2. BÖLÜM

638 3 0
                                    

Afişi hızla panodan çıkarıp eline aldı. Afişte Seul üniversitesiyle öğrenci değişimi yapılacağı, isteyen öğrencilerin öğrenci işlerine başvuru yapabilecekleri yazıyordu. Funda, eğer ailesinden uzak kalırsa hastalığını gizleyebileceğini düşündü ve elindeki afişle birlikte öğrenci işlerine doğru gitmeye başladı. Öğrenci işlerinin verdiği bilgilere göre tüm belgeleri bu hafta içerisinde getirmesi gerekiyordu. Ofisten çıktığında bugün ki derslere girmeme kararı alarak ihtiyacı olan evrakları toplamak için yola koyuldu. Bütün gün uğraşmak zorunda kalsa bile gerekli evrakları en sonunda tamamlamıştı. Pasaportu geçen yaz İtalya da yaşayan teyzesinin yanına tatile gitmek için almıştı. Vize işlemlerini de okul halledeceğini söylediği için tüm her şey hazırdı. Geriye sadece ailesine Kore ye gideceğini söylemek kalmıştı. Funda için en zor olan kısımda burasıydı zaten. Eve varıncaya kadar bu meseleyi nasıl söyleyeceğini düşündü ve evin kapısına geldiğinde uzatmadan direkt olarak söyleme kararı aldı. Eğitimi için çok yararlı olacağını ve orada daha başarılı olacağını söylerse karşı çıkmayacaklarını düşünüyordu. Çantasından çıkardığı anahtarını eline alarak kapıdaki yuvasına yerleştirdi. Kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldı ve kapıyı açmak için anahtarı hareket ettirdi. İçeriye girmeden önce eve şöyle bir baktı. Her zaman ki gibi babası televizyonun karşısındaki yerini almış haberleri izliyordu. Annesi de mutfaktan gelen kokulara bakılırsa mutfakta yine mucizeler yaratıyordu. Funda içeriye girip çantasını vestiyerin kenarına yavaşça bıraktı ve babasının yanına giderek koltuğun arkasından babasının yanağına sıkı bir öpücük kondurdu. Babasından karşılık olarak küçük bir tebessüm aldıktan sonra mutfağa doğru ilerledi. Mutfak kapısından içeri baktığında annesini ocağın başında Tarhana çorbasını karıştırırken buldu. Yavaşça yaklaşarak arkadan beline sarıldı ve onunda kırışmış yanaklarına bir öpücük kondurduktan sonra “Yine mis gibi kokutmuşsun evi.” Dedi gülümseyerek. Annesinin “Hadi o zaman bana yardım et. Çorba pişmek üzere masayı kur lütfen” demesi üzerine eline tabakları aldı ve salona doğru ilerledi. Annesinin de yemekleri masaya getirmesi üzerine herkes masanın etrafında toplanmıştı.

Yemek neredeyse bitmek üzere olmasına rağmen Funda konuyu hala açamamıştı. Tam babası masadan kalkmak üzereyken aniden babasının koluna yapıştı ve “Size çok önemli bir şey söylemem gerek.” Dedi. Babası bu ikaz üzerine kalktığı sandalyeye tekrar oturdu ve “Evet, seni dinliyoruz.” Dedi meraklı gözlerle. Funda derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. Kore ye gitmesi gerektiğini, orada çok iyi bir eğitim göreceğini ve bu eğitimin geleceğini ne kadar çok etkileyeceğini, kendisinin de Kore ye çok gitmek istediğini dakikalarca anlattı. Konuşması bittiğinde annesi ve babasının ne kadar çok şaşırdıklarını belli eden yüzlerine baktı ve bir cevap bekledi. Ama ne kadar beklese de bir cevap alamamıştı. Bir süre daha böyle bekledikten sonra babasına dönerek “Bir şey söylemeyecek misin” diye sordu. Babasının “Gerçekten oraya gitmek senin için iyi olacak mı?” sorusu karşılığında dakikalardır anlattığı şeyleri daha da süsleyerek tekrar anlattı. Konuşmanın sonunda biraz düşünmek istediklerini söylediklerinde Funda rahat bir nefes almıştı çünkü biliyordu ki babasının düşünmek istediğini söylemesi bu konuya olumsuz bakmadığını gösteriyordu. Biraz daha üstelerse izni alabileceğini düşündü. Bir saat kadar daha ailesiyle zaman geçirdikten sonra odasına geçip bilgisayarın başına oturdu. Bilgisayarda Seul üniversitesini araştırdı görünüşe bakılırsa çok köklü bir üniversiteydi ve eğitim şekli gerçekten çok iyiydi. Eğer hayatta biraz daha fazla kalabilecek olsa bu üniversite babasını ikna etmek için söylediği olmayan geleceğini çok iyi etkileyebilirdi.  Bilgisayarın başında biraz daha zaman geçirdikten sonra gözlerinin kapanmak üzere olduğunu anladı ve yatağına uzandı. Ne zaman uyuduğunu bile bilmiyordu ama gözlerini açtığında hava çoktan aydınlanmıştı. Saate baktığında alarmın çalma zamanının geldiğini gördü ve tekrar uyumanın anlamsız olacağını düşünerek yataktan kalktı ve lavaboya doğru ilerledi. Üzerini giyip aşağıya indiğinde annesinin çoktan kahvaltı masasını hazırlamış olduğunu gördü. Sabahları kahvaltı etmeyi sevmese de annesini kırmamak için her zaman bir iki lokma alırdı. Masaya geçip annesine baktığında ağlamaktan şişmiş olduğu her halinden belli olan gözlerine baktı. Masadan kalkarak annesine yaklaştı ve ona ne olduğunu sordu. Annesinin tekrar ağlayarak “Lütfen kendine orada çok iyi bak. Kendini yalnız hissetme biz uzakta olsak bile hep senin destekçin olacağız bunu unutma tamam mı?” demesi üzerine Fundanın yüzünde zoraki olduğu belli olan bir gülümseme belirdi. Belli ki dün akşam annesi ve babası bir karara varmıştılar. Şimdi geriye sadece elindeki belgeleri okula vermek kalmıştı. Okula geldiğinde ilk iş olarak öğrenci işlerinin ofisine uğradı. Ofiste kimsenin olmadığını gördüğünde birisi gelir umuduyla beklemeye karar verdi. Üç dakikalık bir beklemeden sonra elinde hala sıcak olduğu belli olan kahvesiyle Eser ağabey kapıdan içeriye girdi. Funda hiç zaman kaybetmeden belgeleri uzatıp en kısa zamanda gitmek istediğini söyledi. Ama aldığı cevap onu hiç memnun etmemişti. Funda hep bir iki gün içinde gideceğini düşünmüştü ama tüm işlemlerin hallolması ve nakil işlemleri bir ayı bulacaktı. Buna itiraz edemeyeceği için sessizce ofisten çıktı. Saatine baktığında ilk dersin on beş dakikasını kaçırdığını gördüğünde derse girmemeye karar verdi ve kantine doğru ilerlemeye başladı.

Hep büyüklerinden duyduğu, genellikle öğüt vermek amacıyla kullandıkları için hiç dinlemediği “Zaman su gibi akıp gider” lafının doğruluğunu bu ay çok iyi anlamıştı. Başvuru yapalı tam tamına bir ay olmuş ve ayrılık vakti gelmişti. Tüm işlemler tamamlanmış, uçak bileti alınmış hatta Kore de kalacağı yurt bile ayarlanmıştı. Kore de okula ait kampus içerisindeki yurtta kalacaktı. Yarın sabah ailesinden tamamen ayrılacaktı. Onları bir daha göremeyecek olacağı düşüncesi kalbine büyük bir yük bindiriyordu. Uzun zamandır içinde tuttuğu gözyaşlarını bu kez tutamayacağını anladığında izin isteyerek odasına çıktı. Yatağına uzandığında gözlerinden yaşlar birbiriyle yarışırcasına dökülmeye başladı. Ağlaması dindiğinde kendini daha iyi hissediyordu. Susamış olduğunu anladığında su almak için mutfağa doğru ilerledi. Ancak henüz mutfağa varamamışken annesinin salonda tek başına oturduğunu gördü. Annesinin yanına yaklaştığında ağladığını anlamıştı yavaşça ona sokulup boynuna sarıldı. “Bu gece beraber yatalım mı?” diye sordu. Annesi ağlamaktan konuşamadığı için sadece olur anlamında başını salladı. Annesinin elinden tutarak kendi odasına doğru çekiştirdi. İkisini zor alan tek kişilik yatağa uzandıklarında annesinin göğsüne başını yasladı ve böylece uykuya daldı. Sabah telefonun alarmıyla gözlerini açtığında yanında annesinin olmadığını gördü. Hızla üzerini değiştirip aşağıya indiğinde annesi ve babası kahvaltı yapıyorlardı. Funda da masaya oturduğunda son kez ailece kahvaltı yapacaklardı.

Saatler hızla geçmiş uçağın kalkış saati gelmişti. Annesinin bu durumda ne kadar duygusal olduğunu bildiği için onunla evde vedalaşmış ve havaalanına babasıyla gelmişti. Uçağın kalkış anonsu yapıldığında babasına sıkıca sarıldı ve hızlıca valizini eline alarak uçağa doğru yürümeye başladı. Uçağa binip yerine yerleştiğinde engelleyemediği bir ağlama krizi tuttu, diğer insanların duymaması için kendisini olabildiğince sıktığından bir saatin sonunda uykuya yenik düştü. Bir hostesin onu uyandırmasıyla kendine geldi. Kendisini iyice topladığında uçağın boş olduğunu fark etti. Hostese baktı “Kore ye vardık efendim bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.” Cümlesini duyduğunda hızla yerinden kalkarak uçaktan indi ve bagajlarını aldığında çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Çıkış kapısına geldiğinde bir taksi çağırmak için elini kaldırdı. Hemen bir araç önünde durdu. Taksiye bindikten sonra Seul üniversitesine gideceğini söyledi ve taksinin camından şehri izlemeye başladı. Yarım saatlik bir taksi yolculuğundan sonra taksicinin uyarısıyla geldiklerini anladı. Taksiden indiğinde karşısında son zamanlarını geçireceği yer duruyordu. Valizini de eline alarak Üniversiteye girdiğinde içinde anlamsız bir boşluk oluştu. Artık geriye kalan kısacık ömründe tamamen yalnızdı. Yurdun kapısına geldiğinde bir karar aldı ve bu kararı kesinlikle bozmamalıydı…

Bir Litre Gözyaşı... 1. BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin