Bölüm 4

124 40 16
                                    

Bolum playlist:

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Bolum playlist:

Gece yolcuları: affedecek misin?

Eypio& Burak king: Günah Benim

Bilal'in az önce yaptığı konuşmanın ne olduğunu anlatan Pizzacı bizi karavan sayesinde rahatça bulurken, parayı verip pizzaları alan yine kendisi olmuştu.

Sadi sigaranın ucunu yakmadan önce pizzacının gözden kaybolmasını bekledi, bizde ona uyarak etrafı kolaçan ettikten sonra Sadi yeşil ve kahverengili ince yapraklı sigaranın ucunu tutuşturdu. Ortaya yayılan koku ben hariç herkesi mest etti ve gözlerini aç kediler gibi sigaraya dikmelerine sebep oldu. Üç derin nefesten sonra Sadi sigarayı sessizce John'a uzattı, göz kırparak verdiği sigara John'un yüzünü güldürmüş ve beyaz dişlerini görmemize neden olmuştu. John'dan sonra Beril ve Bilal'de üç kere çektikten sonra Bilal sigarayı bana uzattı, ve cebindeki bitter çikolatayı çıkardı,

"3 kere sadece" dedi.

Başımı hayır der gibi sallayınca, hepsi üzerime üşüşüp beni kollarımdan ve bacaklarımdan yakaladılar. Yapmayın demeye fırsat bırakmadan ,beni sol kolumdan yakalayan, Bilal elindeki sigaradan çektiği dumanı ağzında tutarak, benim dudaklarıma eğildi ve dudaklarımdan direk ciğerlerime gecen dumanı hissettim. Ayni işlemi tam üç kez tekrarladı. Beni bıraktıklarında,

"Ağzınıza sicayim azıcık laftan anlayın, istemiyorsam istemiyorumdur şerefsizler, Bilal senin götüne girsin o sigara! Hayır yetmez surda gördüğün direk var ya o girsin senin götüne! Ya size ne demeli? Hepinizin götüne girsin o direkler!" Dedikten sonra hepsi gülmeye başladı. Sinirden kudurmuştum, ellerim yanıyordu, yüzüm alev almıştı, yanaklarım uyuşmuş midem acıyordu! Artık bağırıp çağırmaya takatim kalmayıncaya kadar küfür edip bağırdım. John Türkçe ettiğim küfürlerden hiçbir şey anlamadığı için daha çok gülüyordu. Bu seferde Hollandaca düzmeye başladım hepsini.

En sonunda başım dönünce olduğum yere çakılıp kaldım, dünya yavaşlamıştı sanki, yanaklarıma çöken tebessüme ben bile anlam veremiyordum, sürekli boğazım kuruyordu ve aç hissediyordum. Gözlerimin küçüldüğüne bahse girebilirdim tabi coala lar kadar yavaş hareket etmeseydim. Ellerimi gözlerimi ovuşturmak için kaldırdığım da, ellerimin yamuk oldda, ellerimin yamuk oldda, ellerimin yamuk oldda, ellerimin yamuk oldugunu gordum. Mumkun muydu boyle birsey?

"ELLERIM YAMUK!" Diye bağırıp ayağa fırladım John'a yaklaşıp ellerimi gösterecektim ki John'un üzerine düştüm. Bir anda kapanan gözlerimi aralayıp kafamı kaldırdığımda, John'un yüzüyle aramdaki mesafenin yok denecek kadar az olduğunu fark ettim. İki el belimden kavrayıp beni kenara çekerken,

"Çek o pis ellerini bebeğimin üzerinden" dedi. Kafamı çevirip baktığımda konuşanın Bilal olduğunu düşünmüştüm ama karşımda duran Sadi'den başkası değildi. Bir an saka yapıyor olabileceğini düşünsem de, aklıma John'un okulda söyledikleri geldi.

"Bir dakika! Bebeğinin mi? Sadi?" Sözcükler beynimin duvarlarını tırnaklarıyla kazıyordu ama ben bir turlu dilimden çıkaramıyordum.

"Evet bebeğimin, bıktım artık saklamaktan, itiraf ediyorum: Ben John'u seviyorum ve o da beni seviyor insanların hakkımızda ne düşündüğü umurumda değil ve su an bunları kafam güzelken söylemiş olmaktan her ne kadar nefret etsem ve size bunu birlikte söylemeyi istemiş olsak da, bu böyle. Lütfen karşı çıkmayın!"

Hollandaca konuşmaya başlamıştı. John gözlerini karnına cevirdi ve yine kızardı. Ben Beril ve Bilal biri bizi sıcak sudan çıkarıp buzluğa koymuş gibi donup kaldık. 

XY+XY=ASKOnde histórias criam vida. Descubra agora