Bölüm 11

12.2K 585 20
                                    

İşte iki yeni bölüm sizlerle :) Yorumlarınız için çok teşekkür ederim beni o kadar mutlu ediyor ki bütün gün lsjkskadhhd diye sırıtıyorum :D eskiden hani şu "sizi çooook seviyorum" yada "ayyy öptümm" diyen yazarları çok sulu bulurdum ama başka bir açıklaması yok yani sizi çooook seviyorum :)

 

Hayır, hayır, hayır ya. Uyuyacağım ya bana ne. Kerem çeneni kapa. Yastığı yüzüme bastırdım ve Derin'e sırtımı döndüm. Dün bütün gece sarılarak yatmıştık zaten; Derin zekisi klimayı 18 derecede bırakmış, ikimiz de üşenip değiştirmemiştik. Kısaca dün gece kuyruğu titrettik desem yeridir. Buz tuttum valla.

"Günaydın uykucular, uyanma vakti!"

Birden üstümdeki yorgan çekildi ve ben de karnımdan tamamen sıyrılmış askılı üst ve kim bilir nereye kadar çıkmış kısacık şortla kalakaldım. Ama umrumda mı? Hayır. Uyku önemli şuan. 13 şiddetinde deprem olsa tek dert edeceğim şey yataktan düşmek olur yani. O kadar.

"Eğer kalkmazsanız daha farklı uyandırma yöntemleri deneyeceğim. Buzlu su olur, suluboya fırçasıyla burnunuzu gıdıklamak olur..."

Derin "O suluboya fırçasını bi' yerlerine  sok," diye mırıldandıktan sonra benim gibi yastığı yüzüne bastırdı. Kerem'in sessizce kıkırdadığını duyabiliyordum, kesin bir şeyler planlıyordu. Sonra kapı tıklatıldı sanki, Kerem de yataktan kalktı ve kapıya gitti.

"Sen yine mi buradasın? Neyse artık, Derin içeride. Ama maalesef hala uyuyor o yüzden seninle görüşemeyecek."

"SEN BANA EMİR'İN GELDİĞİNİ ŞİMDİ Mİ SÖYLÜYORSUN?!" Derin resmen uzun atlama yaparak yataktan kalktı ve aynasının yanına uçtu. Üstündeki pijamaları yırtarcasına çıkardı ve kot eteğini  giydi. Rujunu sürmeye çalışırken aynı zamanda saçlarını da tarıyordu- vay anasını be, dedim içimden. Benim saçlarımı taramam on beş dakika sürüyor.

Yaklaşık otuz saniye içinde yataktan yeni kalktım modundan çıkmış olan Derin yüzüne son moda bir gülücük kondurduktan sonra kapıyı açtı ve merdivenlerden sekerek inmeye başladı. İnerken "Hoşgeldin Emirr!" diye bağırdığını duyabiliyordum.

Kerem'se kahkaha atmaya başlayarak odanın mavi kapısına gitti ve kapıyı kilitledi. Gülmekten boğuluyordu neredeyse. Onun gülmesine ben de gülmeye başladım ve Tanrım, en azından beş dakika boyunca güldük. En sonunda gülmemiz kesildiğinde karnımı tuttum ve başımı yastığa bıraktım. Kerem de kendini yatağa atarak yanıma yattı.

"Sevgilisi gelmedi, değil mi?" diye sordum gülmekten nefesi kesilmiş bir halde. Kerem'se kıkırdamakla yetindi ve kapı yumruklanmaya başladığında daha da çok güldü.

"Seni yalancı pislik, yontulmamış odun kerestesi! Bunu ödeyeceksin abi, gittiğin her yerde arkanı kolla artık! Düştüm peşine!"

Yontulmamış odun kerestesi lafı beni bir gülme krizine daha sokarken Kerem yanımdan yarı şaka yarı ciddi bağırdı. “Emir kim be? Daha geçen gün Sercan değil miydi senin sevgilin?”

“Hem gerizekalı hem de hatırlama özürlüsün. Sercan’la ayrılalı iki hafta oldu. Emir’le çıkmaya geçen hafta başladım.”

"Her hafta sevgili değiştiriyorsun yani. Süper."

"Sen kendine bak. Ben senin eve attığın kızlardan bahsediyor muyum?"

Kerem birkaç saniye sessiz kalmak gibi korkunç bir hata yapınca Derin zaferle kıkırdadı. "Demek zayıf noktamız bu. Ada, abim sana çıktığı mankeni anlatmış mıydı? Uzun sarı saçları vardı, dolgun dudakları-"

Ben mi? Yok canım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin