A.T ~ 9

17.9K 1.4K 72
                                    

Çok güzel başlayan sabahlar var. Ve bir o kadar da kötü başlayan sabahlar . Nedense ben bira kaç gündür şanşlıydım ve güne iyi başlıyordum taki bu güne kadar . Bugün güne ölümle uyandım . Sabah gözlerimi açmamı sağlayan şey Aytuğ'nun kulağıma meleğim diye fısıldaması değilde yan odadan gelen çığlıklar oldu. İnsanın içini parçalayan acı çığlıklar. Ve ben bu çığlıkların ne olduğunu anladım. Bunlar ölüm çığlığı idi.

Yan odamda kalan henüz dokuz yaşında ki Linda'nın yüzü gözlerimin önüne gelirken beni tutmaya çalışan Aytuğ'nun kollarından sıyrılıp odadan çıktım. Linda ..benimle aynı kaderi paylaşan küçük kız. Onunla bir kaç kez konuşmuşluğum vardı. Benden sonra gelmişti hastaneye . Bir kaç kere ziyaretine gitmiştik Aytuğ ile , arada o sıkılır ve kaçıp gelirdi bizim yanımıza . Hayat dolu bir kızdı. Onu en son bir hafta önce ki doğum gününde görmüştüm . Ailesi hastane odasında ki doğum gününe bizi de davet etmişlerdi . Ve ben ona güzel bir bebek hediye etmiştim.
Açık kapının önünde durmuş içeriye bakarken gözlerimden akan yaşlarla içeriye girdim. Artık boş olan yatağın yanına çökmüş Linda'nın annesini gördüm önce , sonra babasını . Perişan haldeydiler . Yıkılmışlardı. İşte o zaman ölümün yarattığı yıkıma yakından tanık oldum. Ölüm gideni değil kalanı yıkıyordu . İnsanlar ölürken yalnız ölür derler. Saçmalık . Evet belki bedenen yalnızız . Peki birlikte götürdüğümüz onca kalp ne olacaktı?

Hepimiz giderken arkada yıkılan birilerini bırakıyorduk işte .

"Linda " diye fısıldarken annesinin ' o öldü ' diyip elime tutuşturduğu bebeğe baktım. Benim ona hediye ettiğim bebek ..

Gözümden akan yaşlar bebeğin üzerine düşerken beni odadan çıkaran Aytuğ'ya karşı koyamadım. Tekrar kendi odama döndüğümde Aytuğ beni yatağa otutturdu ve dizlerinin üzerine çöküp yüzlerimizi hizaladı. Onun çikolata kahvesi gözlerine bakarken , "Ölmüş . " dedim. Dudaklarımın arasından çıkan kelimeler boğuk ve acı yüklüydü. "Daha dokuz yaşındaydı. "

"Meleğim Allah'ın taktiri böyleymiş. " Aytuğ'nun sözleri bende kısa bir duraklama yaşattı. Ben öldüğümde de böyle diyebilecek miydi ?

"Annesi ve babası çok kötüydü. " derken kendi ölümümü düşündüm . Aytuğ'nun benim boşalan yatağımın başında ağladığını. Ve bu sahneyi düşünmek bile nefesimi tıkadı. Arkamda öyle bir Aytuğ bırakacak olma gerçeği beni mahvetti. Bunu ona yapmaya hakkım var mıydı ?

"Hayır . " derken bunu sesli dile getirdiğimin bile farkında değildim. Ama zihnimde ki görüntüler öylesine ürkütücüydüki.

Aytuğ tedirgin bir şekilde doğrulurken bende ayağa kalkıp karşısına geçtim ve onu tüm gücümle ittim. "Git ! " diye bağırırken onu kıpırdatamasam da itmeye devam ettim.

"Ne ?! "

"Git ! Git buradan ! " Aytuğ ona vurmaktan acıyan ellerimi avucları arasına alırken , "Ne saçmalıyorsun Melek ?  Ne gitmesi ? " diye benim aksime kısık bir sesle konuştu .

Başım onun göğsüne düşerken sesim hıçkırıklarımın arasında zorla duyuluyordu . "Bir gün öldüğüm de seni arkamda bırakmak istemiyorum !  Arkamda mahvettiğim bir kalp bırakmak istemiyorum. Bu yüzden git Aytuğ ! Git ve kurtul benden ! "

Sıcacık kolları beni sararken , başını boyun girintime soktuğu için konuşurken sıcak nefesi boynuma değiyordu . "Seni bırakmamı istiyorsun ? " diye sorduğunda cevap veremeyeceğim için başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Boynuma değen dudakların kıvrıldığını hissederken derin bir soluk aldım . Sahi giderse ne yapardım? Ben yaşamaya devam edebilir miydim ?

"Gidersem beni özlemeyecek misin ? " sorusu ile dudaklarımdan bir hıçkırık firar ederken başımı olumsuz bir şekilde salladım . Oysa dudaklarımı açsam , 'Ölürüm yokluğunda be adam ' derdim.

AŞKA TESADÜF  ( Aşkın Serisi * 3 ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin