ŞM-3

54 3 0
                                    

Kendime geldiğimi biliyorum.

Hastane kokusu yok.

Yumuşak bir zeminde yatıyorum.

Çok rahatım , kalkmasam da olur. Sorun değil benim için.

Vay be uçurumdan düştüm ha. Uçurumdan. Düştüm. Oha ben düştüm. Gözlerimi aniden açıp yatakta doğrulunca beklediğimin aksine bir yerim acımadı ya da ağrımadı. Ölmüş olabilir miyim? Diğer bir deyişle tahtalı köyü boylamış olabilir miyim? Etrafıma bakınca bir odada olduğumu kavradım,büyük bir oda. Yalnız olduğumu da unutmamak gerekir. Oda beyaz ve mavi renklerden oluşuyordu ama tonlar o kadar yakın ki insanı rahtsız eden hiçbir şey yoktu. Odada çok fazla eşya yoktu. Aslında oda biraz şu filmlerde görülen eski tarihlerde ki kraliyet odaları gibi duruyordu. Eşyalar nostaljik bir hava katıyordu -ki bu kesinle insanın içini baymıyordu-. Duvarda üstü örtüyle örtülü bir şey aslıydı dolap ve yanında boydan bir ayna vardı. Katlanılabilir kabin ya da ona benzer bir şey vardı bir köşede büyük ihtimalle giyinmek için kullanılıyordu. Ayağa kalkıp boy aynasının önüne geçtiğimde üzerimde saten, uzun, siyah bir gecelik vardı. Bunu nasıl fark edememiştim ben? Odada yalnız olduğumu bilsemde dışarıda belki biri vardır diye seslendim 'Kimse var mı?'. Biraz sonra içeriye Aytun girdi. Kaşlarım otamatikman çatıldı. Benimle dalga mı geçiliyor? Noluyor ya? Gerçek anlamda noluyor? Yani uçurumdan düştük, beni yalanlayamaz gördüm çünkü. Hatta attığım çığlık yüzünden boğazım az da olsa ağrıyor. Şu an gerçekten çok değişik hissediyorum. 'Merhaba. Nasılsın? Nasıl hissediyorsun?'

Nasıl olsun bir süre içinde uçurumdan düştüm ve şu an hiçbir şey olmamış gibi normal davranıyorum.

Tabi ki düşüncelerimi söylemeden ona bakmakla yetindim. Konuşmayacağımı anladığında konuşmaya devam etti 'Peki. Şuan neler düşündüğünü bilmesem de tahminen düşüş olayını falan düşünüyorsundur. Sana her şeyi tek tek anatacağıma söz veriyorum. İstersen hemen anlatabilirim, ama seninle dalga geçtiğimi düşünme lütfen.
' İyiliğin ve kötülüğün ne kadar zıt olduğunu biliyorsundur. Hatta düşmanlık durumundadırlar fakat her iyiliğin içinde kötülük her kötülüğün içinde de iyilik vardır. Bazen bu içlerinde barındırdıkları taraf ağır basar gün yüzüne çıkar ve kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.'

Benim kafam git gide karışırken ya da daha çok 'ne diyon la değişik' havalarına girerken onu dinlemeye devam ediyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına kaldığı yerden devam etti 'Bizim olduğumuz yerde iyi ve kötü taraf vardır ve bunlar düşmanlar. Dediğim gibi bu taraflar ağır basınca bir takım değişiklikler oldu. İyiler kötü,kötüler iyi duruma geldi. Biz zamanında kötüyken şimdi ad olarak kötüler diye anılsak da sadece adımız kötü. Bu bir krallık savaşı gibi gözükebilir sana zaten öyle de. Senin gücünü bilmesek de her şey senin o kişi olduğunu gösteriyor. Herkesin bir gücü vardır burada yani senin yaşadığın dünyada olduğu gibi gitmiyor bu işler. Herkesin gücü olduğu gibi herkesin kendine has bir dövmesi de vardır bir çeşit kimlik gibi de görebilirsin bunu.'

Bana sırtını döndükten sonra üzerinde ki gömleği çıkarttı ve sırtında olan kanat dövmelerini bana gösterdi. Oha. Vay canına dövmesi çok güzeldi gerçekten. Dövmem yoktu ancak dövmemin olmaması dövmelere meraklı olmadığım anlamına gelmez. Dövmesi keskin hatlara sahip bir kanat motifiydi. Kendime hakim olamayarak ona yaklaştıktan sonra ellerimi dövmesinin üzerinde gezdirdim. İlk başta şaşırdığı için kasılsa da sonra tekrar normale döndü. Dövmesi tüm sırtını kaplıyordu ama rahatsız edici değildi. Çok hoş ve ilgi çekici duruyordu.

Elimi çektikten sonra tekrar bana döndü. 'Mesela bu benim dövmem ya da kimliğim. Bu dövmeler desenine göre gücünü temsil eder. Herkesin dövmesi yeteneğini gösterir. Benim gibi kanat dövmeleri olan kişiler çok yoktur hatta hiç yoktur. Bu kanat motifi o kişinin her açıdan güçlü olduğunu gösterir. Ayrıca bunları keyfimize göre biz yapmayız bunlar doğuştan gelen şeylerdir. Eğer sende buraya aitsen seninde dövmen olacaktır yakın zamanda. Dediğim gibi benim sırtımda bulunan kanatlar iyilerde de birinde var. Her şeyi yavaş yavaş anlatacağım. Şimdilik uçurum konusuna gelirsek iki dünya arası geçit gibi düşün orayı. Bir çeşit köprü. Orada olan her şeyden bizimde haberimiz var her şey aynı tek fark şu güç ve taraf meseleleri. Şimdi istersen dışarı çıkalım , giyindikten sonra çıkarsın. Kapının önünde seni bekliyorum.' dedikten sonra gömleğini tekrar giyip dışarı çıktı. Dediklerine o kadar kapılmıştım ki üzerimde sadece gecelik olduğunu unutmuşum. Tamam açık bir şey değil ama yine de rahatsız oldum. Ayrıca kaslarını görmüştüm görmekle kalmayıp dokunmuştum da. Aslında düşüncelerim oldukça karmaşık durumda çünkü yani bu kimlik -dövme ya da her neyse- işleri biraz karışıktı. Daha fazla oyalanmamaya karar vererek dolaba doğru yürüdüm kimin olduğunu bilmesem de şuan giyebileceğim kıyafetim yoktu ve gecelikle hiç bulunmadığım bir yerde dolaşamazdım. Dolabın kapağını açtıktan sonra içinden siyah dar bir pantolon ile sıfır kol bir tişört çıkardım. Etiketi üzerinde bulunan iç çamaşırlarının bedenime göre olduğunu gördükten sonra alıp giyindim. Tişört biraz bol gelse de fena olmamıştım,aksine daha rahat hissettiriyordu. Ayağıma dolabın raflarında bulunan spor ayakkabılarından birini geçirdikten sonra boy aynasının karşısına geçtim, fena olmamıştım. Burada bulduğum kıyafetlerin bedenime uygun olduğuna şaşırsam da bir yanım o kadar değişik şu iki taraf, dövme, güç olaylarına takılmayıp buna takılmam konusunda saçmalamamam gerektiğini söylüyordu. Eh haklıda. Mavi saçlarımı ellerimle taradıktan sonra hazır olduğuma karar vererek odadan çıktım.

Şeytanın MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin