Bölüm 20

3.7K 218 47
                                    

Leon kıyafet getirdikten sonra Tony ile sözleşmemizi yapmıştık. Başına bir şey gelmeden onu göndermiştim. Candy Man' e geçene dek Leon ile iş dışında konuşmamıştık. Suratıma bakmıyor, verdiğim emirleri yerine getirirken göz temasına bile girmiyordu. Öğleden sonra şirkete girdiğimizde Alejandro hızlı adımlarla yanıma geldi.

-"Biraz konuşabilir miyiz?"

-"Tabi, gel"

Odama girdik. Masama yerleştiğimde, hep yaptığı gibi gelip masamın üzerine oturdu. Elini enseme atıp dudaklarıma kapandı. Rutin bir şekilde onunla öpüşürken kapının gümbürtüsü ile birbirimizden ayrıldık. Leon dışarı çıkmıştı. Kapıların çarpılmasından nefret ettiğimi bildiği halde bunu yapmıştı. Kaşlarımı çatmış kapıya bakarken, Al elini yüzüme attı.

-"Akşam buluşmak istiyorum. Çok özledim. Uygun musunuz?"

Ona ne diyecektim? 'Artık ciddi bir ilişkim var, gelemem' mi? Bunun neresi ciddi bir ilişkiydi ki? Leon' un çocukça yaptığı kıskançlık, ilişkiye dair hiçbir fikri olmaması, hatta düzgün bir ifadeye bile bürünememesi buna ilişki diyememem için yeterli sebeplerdi.

-"Kendimi pek iyi hissetmiyorum Al. Üzgünüm" dedim iyice moralim yerle bir olarak. Saçlarıma dokundu.

-"Neyiniz var?"

-"Bilmiyorum. Şimdi çalışmam lazım izninle"

-"Peki"

Alejandro dudaklarımdan bir öpücük daha alıp çıktı. Leon ise geri dönmedi. İşlerimi tek başıma halletmek zorunda kalmıştım yine. Sonra sıkıntıyla iç geçirerek evrakları bıraktım. Ceketimi alıp çıktım. Leon' u aradım ama ulaşamayınca iyice sinirlerim gerildi. Evinin yolunu tuttum.

Dakikalardır kapıyı çalıyordum. Ama açmıyordu. Eve mi gelmişti, yoksa başka bir yere mi gitmişti onu bile bilmiyordum. Vazgeçerek kendi evimin yolunu tuttum bu kez.

Ağır adımlarla dairemin kapısını açtım. Salona geçip ışıkları yaktım. Paltomu soyup berjere attım. Gidip kendime bir içki aldığımda telefonumun sesi ile irkildim. Mesaj gelmişti.

'Akşam işlerim var. Eve gelmeyebilirim. Anlarsın ya'

Mesaj sonunda göz kırpan bir emoji. Tamamen hayal kırıklığıydı. Mesaj Garry' dendi. Telefonu elime almışken Leon' u yeniden aradım. Ama hala kapalıydı.

Hava kararmaya başlamıştı. Koltuğun tepesine tünemiş bulutlu gökyüzüne bakıyordum. Neden böyle bir sorumluluğun altına girmiştim sanki? Neden onu mutlu edecek insanlarla olmasına izin vermemiştim? Ben mutsuzluktan başka bir şey veremezdim ona. Âlemciydim, kazanovaydım. Önüme her gelenle düşüp kalkıyordum. Bu hoşuma da gidiyordu. Özellikle değişimimden sonra insanların bana gösterdiği tavırla egom tavan yapmıştı. Beni param için istediklerini biliyordum oysa. Ama doyumsuzdum. Ruhum asla tatmin olmuyordu ve olamayacaktı. Bu gün gördüğüm o herifi altıma almak için deliriyordum. Bardağımı kafama dikip sofaya uzandım.

