20. Bölüm "Hazırla Kendini"

Începe de la început
                                    

İki elimle destek alıp aniden uyandığımda yatağımda neşeyle zıplayan bir çift siyah alt eşofman giymiş bacak ve hemen üstünde üç beden büyük siyah tişörtüyle bana bakan Jongin'i görmüştüm.



"Senin yaşın kaç?"

Korkuyla gerilmiş yüzümün eski haline dönmesini bekleyemeden kafamı yukarı kaldırıp bağırdım öfke saçan bakışlarla.

Jongin hareket etmeyi kesip gülümsemeden önce boynunu kütletmiş ve yataktan inip bana bakmaya başlamıştı.

Dirseklerimin üstünde doğrulmuş pozisyonumu bozup yeniden uzandım ve derin bir nefes aldım.

"Sadece bu sabah mutlu uyandım. Kalkınca gidip bir kaç şey aldım yemek için. Ve baktım hala uyuyorsun. Dersin yok mu?"

Tavana çevirdiğim gözlerimi ovuşturmaya ve düşünmeye başladım dersim olup olmadığı hakkında. Dersim var mıydı cidden?Günlerden ne olduğunu unutup saatin kaç olduğunu bile bilmeyince karar vermek zor olmuştu.

"Bilmiyorum ki."

Kalkıp saatin 10'u geçtiğini gördüğümde bu hafta hiçbir dersimin 9'dan sonra olmadığını hatırlayıp günlerden Pazar olması için kısaca dua ettim. Yoksa korku dalgasını kuru atlatmış olsam da bundan kaçamazdım.

Ama telefonumun ekranı açıkça gösteriyordu ki...

Çarşambaydı.

Sıçmıştım.



Niye bu kadar uyudum diye düşündüğümde dün geceki yüzleşme işini hatırlayıp ikinci kez derin bir nefes almam uzun sürmemişti.İçki, sızıp kaldıktan sonra da birilerinin beni eve taşıması olayı zahmetli olmalıydı.

"Bugün dersim yok. Yani artık yok. Yani gitmeyeceğim." Şöyle bir durup Jongin'e baktım. "Sırtım filan da ağrımıyor nasıl geldik eve biz sahi?"



İşaret parmağıyla alnındaki bir tutam saçı karıştırmaya başladı ve hemen arkasındaki duvara yaslandı sakince. "Seni taksiye bindirdikten sonra ben de motorla döndüm... Sen çoktan uyuyor olduğun için kapının önünde taksinin gelmesini bekleyip seni yukarı taşımam gerekti bunun dışında yolunda gitti her şey."



Evet, sorunsuz görünüyordu. Jongin'in az önceki beni ilk uyandırma yöntemi dışında. Söylediklerini hatırlasam da üstünde düşünmek istemiyordum. Düşünmeye başlarsam içinden çıkamayacağım yüzlerce şey birikmişti zaten iki gün içinde.Bunun yerine yataktan kalkıp yanına kadar gittim ve rahat bir tavırla omzuna attım elimi. O arada dünkü pantolonum yerine kıçımda yeşil basket şortumun olduğunu fark edip kısa bir telaş yaşamış olsam da uzun sürmemişti. Saçma bir şey olmuş olamazdı. Olsa beni yeniden giydirmezdi. Saçmalık. Buna ihtimal vermem bile saçmalıktı ve bu yüzden hızlıca silmiştim kafamdan.



Yanına gittiğimde elini saçından çekip meraklı bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne benim arkamdan dışarı yürümeye başlamadan önce.



"Pekala beni sarhoş ettiğin gibi kendime getir zaman, çok açım."



Normal davranmak kuşkusuz her zaman hayat kurtarırdı.



Jongin şu kahvaltı hazırlama konusunda gün geçtikçe kendini aşıyor muydu? Yoksa ben mi fazla açtım? Neredeyse hastayken benim onun için kurduğum sofranın üç katı ihtişamla beni izliyordu mutfaktaki orta tezgahtan yemekler.



"Bunların hepsini aldın mı?"



"Bi kısmı ahjummanın menüsünden. Sen uyurken gidip aldım."

Channie Says SpecialUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum