden yuvarlak küçük bir plastik aldıktan sonra 'Takım kaptanları!' diye seslendi. Aytun beni belimden nazik bir şekilde ileri ittiğinde bunun sen git mesajı olduğunu anlamıştım. Diğer takımdan şu hep önde duran ve Aytun ile aralarında bakışma geçen çocuk çıkmıştı. Misafir takım oldukları için onlar söyleyecekti. Çocuk bana bakıp yamukça sırıttıktan sonra 'Ön,' dedi. Öğretmenin elindeki şeye baktığımda iki yüzü farklı bir plastik parçasıydı.

Öğretmen elindekini havaya fırlattıktan sonra birer adım geri çekildik. Plastiğin arka tarafı yüzümüze bakarken topu alıp yerime adımladım.

Oyunda şu şekildeydik; altı kişi olduğumuz için üç kişi önde, üç kişi arkadaydı. Aytun, Kağan ve Mercan önde dururken Barlar, Itır ve ben arkadaydık. Ben arka ortadayken sağımda Barlas, solumda da Itır vardı. Hemen önümde Mercan dururken onun sağında Aytun, solunda Kağan vardı. Düdüğün sesiyle Barlas üstten servisle başlarken nefesimi tutmuştum. Karşı taraf üç pastan sonra topu bize atarken Mercan parmak pasla topu geriye yani bana yönlendirdi, manşetle topu karşılayıp Kağan'a kaldırdım onunda smacı sayesinde ilk sayıyı almıştık.

Bir süre sonra ilk setin sonlarına yaklaşmıştık. Gerçekten zorlu rakiptiler fakat arada yaptıkları hatalar yüzünden sayı üstünlüğü bizdeydi. Itır servis atmada bazı sorunlar yaşıyordu. Tekniği doğruydu ama toplar nadir olarak filede kalıyordu. Bazen de bizim hatalarımız yüzünden sayı veriyorduk. Durum 24-19'du biz öndeydik. Dönmeli oynadığımız için önde ortada duruyordum. Kenarda bizim okuldakiler set-set gibi şeyler söyleyip bizi motive ediyorlardı. Ayrıca maç sırasında seyirciler kalabalıklaşmıştı bizim okul kalabalıktı evet ama onların da az seyircisi yoktu. Top onlardaydı. Bize geldiğinde üç pastan sonra onlara yolladık. Üçüncü pası havaya kaldırmışlardı. Bu smaç habercisiydi. Top tam yanımıza düşerken ayağımı refleksle topun altına koyup topu kaldırdım. Ama bunu yaparken kalbim ağzımda atıyordu. Topu kaldırmam sayesinde Itır topu rahatlıkla karşılayınca, yukarı çıkan topa yükseğe zıplayarak smaç bastım. Top tam bizde olduğu gibi ortalarına düşerken önümde olanlar topu karşılayamadılar.

Aha set bizim!

Set arası olduğu içi eşyalarımızın yanına giderken iyi ki su almışım. Karşı takımın taktiğini az-çok anlamıştım, en azından yaptığım gözlem doğrultusunda. Takım bir araya gelince direkt konuşmaya başladım. 'Karşı takımın taktiğine belki dikkat etmişsinizdir. Top gelince yumuşatıp karşıya sert gönderiyorlar. Genellikle manşetle yumuşatıyorlar ama bu önemli değil. Parmak pasla olsa da bir şey fark etmez. Bizde onlara bu taktikle cevap veriyoruz. Top onlarda başlayacağı için yerlerimizde değil, bir öncekinin yerinde bekliyoruz, bunu biliyorsunuz?' Kafalarını salladıklarında konuşmaya devam ettim 'Hammurabi kanunları! Göze göz dişe diş!' Bağırmamla arkadakiler de coşarken herkes bağırmaya başladı. Takımda herkes beşlik çakınca yerlerimize geçtik.

Eğer bu seti biz alırsak maçı kazanıyorduk ama onlar alırsa bir set daha oynanırdı.

Düdük sesi ile onlardan bir kız topu alttan servis kullanarak bize attı. Topu yine paslaşarak karşıya gönderirken sert oynamaya başlamışlardı. Peki, biz de sert oynayabilirdik.

10-9. Durum buydu ve biz gerideydik. Gerçekten sert oynuyorlardı ve öne smaç bastıkları için parmak pasla karşılarken topun geliş hızına göre parmağınız acıyabiliyordu. Servis kullanacak olan çocuk takım kaptanıydı. Şu bakışan işte. Bir anda aklıma okul maçlarında kızların attığı çığlıklar geldi. Ben de 'Atamıyor!' diye çığlık atarken çocuk şaşırıp servisi kullanamamıştı. Hakemler yani öğretmenler hiçbir şey demeyince bunda bir sorun olmadığını kavradım. Servis bizdeydi, Aytun kullanacaktı. Itır 'Kötü manşet! Karşılayamaz!' gibi çığlıklar atıyordu. Ah be gülüm beni mi bekledin?

Şeytanın MeleğiWhere stories live. Discover now