Evet, onu seviyordum sevmesine ama sadık kalacak kadar mı? Başıma nasıl bir iş açmıştım böyle. Onun için alıştığım tüm düzenden vazgeçmem gerekiyordu. Benden istediği buydu. Peki ya benim isteklerim? Bu şekilde mutlu olabilir miydim? Bilmiyordum...

...

Aradan üç gün geçmişti. Sabah işe gitmeden, akşam iş çıkısı sürekli Leon' un evine uğruyordum. Ama kapı duvardı. Hiçbir şekilde ona ulaşamıyordum.

Öğlen ajanstaki ofisimde koltuğumu pencereye doğru çevirmiş dışarı bakıyordum. Aklımı kaçırmak üzereydim. Onu düşünmeden bir anım bile geçmiyordu. Neden aniden çekip gitmişti ki? Onu kıracak ne yapmıştım? Beni tutup öpen Alejandro'ydu. Üstelik kimse ile yatmamıştım. Tıpkı söz verdiğim gibi... Gözlerim dolarken kapım tıkladı. Hızla gözlerimi kırpıştırıp koltuğu kapıya doğru döndürdüm. Tony gülümseyerek içeri girdi.

-"Meşgul müsünüz Bay Rosswald?"

-"Gel, Tony"

Masama bir zarf bıraktı ve koltuklardan birine oturdu.

-"Bu nedir?" diyerek zarfı elime aldım.

-"Bu bir davetiye efendim."

Zarfı açtım. Ünlü giyim firmalarından birinin defilesineydi davetiye.

-"Bunu neden bana getirdiğini anlamadım."

-"O defilede modellik yapacağım. Beni izlemenizi istiyorum. Bundan onur duyarım" diyerek kendinden emin gülümsedi.

Zarfı masaya bıraktım. Sıkıntıyla iç çektim.

-"Üzgünüm ama gelemem"

-"Neden?" Yüzünden kocaman bir hayal kırıklığı geçti. Duygularını bu kadar net belirtmesi hoşuma gidiyordu. Belki Leon da kapalı bir kutu gibi yaşamasa her şey farklı olacaktı.

-"Çok işim var. Mesaiye kalıyorum biliyorsun" diyerek gözlüğümü çıkarıp gözlerimi ovdum. Evet, hala gözlük kullanıyordum. Çünkü o lanet lens denilen zımbırtıyı takarken gözümü çıkarmama ramak kalmıştı. Gözümü bir kaç kere üst üste parmaklayınca da lensleri kutusuyla beraber hırsla camdan atmıştım.

-"Her şeyi tek başınıza halletmek zorunda değilsiniz"

-"Asistanım ortalarda yok. Yapılması gereken çok şey var ve ne yazık ki tek başıma halletmeye mecburum."

-"Hayır!" Ayağa kalktı. "Gerekirse asistanınızın yerine size yardım ederim. Yeter ki o defileye gelin"

-"Ne?"

Aval aval yüzüne bakarken ceketini çıkardı ve odanın köşesindeki askıya astı. Dar gömleğinin kollarını kıvırıp, masama yaklaştı.

-"Evet. Şimdi, ne yapmam gerekiyorsa söyleyin" Tamamen ciddiydi.

-"Tony... Bana yardım edemezsin."

-"Neden?"

-"Çünkü öğleden sonra diğer şirkete geçeceğim. Orada da yardıma ihtiyacım var. Ve oranın işleri buranınkinden kat kat daha fazla."

-"Elimden geldiği kadar yardım edeceğim. Kararım kesin" Kaşlarını çattı. Derin bir iç çekip başımı sağa sola salladım.

-"Pekâlâ. O zaman öncelikle kahve istiyorum" diyerek geriye yaslandım. Sırıttı.

-"Kahvenizi nasıl alırdınız?"

-"Sade"

-"Emredersiniz" Gülümseyerek odadan çıktı. Bende yarım bir gülümsemeyle önümde onay bekleyen evraklara döndüm.


(Y.N: "Tony" için temsili bir resim belirtmeyeceğim. Tamamen sizin tahayyülünüze bırakıyorum.)

Candy Man IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin