Bölüm 26

3.5K 231 70
                                    


Leon

Seçme şansım olsa böyle bir hayat seçmezdim. Ama seçme şansım olsa yine aynı adamı seçerdim. O benim sahip olduğum tek insandı. Değer verdiğim tek insan. Bilmediğim kavramların ötesinde bir kavram, çok bilinmeyenli denklemdeki x,y,z gibiydi. Okuduğum kitaplardaki hiçbir karaktere benzemiyordu. Ne beyaz atlı bir prens, ne bir şövalye... O sadece sıradan biriydi. Ama benim için asla sıradan olmamıştı. O, yosunlarla kaplı denizin dibinde duran, kimsenin bilmediği ve merak etmediği bir hazine sandığıydı benim nazarımda. İçinde ne olduğunu sadece ben biliyordum ve bununla mutlu oluyordum. Tozlu raflar arasında gizlenmiş, kapakları özensiz bir kitap gibiydi. İçinde hiç görmediğim ve başka yerde göremeyeceğim bin bir diyarın anlatıldığı, bin bir duygu gizli bir kitap...

Yetimhaneden çıktığımda elimden tutan, bana hayatta kalabilmem için yardım eden, evimi bile kendi eliyle kiralayan adam. Karşılıksız seviyordum onu. Bu sadece bir minnet değildi. Kalbimin en derin yerindeydi o. Tıpkı masal kitaplarında anlatıldığı gibi... Romanlardaki gibi... Biliyordum, bu aşktı. Gizli gizli seviyordum onu. Belli etmeden, hissettirmeden... Çünkü beni istememesinden öyle korkuyordum ki...

Dış görünüşünü hiç umursamadan her şeyiyle seviyordum onu ben. Sürekli başka insanların yatağında da olsa, yüreğinin savrulduğunu ve sığınacak bir liman aradığını biliyordum. Yaşadığı tatminsizlik bundandı. Ama o fark edemiyordu. Onunla beraber geçirdiğim beş yılda ezberlemiştim her şeyini. Bir kitap gibi okumuştum ruhunu satır satır.

Sonra hiç istemesem de değişmişti o. Saklı sandık su yüzüne çıkmış, içindeki hazineyi herkes görmüştü. Artık bana özel hiçbir yanı kalmamıştı. İşim daha da zordu bundan sonra. Etrafında fır dönenler on misline çıkacak, o başka kollara koşmaktan bitap düşecekti. Ama gözü beni asla görmeyecekti. Beni isteyen onca insana rağmen beni gözü görmeyen birinin peşinden koşuyordum. Neden mi? Çünkü onun etrafındakiler onu sırf parası için isterken, benim etrafımdakiler tam tersiydi. Herkes sadece dış görünüşüm için istiyordu beni. Ve ben, tüm bunların farkındaydım. Benimle üç beş gün gönül eğlendirip gideceklerdi. Ama Gervase öyle değildi. Elinin altında, her şeyimi ona teslim etmiş haldeydim. Ama o bundan asla yararlanmayı seçmemişti. Beni istediğinde bana karşı bir şeyler hissettiğini düşünmüştüm o yüzden. Ama tamamen yanılmıştım. Bedenimi arzuladığında dünyanın en mutlu insanı olmuştum. O, aşık olduğum adam, beni arzuluyordu. Oysa başkalarının yokluğundandı beni arzulayışı biliyordum. Ama avutuyordum kendimi. Ondan her vazgeçmeyi düşündüğüm anda kapımda bitiyordu. Kollarından kaçtıkça kolları arasına giriyordum. Kısır bir döngüye girmişti her şey.

Rayan ile olan beraberliğimde bir nebzede olsa unutmayı ummuştum. Ama basan sağlayamamıştım. O yokken acım diner sanıyordum. Görmezsem unuturum... Fakat sevgim, uzak kalınca unutabileceğim kadar zayıf değildi. Bay Garry bana kızıp istifa etmemi istediğinde yolun sonuydu. İstifa mektubumu verdikten sonra sokaklarda saatlerce ağlamıştım. Rayan sürekli evime gelip benimle ilgileniyor, hediyeler getiriyor, zorla beni gezdiriyordu. Ama nafileydi. Terk edilmiş bir sokak gibi, ıssız, karanlık ve boştum. Yokluğuna dayanamıyordum. Şirkete Rayan ile birlikte gittiğimde onu karşımda görmemle nutkum tutulmuştu. Bedenimi bir alev sarmış, hiç olmadığı kadar canım yanmıştı. Becerememiştim onsuzluğu. Ve daha fazla onsuz olmayacaktım.

Tam benim olduğunu sandığım anda, başkaları elimden alıyordu. Yine öyle olmuştu işte. Bana söz vermişti. Sığınmak istediği liman olduğumu sanmıştım. Ama yanılmışım. Onu ne kadar seversem seveyim asla tamamen benim olmayacaktı. Onu paylaşmak günden güne canımı yakıyordu ve yakacaktı da. Belki çekip gidersem ve yokluğumu hissettirirsem kendini anlar sanmıştım. Beni biraz bile olsa seviyorsa, bu sevgi yokluğumda daha da alevlenir ve sonunda tamamen benim olur sanmıştım.

Candy Man IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin