15. BÖLÜM

132 2 3
                                    

Jung Min in yüzüne dokunan ellerini çekip ayağa kalktı. Bir elini beline yaslarken diğer elini gözünden damlayan yaşları silmek için kullanıyordu. Bu sırada sırtını dönmüş olduğu Jung Min in beline sarıldığını hissetti. Çenesini Fundanın omzuna yaslayıp burnunu boyun kıvrımının arasına sokarak derin bir nefes aldı. “Ölürüm! Seni böyle severken ve seninde beni sevdiğini bilirken ayrılırsak ölürüm.” Dedi Jung Min. Funda da ayrılmayı hiç istemiyordu ancak Jung Min ile birlikte olursa üzüleceğini biliyordu. Bu yüzden ondan uzak durmalıydı ancak Jung Min kendisine böyle sarılmışken ondan ayrılmak çok zordu. Jung Min in sözlerinden sonra beline sarılmış kolları biraz gevşetti ve yüzünü Jung Mine dönerek sarılmasına karşılık verdi. Jung Mine sarılırken içi huzur ve mutlulukla doluyordu. Başını Jung Min in göğsüne yasladıktan sonra gözlerini hissettiği huzur duygusuyla kapattı

(Kızlar burada ki konuşmayı replik halinde yazıyorum öbür türlü çok zor olacak benim için )

Funda: “Sen den uzak kalmayı bende istemiyorum.”

Jung Min: “ Öyleyse uzaklaşma.”

Funda: “Benimle birlikte olursan üzüleceksin.”

Jung Min: “ Buna katlanabilirim. Yeter ki yanımda ol.”

Funda: “Çok acı çekebilirsin.”

Jung Min: “Razıyım” dediği sırada kapının çalındığını duydular ve istemeyerek de olsa birbirlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Kapıya gelen kişi Shin Hye idi ve oda da bulunan atmosferi fark ederek cümlesini fazla uzatmadan yemeğin hazır olduğunu söyledi ve ikisini de masaya davet etti. Kapıyı kapadıktan sonra yüzünde ki sahte gülümsemenin yerini üzüntü ve hayal kırıklığı almıştı. Eli hala kapının kulpunda, başını aşağıya doğru eğerek gözünden damlamak için isyan eden yaşları bastırmaya çalışıyordu. Jung Min için ağlamaya bile hakkı yoktu. Kendisini bir an evvel toplamalı ve hayatına devam etmeliydi ancak Jung Min in başka bir kız için acı çektiğini görmek istemese de onun da canını yakıyordu. Kendini biraz toparlayabildikten sonra mutfakta kalan son yemeği de alarak masada ki yerine getirdi. Herkesin toplanmasından sonra ise her ne kadar yüzlerde gülümseme ve neşe olsa da kalplerde endişe, acı ve hayal kırıklıkları vardı.

Funda geçirdiği rahatsızlığın vermiş olduğu iştahsızlıkla yemeğini yemeye çalışıyordu. Jung Min ise Fundanın bu iştahsız hallerini fark etmiş ve eline geçen her parçayı Fundanın tabağına doldurmakla meşguldü. Fundanın kendi isteğiyle yemeğini yemeyeceğini anlayınca “Yemeklerini iyi bir şekilde yemezsen iyileşemezsin.” Şeklinde ki nasihatinden sonra eline chopstick leri alarak Fundanın ağzına yemek tıkıştırmaya başladı. Jung Min kendisine yemek yedirirken Fundanın dikkatini Shin Hye nin, Jung Min e olan bakışları çekti. Bu bakışlarda sanki bir arkadaşlıktan öte şeyler vardı. Gözlerinden Jung Mine olan aşkı okunabiliyordu. Bu gördüğü şeyin gerçek olmamasını içinden temenni etti ve Jung Min in kendisiyle ilgilenmesinin tadını çıkarmaya çalıştı.

Saatler ilerlemiş ve ayrılık zamanı geldiğinde Jung Min her ne kadar Fundayı bırakıp gitmek istemese de ayrılmak zorunda kalmıştı. Ertesi sabah güneşli ve güzel bir güne uyanmıştı herkes. Funda sabah erken saatlerde kalkmış ve Shin Hye ye dün ki yardımları için teşekkür mahiyetinde enfes bir kahvaltı masası hazırlamıştı. Mutfaktan gelen güzel kokularla uyanan Shin Hye nefis kokuların çekimine karşı koyamamış ve yatağından kalkıp salona geçmişti. Fundayı mutfaktan elinde çorba kâsesiyle çıktığını görünce yüzüne bir gülümseme yayıldı. Çok uzun zamandır kendisi için kimse yemek hazırlamamıştı. Fundayı böyle görmek kendisini iyi ve özel hissettirmişti. Funda da Shin Hye ye gülümsemeyle karşılık verip “Haydi kahvaltı hazır yüzünü yıka da yemeğe oturalım.” Dedikten sonra elindekini masaya bırakarak masadaki yerini aldı. Shin Hye nin de gelmesi üzerine kahvaltıya başladılar ancak Funda Shin Hye de ki durgunluğu fark ettiğinde hasta olup olmadığını sordu. Ancak aldığı “Uzun zamandır benim için kimse bir şey yapmamıştı. Seni böyle görünce kendimi özel hissettim.” Demesi üzerine Funda yüzüne kocaman bir gülümseme takındı. “Öyleyse senin daha özel hissetmen için akşam sana Türk yemekleri hazırlayacağım.” Dedi. Fundanın bu içten ve samimi tavırları Shin Hye nin çok hoşuna gitti. Funda iştahla yemeğini yemeye başladığında bakışlarını Fundanın yüzüne çevirdi ve içinden “Eğer başka bir zamanda ve başka bir şekilde tanışmış olsaydık iki iyi arkadaş olabilirdik.” Diye geçirdi.

Bir Litre Gözyaşı... 1. BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin