27

2.6K 258 10
                                    

 O üç cadı Kellen'ı kurtarmasaydı şu an benimle olamayacaktı öyle mi? Kellen tekrar yürümeye başladığında bende yürüdüm. Aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu. Kellen'ı ve intihar girişimlerini düşünüyordum. Düşündükçe de Kellen'a öfkelendiğimi fark etmeye başladım. Kana susuyor olabilirdi. Bu dayanılmaz da olabilirdi. Eğer herkes dayanamadığı şey karşısında mücadeleye devam etmek yerine intihar etseydi, bu nasıl bir yaşam olurdu ki?

Varlığımızın ne anlamı kalırdı? Bu boşu boşuna ölmek değil miydi? Eğer öleceksek, bunun bir anlamı olmalıydı.

"Anlamı vardı Selen. İnsanları ve perileri kendimden korumaktı amacım" Kellen bana cevap verdiğinde sesli düşündüğümü fark edip çenemi kapattım.

Cevabı karşısında içimdeki bütün sesleri susturdum. Bu onu haklı yapar mıydı peki? İstemesem de kabul etmek zorundaydım. Peki ben aynı durumda olsam ne yapardım. Kendi açlığım bir çok canlının hayatını yok ediyorsa kendimi öldürür müydüm?

"Şimdi neden yaşamaya karar verdin?"

 Cevabı basitti.

"Periler kazanmalı"

Gözlerimi devirme gereği hissettim ve devirdim. Bu mantıklı olsa da kalbimin istediği cevap farklıydı. Her neyse. Kalbimin acizlik gösterilerini gölgelemek daha mantıklıydı.

"Peki periler kazanırsa ne olacak? Açlığın..." devamını getiremedim çünkü ne söylemem gerektiğini bilmediğimi fark ettim. Kellen bir ağacın yanında durdu ve sırtını ağaca dönüp benden tarafa baktı. Ağaca şöyle bir göz atınca sıradan bir kavak ağacından başka bir şey olmadığını gördüm. Eh tabi bu soğukta yeşil yapraklarının oluşu kesinlikle mantıklı bir biyoloji olayı değildi. Ya da...Ne denirdi ki o bitki şeysilerine. Mmmm....Bitki bilimi işte.  Her neyse. Cahilliğim tavan yaptığı için hemen şu ağaç olayından düşüncelerimi çekip Kellen'a dönmeliydim.

"Bende kurtulacağım"

O an kafama dank etti. Aydınlık kazanırsa kötülük yok olacaktı. Ama nasıl?

"Kötülerin kalbi iyileşecek. Öldürme isteği yok olacak" diye aklımdaki soruyu duymuş gibi cevapladı.

Kalbimin durduğunu ve kanımın çekildiğini hissettim. Amacı iyiliğin kazanması değil, kendini çektiği bu işkenceden kurtarmaktı. Şimdi her şeyi daha iyi anlıyordum. Her geçen gün kana susayan ve ona acı veren bu yanı, aydınlığın kazanmasıyla yok olacaktı. 

"Kana ihtiyacın olmayacak mı?" Sesim titreyerek sormuştum bu soruyu ve ses tonum ağlamaya hazır olduğumu ele verir gibiydi. Şu sulu gözlerimi ve titrek sesimi bir de ayarlamayı becerebilseydim keşke.

"Olacak. Bu bizim özümüzdeki besinimiz ama eskisi gibi öldürmek istemeyeceğiz ve hayvanları tercih edeceğiz. Şu anki durumum devam edecek yani. Tek farkla, öldürmek zevk vermeyecek ve insan kanı ya da periler ilgimi çekmeyecek. Hayvan kanını ise mecburiyetten içeceğim"

Yani yaşam standartları mükemmel olacaktı. Vicdan azabıyla yaşamak zorunda kalmayacaktı. Tamamen kendisi için istiyordu aydınlığın kazanmasını.

"Tek amacın bu mu?" diye sordum acizane bir sesle. 

Aptal ben! Soru sormayı kes ve kaleye git. Odana gir, duş al ve sıcak suyun altında için çıkana kadar ağlayıp durumu kabullen. 

Peki başka seçeneğim var mı? 

Hayır.

"Bugünkü dersi kaçırdın. Evren'le buluşup ne işlediklerini öğrensen iyi olacak" dedi sesinde hiç bir duygu ibaresi olmadan. Bakışları benim üzerimde değil gibiydi. Bakıyordu bana ama aklı adeta benden binlerce kilometre uzaktı. Tıpkı kalbinin uzak oluşu gibi.

SİHİR-KRİSTAL ÖLÜM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin