Hayır__6

15.4K 296 72
                                    

Selam dostlarımm. Nasılsınız?  İyi olun bence.

Bölüm gangste4m için. Böyle senaryoları beğenmediğin halde okduğun için minnettarım. Gerçekten bir şeyler başardığımı hissettim  :')

~~~~~~~~~~~~~~~~~

 Gece neden bilmiyorum ama gözlerimi açma isteği duyunca açtım. Bir an gözlerim karanlğıa alışamadı fakat bir süre sonra ay ışığının yardımıyla başka bir odada, başka bir yatakta ve yanımda birisinin olduğunu anladım. Yavaşça gözlerimi, beni saran kolların, başımın durduğu omzun sahibine çevirince bunun Chris olduğunu anladım.

Şu an Chris'in evindeyim.

Şu an Chris'in yatağındayım

Şu an Chrisle yatıyorum.

Şu an Chris'in evinde, onunla birlikte, onun yatağında yatıyorum.

Beynim birkaç dakikada bu bilgiyi sindirdikten sonra, kolumun acısıyla kendime geldim. Başımı kaldırıp bakamadım çünkü Chris bana dayanıyor. Eğer kaldırırsam uyanır ve ben O'nu uyandırmak istemiyorum. O, o kadar çok masum, huzurlu ve sevgi dolu görünüyordu ki kim olsa uyandırmaya kıyamaz. Neden bilmiyorum ama kendimi birden kafamı O'na doğru uzatıp dudaklarına masum bir öpücük kondururken buldum. Sanki beni görmüş gibi hemen utançla başımı önüme döndürdüm. Sabah umarım hatırlamaz diye içimden dualarımı saydırırken, başımı iyice omzuna sokuşturup, huzurla kendimi uykunun ya da Chris'in kollarına bıraktım. Sanki hiç ağlamamış, kalbimi ve bedenimi parçalamamış gibi...

Sabah Chris'in ilahi gibi çıkan sesiyle "Angelina" demesiyle uyandım. Birden yataktan doğrulunca, üzerime uzanıp, kollarını iki yanıma sabitlemiş olan Chris'i göremedim. Ve sonuç olarak kafalarımızı yumurta gibi tokuşturmuş oldum. İkimizde anında doğrulduk ve alınlarımızı ovuşturmaya başladık. Birkaç saniye sonra gözlerimiz buluştu ve kahkahalara boğulduk. O kadar içten, o kadar kahkahaya susamış bir şekilde gülüyordum ki bu çok hoşuma gitti. Chris beni güldüren kişiydi. Bana kahvaltının hazır olduğunu söyleyip, bu gün okul olduğunu da hatırlattıktan sonra aşağıya indi. 

Kendimi O'nun banyosuna atıp, bedenimi arındırdıktan sonra bir havluyla vücudumu sarıp odasına girdim. Kafam hala sargılı olduğu için kendi başıma saçlarımı yıkayamıyorum. Hoş, zamanımda yok ki zaten.

Bu gün okul var peki benim kıyafetlerim nerede, diye soracaktım ki masanın üzerindeki sırt çantam dikkatimi çekti. İçini açtım ve yeni kıyafetlerimi çıkardım. Tamam gayet giyilesi şeyler ama ben şimdi Chris'te kaldım... ve....ve....O'nun kokusu da çok hoş... Yani ben...Demek istiyorum ki....O'nun tişörtlerinden birini giymek istiyorum işte anlayın!! Ama çantadaki pantolonu giyersem, tişörtü göremedin mi diyecek. En iyisi çantayı fark etmemiş gibi yapmak.  İçinden çıkardıklarımı olabildiğince eski haline getirip, çantaya tıktım ve dünkü kotumu giydim. Chris'in dolabının karşısına geçtim. Kendime uygun bir tane bulup geçiridm. Kalçalarımı geçen bol tişörtün içinde kaybolsam da bozuntuya vermedim. Büyüklüğü sebebinden sol tarafını çekiştirdim. Böylelikle sola doğru sarkıp hoş bir şeyler oldu. 

Hazırlandıktan sonra olayı çakmaması umuduyla aşağı yanına indip, karşısına oturdum. Bana gülümseyerek baktıktan sonra gözlerini üzerimdekine dikti.

"Umarım sorun olmaz."

"Hayır tabi ki. Yakışmış diyecektim. Aslında--"

"Evet, tamam, yakaladın. Kıyafetleri gördüm ama senin bir tişörtünü giymek istedim. Hem getirdiğin kotu da hiç sevmem."

"Alında bakarsan sende kalabilir diyecektim. Ama bunu sevdim; yalan söyleyememeni."

Utançla başımı öne eğdim. Kızardığına emin olduğum yanaklarımı görmemesi için kahvaltıyı başım eğik yapmaya çalıştım. Kahvaltı bittikten sonra ne kadar istemesem de, taksiye atlayıp okula gittik. 

Tabi okula beraber ve bana bol gelen bir erkek tişörtüyle gelince herkes bana imalı imalı bakmaya başladı. Ah, harika işin yoksa bütün gün bu insanların bakışlarını çek! Umurumda değilmiş gibi takılarak en iyi arkadaşım Natalie'nin yanına gittim.

Okulun yarısına henüz geldik ama ben patlamak üzereyim. Düşünmek istiyorum. Sakin bir yere gidip kafamı dağıtmak istiyorum. Buradan uzaklaşmak istiyorum! Okulda Chris'i bulduktan sonra yanına gittim. Dibinde bitip, başımı yere eğdim ve ağlamaklı sesimle, "Beni buradan götürür müsün?" diye sordum. Tek kelime bile etmeden elini belime sardı, çantalarımızı aldı ve bir taksi durdurdu. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.

En sonunda tam da umduğum gibi bir yere, sahile geldik.  Çantalarımı bankın dibine bıraktı ve ikimizde banklara oturduk. Bir yarım saat sadece oturup, denizi izledim. Bu sırada hiçbir şey ama hiçbir şey düşünmedim. Chris de çok anlayışlıydı. Bir kere bile ne olduğunu sormadı. Çünkü sorunca daha da çıldıracağımın farkındaydı. En sonunda derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.

"Annem galerisi için sürekli seyahat eder. İki gün önce de gitti ve ben 3-4 gün sonra geleceğini sanıyordum. Ama o dün geldi. Bu iyi bir şey gibi, evet. Bana, benim için geldiğini söyledi ama öyle değil. İnan bana değil. Yatana kadar bir ya da iki kez gözlerime baktı Chris! İnanabiliyor musun? Ayrıca ben yoruldum. 4 yaşımdan beri annemin sevgilileriyle tanışmaktan yoruldum. Babamı özledim. Tamam O'nu istediğim zaman görebiliyorum ama anladın sen. Tom ile aramızın limoni olduğunu biliyorsun. Dün odama girdikten sonra annemin odasından şey sesleri gelmeye başladı. Anlarsın, zevk!! O kadar gözüm döndü ki Chris! Annemin, kendinden yaşça küçük adam tarafından becerilmesine mi yoksa unutulmama mı yoksa bunun Tom yüzünden olmasına mı? Aslında Tom'a iki kat kızgınım. Bilirsin annem benden zaten 4 yaşımdan beri uzak. Ama hiç kimseyle nefretimi kusacak kadar birlikte olmadı ve bu da Tom'a kısmetmiş. Ama Tom annemi daha da benden uzaklaştırdı. Ayrıca kızdığım diğer şey ise Tom'un önce bana arkadaşça davranıp, sonra kendisine karşı kızdığım kişi olup en sonunda da annemi beceren kişi olması. Yani sanki arkadaşım annemi beceriyor gibi bir şey oldu. Ben çok yoruldum Chris!" 

Upuzun konuşmamdan sonra hala gözlerini denizden ayırmamıştı. En sonunda kafasını bana çevirdi. Bankta doğrulup bana bakmaya devam etti. 

"Seni anlıyorum, dersem yalan olur. Çünkü bilemem. Yaşamamış kimse bilemez. Fakat empati kurmaya çalışırsam bunun senin için çok ağır bir şey olduğunun farkındayım. Fakat bunları tek başına çekmek zorunda değilsin. Paylaşabilirsin. Benimle paylaşabilirsin. Bu yükü taşımada sana yardım etmeme izin ver. Yanında olmama izin ver." 

Durdu ve bankta iyice bana sokuldu.

Kalbim deli gibi atarken konuştu:

"Seni sevmeme izin verir misin?

"Hayır."

Merhaba millet. Öncelikle lütfen bana vurmayın afnhakjshfsg :D 

İkinci olarak sormak istediğim bir şey var: Aranızda, İstanbul'daki Doğa Koleji'nin Bayrampaşa şubesine giden ve 8'e geçmiş olan var mı? Ya da tanıdığı? Varsa lütfen söylesin. Ortaokul son senem ve 7 senelik okulumdan ve arkadaşlarımdan ayrılmak zorunda kaldım. Gerçekten yalnız olmaktan çok korkuyorum :(

Üçüncü olarak: LÜTFEN yorum ve votelayın. Nolur, lütfen, yalvarırım.  Benim onlara ihtiyacım var. Mesela bu gün bu bölümü yazmak aklımda bile değildi fakat hikayedeki yorumlara göz atarken o kadar mutlu oldum ki birkaç dakika sonra kendimi yeni bölüm yazarken buldum. :) O yüzden lütfen,

Yorum  :)) 

Vote :))

Lütfeeeğnn :))

Üvey Babama Aşığım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin