4. BÖLÜM

206 2 1
                                    

Merhaba arkadaşlar. Hikayelerimi sürekli yayınlıyorum fakat beğenilip beğenilmediğini bir türlü anlayamadım. Okuyanlardan ricam en azından bir yorum yapmaları ve hikaye hakkında düşüncelerini belirtmeleri.Bu hikaye benim yazdığım ilk hikayem bu yüzden çok ayrı bir yeri var. Lütfen oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Hepinize iyi okumalar.

Ağrının biraz azalmış olmasının etkisiyle Funda kendisini üç dakikanın ardından biraz toplayabilmişti. Halen biraz önce yaşadığı yoğun ağrı nedeniyle bacakları titriyor olsa da en azından ayakta durabilecek kadar gücü kendisinde bulabilmişti. Gözlerini yavaşça araladığında kendisini kızıl saçlı, ince yüz hatlarına sahip, gören kızları kendisine hayran bırakacak kadar yakışıklı olan bir erkeğin kollarında olduğunu fark etti. Çocuğun yüzüne öylece bakakalmıştı, beyin fonksiyonları tamamen durmuş ne düşüne biliyor ne de hareket edebiliyordu. Sadece kollarında bulunduğu çocuğun o eşsiz gülümsemesine takılıp kalmıştı. Çocuğun “iyi misiniz?” sorusu ile kendine gelebilmişti Funda. Hemen içinde bulunduğu tuhaf durumdan kurtulmak için kendisini çocuğun kollarından çekti ve tam karşısında ayakta durdu. Hiç tanımadığı birisinin kollarına kendisini bırakıvermenin utancıyla çocuğun yüzüne bakamıyordu bu yüzden bakışlarını yere çevirdi ve “evet, iyiyim” dedikten sonra arkasını dönerek hızlı hızlı yürümeye başladı.

Jeong Hoon hızla kendisinden uzaklaşan kızın arkasından şaşkın bir şekilde bakarken yüzünde kendisinin fark etmediği bir gülümseme oluşmuştu. Jeong Hoon Fundanın arkasından şaşkın bir şekilde bakarken “ tuhaf bir tanışma oldu” diyerek mırıldandı. O böyle dalmış bir şekilde ayakta dikilirken omzuna değen bir elle kendisine gelebilmişti. Omzuna dokunan kişinin olduğu tarafa dönüp baktığında karşısında bu okula geldiği ilk günden beri arkadaşı olan ve aynı evi paylaştığı Yun Hoo yu gördü.  Yun Hoo’nun  “ salyalarını sil de derse gidelim yoksa geç kalacağız” demesi üzerine sol omzuna  Jeong Hoon dan okkalı bir yumruk yemişti. İki yakın arkadaş birbirine böyle şakalar yaparak dersliğin yolunu tutmuşken Funda ise işletme fakültesini bulmuş ancak dersin hangi derslikte işlendiğini bulamadığı için yarım saattir okuldaki tüm koridorları ikişer kez turlamıştı. Uzun uğraşları sonucunda on beş dakikalık bir gecikme ile de olsa dersin işleneceği dersliği bulduğunda kendisine kocaman bir tebrikte bulundu ve kapıyı tıklatarak içeriye giriş yaptı. Sınıfa giren en son kişi ve yeni bir sima olması nedeniyle sınıftaki herkesin gözleri kendisine dönmüştü. Funda tüm gözlerin kendi üzerinde olmasından rahatsız olsa da yavaş adımlarla hocanın yanına doğru ilerledi ve elindeki belgeleri kendisine uzattı. Hoca eline aldığı belgelere kısaca baktıktan sonra sınıfa döndü ve “ Bugün aramıza yeni bir arkadaş katıldı. Sizlerinde anlamış olduğu gibi kendisi bir yabancı bu yüzden herkesten daha çok yardıma ihtiyacı olacaktır. Hepinizin kendisine yardımcı olmasını istiyorum.” Dedi. Fundaya dönerek “kendini bize biraz tanıtmak ister misin?”diye sordu.  Funda bu teklif üzerine her ne kadar utana sıkıla da olsa sınıfa döndü ve “ Ben Funda Demirci, Türkiye’den öğrenci değişim programıyla geldim.” Diyerek konuşmasını tamamladı. Bu kısa tanışma faslından sonra hoca istediği bir yere oturabileceğini söyleyerek Fundayı yanından gönderdi ve yarım kalan dersini anlatmaya başladı. Funda işin en sıkıcı ve bunaltıcı kısmını da atlatmanın rahatlığıyla sınıfın arka kısımlarına doğru ilerledi ve pencere kenarında bulunan tek kişilik masaya kendisini bıraktı. Her kesin dikkati kendisinden çekildiğinde dersi dinlemek yerine pencereden dışarısını izlemeyi tercih etmişti. Dışarıyı izlerken anne ve babasının neler yaptıklarını düşünüyordu. Çok iyi biliyordu ki annesi Fundadan ayrıldığı için günde üç posta ağlıyordur. Babası ise erkeklik gururunu elinden bırakmayacak ya dışına gözyaşı dökmüyordur ama adı gibi biliyordu ki aklında hep Funda vardır.  O böyle düşüncelere dalmış düşünürken birden gözüne bahçedeki bir kalabalık çarptı. Yaklaşık 6-7 tane kız bir çocuğun etrafına doluşmuş türlü türlü yılışıklık yapıyorlar. Bu görüntü ilginç ve komik gelmişti. Türkiye’de böyle bir durumla hiç karşılaşmamıştı. Türk kızlarının çoğu ilk adımı erkeğin atmasını bekler ondan bir ışık görmediği sürece aşkından ölüyor olsa bile belli etmezdi. Yani en azından kendi çevresinde tanıdığı insanlar böyle bir karaktere sahipti. Bu şekilde bir erkeğe yaklaşan yılışık kızları hayatı boyunca ilk kez görüyordu. Gerçi çocuğun yüz ifadesine bakılırsa bu durumdan hiç şikâyetçi gibi de durmuyordu ama neyse. “Allah’ı var yakışıklı çocukmuş” diye geçirdi içinden. Funda böyle dalmış bu grubu izlerken kapının tekrar tıklatılma sesiyle bakışlarını dışarıdan alıp kapıya çevirmişti. Karşısında daha yarım saat önce kendini kollarına attığı çocuğu ve yanında daha önce görmediği birisiyle sınıfa girerken görünce yanakları kızarmaya başladı yüzünün yandığını hissediyordu.  Çocuğun kendisine doğru ilerlediğini gördüğünde bir heyecan vücudunu kaplamıştı. Jeong Hoon yanına geldiğinde “Merhaba, yine karşılaştık” diyerek yüzüne sıcak bir gülümseme ekledi. Funda ise cevap vermek yerine küçük bir gülümseme ile başını hafifçe evet anlamında sallamıştı.   Utancından çocuğun yüzüne daha fazla bakamayacağını düşünerek gözlerini oturduğu masaya dikti. Ama anlaşılan o ki Jeong Hoon’un susmaya hiç niyeti yoktu. “ Sanırım sende göz önünde olmayı pek sevmiyorsun?”diye bir soru sordu. Funda ise anlamayan gözlerle ona baktığında bir açıklama gereği duyarak “ Oturduğun sıra benimdi. İnsanlarla içli dışlı olmayı pek sevmem o yüzden burada oturmayı tercih ediyordum. Ama birileri benim yerimi kapmış gibi görünüyor.” Dedi. Funda mahcup bir şekilde “ İstediğim bir yere oturabileceğimi söyledikleri için oturdum. Bir sahibi olduğunu bilmiyordum. Özür dilerim.” Dediğinde Jeong Hoon yine o sıcak gülümsemesini yüzüne takındı ve “ Hayır önemli değil sen oturabilirsin.” Oturduğu sırayı göstererek “ Ben burada da oturabilirim. Bu arada tanışmadık benim adım Jeong Hoon senin ismin ne?” diye sordu. Ama cevabını alamadan okulun bahçesinde büyük bir bağrışma duyuldu ve tüm bakışlar bahçeye dönmüştü. Büyük çoğunluğu kızların oluşturduğu bir kalabalık birkaç saniye gibi kısa bir sürede pencere kenarına toplanıvermişti. 

Bir Litre Gözyaşı... 1. BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin