Unutmak İçin Uğraşsan Da, İmkansız Olduğunu Anlarsın

342 28 5
                                    

Bucky, telefon kulübesinden kendi ofisini aramıştı. Kabinin içine kapıya yaslanan Bucky, telefonu omzuyla kulağı arasına sıkıştırmış kağıda not alıyordu.

"Şimdi ne alınacak?"

Steve ise gerekenleri düşünüyordu. Masanın üstünde duran ve kendince oynaşan bebeğe baktı, "Sanırım bir kaç kıyafet alman gerekebilir. Bir de yemek hazırlamam için bir kaç şey de al." Bucky, Steve'in 'şey' derken neyi kast ettiğini anlamadı. "Ne diyorsun Steve?" Steve, hangi yemeği yapması gerektiğini düşündü. Aklında bir yemek vardı, onu da zamanında Maria göstermişti Tony için.

"Bak, alman gereken şunlar. Dana eti al tamam mı? Domates, soğan, zeytinyağı ve ekmek. Anladın değil mi?" Steve bunları söylerken Bucky not defterine yazıyordu, "Tamam, anlaşıldı. Peki bunlarla ne yapacaksın, köfte mi? Bebekler köfte yer miydi?" Steve, kızın ağladığını görünce telaşlandı, "Evet evet yer, sen gel al hemen, sonra biz yaparız." Telefonu kapatan Steve, ahizeyi yerine koyup telefonu kapattı ve hemen bebeği kucağına alıp susturmaya çalıştı, "Sakin ol Rose, Steve burada."

Bucky, telefonu kapattı, önündeki kağıtta yazanlara baktı, "Alınacak çok da bir şey  yok sanırım. Neyse, ben fazladan bir kaç bir şey daha alayım." Telefon kulübesinden çıkan Bucky, rüzgarı hemen hissetti. Elini, kağıtla beraber cebine soktu ve ilerlemeye başladı markete doğru.

Skylar Winter Barnes, kızın adı tam olarak böyleydi. Yine de Steve ona "Rose" diyordu. Çünkü isim bulma sırasında bu isim onun aklına gelmiş, fakat Bucky bu iki ismi de ısrarla istediği için bir şey diyememişti, ama kıza hep Rose adıysa sesleniyordu.

Çünkü bir gül gibi kırmızı saçları vardı. Gül kırmızı renginde saçları, bir gülün yaprakları kadar da yeşil gözleri vardı. Bucky, kızı hala neden ona bırakıldığını düşünüyordu, en son bir kadınla mücadele ederken, bayıltıldı ve uyandığında, yanında o duruyordu.

Neden onu ona bırakmışlardı. Acaba şu dışarıda deli gibi kızını arayan bir ailenin bebeğini Bucky mi almıştı? Kış Askeri, aklına bu düşünceler gelince morali bozuldu. Çünkü Skylar'a kısa bir süre içerisinde bağlanmıştı, sanki kendi kızı gibiydi. 

Bir günde, tanımadığı bir bebeği nasıl kendi kızı gibi hissedebilirdi ki? Bucky bu kadar çabuk bağlanan biri değildi, geçmişte onca sevdiğinin ve değer verdiğinin gitmesi sayesinde artık o kadar kolay bağlanmıyordu. Yine de Skylar, Bucky'nin kendine koyduğu bütün kuralları yıkan bir element idi.

Markete vardığında cam kapıyı geçti ve kapının üstündeki zil çaldı. Kasadaki görevli hemen nezaket ile "Yardımcı olabilir miyim?" Bucky, önce çevreye bir göz attı. Alması gereken şeyleri göremedi, gözüne çarpmadı. O da görevliye sormak istedi, kasaya yaklaştı ve tezgaha kolunu koydu, "Burada şu kağıtta yazanlar var mı?" 

Görevli Bucky'nin koyduğu kağıdı kendine çevirdi ve baktı, "Burada, bu yazanlardan sanırım kıyafet dışında hepsi var." Bucky, raf raf gezip hepsini bulmak istemiyordu, vakti yoktu. Adama buldurtmak istedi, "Bunları raftan alıp poşetlere koysana." Görevli anlamadı, o orada sadece kasadan görevliydi, öyle bir şey yapamazdı, "Üzgünüm efendim ama öyle bir şey yapamam. Siz seçmelisiniz ve almalısınız." 

Bucky, adamı ikna etmeyi daha kolay bir yöntem olarak algıladı. Her zaman ki ikna yöntemini kullanacaktı. Kasanın yanına, New York Polis Departmanı rozetini koydu, "Belki bu o lanet kıçını kaldırıp hareket etmene yardımcı olur." Adam bundan etkilenmedi, sanki normal bir metal parçasıymış gibi baktı o rozete, "Buraya her gün çeşit çeşit polis geliyor bayım. Sizin onlardan farkınız ne?" Bucky, iç çekti ve öfkeyle kendi kartlarını masanın üstüne koymaya başladı. 

En Soğuk Kış | StuckyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin