Bu hiç mantıklı değildi ki! Bu bir final ödeviydi ve eminim o sınıftaki aptalların hepsi ülkedeki idollerin skandal dolu hayatlarını birkaç kağıda döküp getirecekti. Bizim mantıklı şeyler yapmamız gerekiyordu ki ancak böyle bu serserinin liseyi bitirebilmesini sağlayabilirdik. Ve bunun yolu Bay Kwangsoo'yu etkilemekten geçiyordu. G-Dragon başarılı olmadığından değil, çok yakışıklı ve dikkat çekici olduğundan ve Bay Kwangsoo'nun sevmediği o tip idollerden olduğundan onu araştırmak pek de mantıklı olmazdı.

Hem, lütfen ama? Popüler kültürdeki her şeyi en ince ayrıntısına kadar didikleyen ve ciddi anlamda bu sistemden nefret eden, pop müziğin fabrika yapımı olduğunu iddia eden bir adama G-Dragon'ın hayatını ödev olarak veremezdik!

"Olmaz." dediğimde hemen karşı çıktı.

"Ama neden?Eminim G-Dragon bu adamlardan daha eğlencelidir."

Ah, şimdi anlaşılıyordu işte.

"Burada önemli olan eğlence değil." derken kitapları düzelttim.

"Önemli olan Bay Kwangsoo'yu etkileyecek kadar zekice bir araştırma yapabilmek."

Bıkkınlıkla derin bir nefes alıp, kafasını pencereden tarafa çevirdiğinde ben de oldukça mutsuzdum.

"Of... Neden bu kadar zor olmak zorunda ki?"

Söylendiğinde ona defolup gitmesini söylemek istedim. Ödev onun ödeviydi ama bu konuda mantıklı tek bir cümlesi ya da en ufak hevesi bile yoktu.

Ama nedense içimde bir şeyler bana durmamı, sakin olmamı söyledi.

Yarım saat boyunca ona yirmiye yakın bilim adamı gösterdim. Çoğunu beğenmedi, bazılarını yaşlı, bazılarını sıkıcı ve bazılarını da korkutucu bulduğundan araştırmak istemiyordu.

Çıldırıp kitapları kafasına atmama saniyeler kala babam, odamın açık kalan kapısından girdi.

"Hey, biraz ara vermelisiniz, atomu parçalamıyorsunuz değil mi?"

İkimiz de kurtarıcı birilerinin gelmiş olmasına sevinirken ayağa kalkıp merdivene yöneldik.

Salonda, taze meyveler, kurabiye ve süt dolu sehpanın etrafındaki koltuklara yerleştik.

Babam "Demek ödevi beraber yapacak kadar yakın arkadaşsınız." dediğinde, Jungkook sesli şekilde yutkundu.

Babamın neden böyle yaptığını biliyordum. Adım gibi biliyordum. Her zamanki taktiğini uyguluyordu kendince.

Ciddi anlamda rahatsız ediciydi ama sakince cevap verdim.

"Tanışalı bir hafta oldu. Yooseul yüzünden tanıştık."

"Sayesinde," diye düzeltti babam.

"Yooseul sayesinde tanıştınız yani?"

Jungkook olumlu anlamda başını salladı. O sırada zil sesi duyuldu ve bu ortamdan uzaklaşmak için kalkacağım sırada babam elini bacağıma koyup beni durdurdu.

"Sen arkadaşınla otur, ben bakarım."

Yeniden oturduktan sonra Jungkook'la göz göze geldik. Babam salondan çıkar çıkmaz kaşlarını çattı.

"Baban cidden arkadaş canlısı. Neden biraz olsun ona benzemiyorsun?"

Neden asosyal olduğumu oturup ona anlatamazdım. Anlatsam da anlamazdı zaten. Konuyu değiştirmem gerektiğini düşündüm. Aklıma gelen şeyle gözlerimi kısıp küçümseyici bir bakış attım.

"Benimle uğraşmadan önce kütüphaneye vermen gereken kitapları getir sen. Sorumsuz."

"Ne? Kitap mı?"

Ona sorumsuz dememe değil de, kitap kısmına odaklanmış olması kitapları vermemesinden daha komikti.

Bir düşününce şu anki şaşkınlığı ve kütüphanenin yerini bilmemesi bunu mümkün kılmıyordu. Yine de konuşmaya devam ettim.

"Dün kütüphane görevlisiydim ve adını orada gördüm, Kim Jungkook."

Alayla güldüğü sırada, yakışıklı sayılabilecek bir yüze sahip olduğunu düşünüyordum.

"Önce adımı öğren sen," dedi ukala bir tavırla kaşlarını kaldırarak. Beni taklit etmeye çalışması da ayrıca sinir bozucuydu.

"Adım Jeon Jungkook."

Küçümseyici bakışları ardında düşüncelere dalmama ramak kala, içeri girmekte olan iki insan neredeyse aynı kahkahaya sahipti. Evet, babam ve Yooseul salona girdiklerinde gülüyorlardı.

"Ah, bu kız. Cidden..." diye mırıldandı babam. Gözlerinde, kahkaha atmaktan biriken yaşları sildi.

"Kim o? şakaları hiç bitmiyor!"

Yooseul'un kim o? şakaları biz ortaokuldayken başlamıştı. İzlediği talkshow programlarındaki esprileri birbirine benzetip çok da komik olmayan diyaloglara çeviriyordu.

Mesela :

-Nak nak!

+Kim o?

-Bu bir eskimo!

Farkındayım, iğrenç.

Ama bu şey bir şekilde insanlara -başta benim babam olmak üzere-, komik geliyordu.

"Yaratıcı birisiyim ben Bay Min!" dedi Yooseul.

Bize doğru yürüdükleri sırada, Jungkook da onlara bakarak sırıtıyordu.

Bu ortamda iyi hissetmediğimden bir an durup düşündüm.

Cidden.

Şu an odamda tek başıma oturup gökyüzünü izlemek istiyordum.

Buradan daha eğlenceli olacağına dair en ufak şüphem yoktu.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin