ABİS: Bölüm18

2.4K 269 71
                                    

Esen serin rüzgar tenimi gıdıklarken hâlâ bu Afrika ormanlarını andıran yerde, bu asma köprünün üzerinde ne işim olduğunu düşünüyordum. Alttan şırıl şırıl akan nehrin sesi bütün ormanı dolduruyor, harika bir huzurla başbaşa bırakıyordu insanı.

Derin bir nefes alıp hayatı ne kadar çok sevdiğimi hatırlattım kendime. Oysaki yaşamak ne büyük bir nimetmiş. Çoğu insanın kıymetini bilmediği ve insana sadece bir ömür kadar kısa bir süreliğine nasip olan hayat sanki ellerimden kayıp gitmiş gibi hissediyordum.

"Derin?"

Yalnız olduğumu düşündüğüm bu garip yerde düşüncelerimi bölen aşinası olduğum bir ses doldu o anda kulaklarıma. Köprünün hemen ucunda beni kendine çağıran bir ses.

"Durma orda. Gel güzelim."

Rüzgar'ın beni çağıran naif sesine karşı koymam imkansızdı. Kalbim çoktan rotasını onun yanına çevirmiş, ayaklarıma beynim yürü emrini vermişti.

"Hayır Derin dur!"

Arkamdan yükselen başka bir tanıdık sesle bakışlarımı köprünün diğer ucundaki Savaş'a çevirdim. O sırada dikkatimi başka bir şey çekmişti. Köprünün Savaş'ın tarafına giden kısmı Rüzgar'a giden kısmından çok daha sağlam ve güvenilir gözüküyordu.

"Ona gitme Derin! Bu senin sonun olur."

Neden bahsettiğini anlayabiliyordum. Rüzgar'a gitmem demek köprüden düşmem demekti. Rüzgar'a giden yol, ölümdü.

Adımlarım iki adım geriye gitti. Nefesim hızlanırken ne yapacağımı bilemedim. Rüzgar'a gitmek istiyordum ama ona ulaşmam imkansızdı.

"Derin yanıma gel." dedi Savaş ellerini bana uzatarak. Ona giderdim gitmesine tabi ama karşıda beni çağıran bir Rüzgar olmasaydı.

"Derin," diye seslendi Rüzgar. "Hadi gel." Ses tonu o kadar naif ve hoştu ki bu beni ona biraz daha çekiyordu.

"Köprü çürük. Sana gelirsem düşerim." dedim çürük tahta parçalarını göstererek.

"Düşmezsin tutarım seni. Bir daha asla ellerini bırakmam."

"Ya tutamazsan?"

"O zaman bende senle düşerim."

Rüzgar'a karşı koymak gelmiyordu içimden. Onun olduğu her şey çekici ve güzel geliyordu bana. Az önce kıymetinden bahsettiğim hayatı kaybetmek bile.

Adımlarım yavaş yavaş Rüzgar'a ilerlerken tahta köprüden çıkan gıcırtılar nehrin sesine karışıp kulağıma doldu. Bu ses güzel bir şeyin ürkütücü hale dönüşmüş versiyonuydu.

"Derin! Gitme Derin! Ölüme gitme!"

Savaş'ın ardımdan yakarışlarına cevaben ona küçük bir bakış atıp "O, ölüm bile olsa yine onu seçerim." dedim. Hızla koşup koca köprünün sonuna yaklaşınca çürük tahtaları atlayarak Rüzgar'a ulaşmak istedim. Adrenalin nefesimi kesecek derecede güçlü ve bir o kadar da beni boğacak gibiydi. Atlayışımın sonucu kesinlikle ölümdü. Bunu biliyordum. Mesafe çok uzundu ve ben çok güçsüzdüm. Köprüden aşağı düşerken duyduğum tek şey Savaş ve Rüzgar'ın haykırdıkları ismimdi. Soğuk sulara çarptığım o anla gözümün önüne bembeyaz bir duvarın çıktığı o an aynı andı.

"Derin? İyi misin?"

Hareketsiz yatan bedenimle, baktığım beyaz duvarın hastanenin tavanından başka bir yer olmadığını anlamam uzun sürmemişti. Bana endişeli gözlerle bakan babam ve Rabia'nın meraklı bekleyişine bir cevap vermek istedim ama pek yüksek bir ses çıkmadı benden.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin