Bölüm 1

96.5K 1K 17
                                    

   Merhaba herkese:) Uzun süredir yazı yazıyorum ama bu benim Wattpadd'deki ilk tecrübem. Öykünün konusu aklıma az önce geldi ve ben de fırsat bu fırsat diyerek yazayım dedim. Lütfen yorumlarınızı paylaşın ki ben de ne istediğinizi anlayabileyim. Öykünün sonu henüz belli değil bu yüzden yeni düşüncelere açığım:) İyi okumalar :)))))

Uyumak. Sadece uyumak istiyordum. Belki de biraz çikolata.

   Yangın sireni gibi çalan alarmı kapattıktan sonra bir süre daha yatmaya devam ettim. Beyaz, tül perdelerimden içeriye güneş ışığı doluyor; karşıdaki mimoza ağacına yuva yapmış bülbülün sesi ahenkle çınlıyordu. Bu yeri seviyordum; her ne kadar her sabah okula gitmek için kalksam da beni yatağımla bütünleşmeye çağıran bu ahşap çatı katını seviyordum. Aşağıdan teyzemin kendi çocuklarına (işte burada özellikle vurgu yapmalıyım, kendi çocuklarına) pişirdiği sucuklu yumurtanın kokusu ve kuzenlerim arasında tek sevdiğim olan Selen'in ağlaması geliyordu. Muhtemelen yine benim neden kahvaltıya oturmadığımı sormuş ve cevap olarak kafasının arkasına bir şaplak yemişti. O yeşil gözlü, buğday saçlı çocuğa bayılıyordum, bana çok benziyordu; garip bir şekilde çocukluğumu hatırlatıyordu.

    Aklıma okuldan gelirken Selen'e lolipop almayı yazarak yataktan kendimi kazıdım ve aynanın karşısına geçtim. Hani filmlerde kız uyanır; bir bakarsınız saçlar fönlü, dudaklarında doğal bir renk var, üstüne giydiği ipek pijamaları kupkuru yerinden kalkar ve pencereden gülümseyerek dışarı bakar. Ben de aynı onlar gibiyim işte; tek farkımız benim saçlarımın Tarzan'la kavga etmiş, Edward'la evlenmiş ve vampire dönüşmüş, sonra da Amazon Nehri'ne atlayarak timsahlarla yağlı güreş yapmış gibi bir halimin olması. Neredeyse aynıyız yani. Adriana Lima halt yemiş.

    Çatı katının dik tahta merdivenlerinden aşağıya düşmeden inmeyi becerdiğimde -nasıl yaptığımı sormayın, bilmiyorum- koridordaki saati gördüm ve gözlerim yuvalarından fırladı. Tuvalete tökezleyerek gittim, içeride birinin olmasına aldırmayarak kapıyı sonuna kadar açtım. Gözlerimi elimle kapattım ve "Özür dilerim!" diye bağırırken diş fırçamı kaptım ve odama geri koştum. Arkamdan sinir krizinin eşiğinde, kırmızı görmüş boğaya dönmüş erkek kardeşimin böğürüşünü duymazdan gelerek üzerime beyaz elbisemi geçirmeye çalıştım (bu elbise annnemin birçok desenli ve renkli elbisesinden biriydi, zorunda kalmadıkça asla pantolon giymezdim. Annemin eşyalarına dokunmak beni hep iyi hissettirmiştir) ancak ne yazık ki kardeşim çatıya açılan kapağı zorluyordu. Eğer içeri girmeyi becerirse hiç iyi olmayacağını tahmin ederek dudağımı ısırdım. Koşarak odanın diğer ucundaki metal musluğu açıp yüzümü yıkadığımda düzene sokamayacağımı anladığım saçlarımı sıkıca ördüm ve topuz yaptım. Elime bez çantamı aldığım gibi pencerenin yanına gittim. "Bütün embesil psikopatlar da beni buluyor." diye mırıldanarak çantamı tam da camın altında büyümüş çalılığın üstüne fırlattım. İçimden umarım geçen seferki gibi olmaz, diye geçirdim içimden ve elbisemin geniş eteklerini tutarak kendimi aşağı bıraktım.

  

Ben mi? Yok canım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin