Vurmayın Yıllar*

Start from the beginning
                                    

Nisan Ayı:

Artık kaçıncı yıl olduğunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Herhalde anladınız 1.yılda olduğumuzu. Daha 17 senemiz var. Yolculuk oldukça eğlenceli, o kadar eğlenceli ki sıkıntıda patlamak üzereyiz.Yüksek Lisans Tezi hazırlamak kadar eğlenceli bir yolculuğa çıkacağımızı bilsem koşarak gelir ve ilk baştan gemiye ben atlardım. Belki fazladan bir kaç yıl burada kalarak eğlencenin dibine bile vurabilirim.

Bu arada Nisan Ayın'da 23 Nisan var. Artık kutlamıyoruz. Dedemin anlattığına göre-kendisi bütün bu eğlenceden 12 sene önce öldü, eğlenceyi kaçırdığı için gerçekten üzgünüm- bir zamanlar insanlar 23 Nisan da bir bayram kutlanırmış ama kendisi de bunu hatırlamıyor. Çünkü onun dedesi ve babası ona bunu anlattıkları halde o da ne olduğunu unutmuş. Bir tür bayram ve araştırmalara göre çocuklarla ilgili bir bayrammış. Bu bayram hakkında bildiğimiz bunun gibi daha çok bayramın olduğu: 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 1 Temmuz Kabotaj Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve bunların yanı sıra çeşitli Dünya illerinin kurtuluş ve kuruluş bayramları. Bunların adlarını ancak akademik Tarih makaleleri ve araştırmalarından biliyoruz. Bugün ne takvimde varlar, ne de kutlanıyorlar. Sadece ismen olan ve ismen olarak da ancak Tarih bilimi araştırmalarında ve makalelerde adı geçen bayramlar. Haklarında çok bir bilgimiz yok, ama muhtemelen siz okuyanların yaşadığı yıllarda bu bayramlar hakkında bilginiz mutlaka vardır. Bana da anlatın lütfen:

23 Nisan nedir ve o gün ne yapılır?

Mayıs Ayı:

Dini kullanımlarımı fark ettiniz muhtemelen. Buraya biraz din kurumunu da yazabilirim. Dünyayı biraz bu duruma getiren de dini ayrımcılık oldu. Daha önce de söyledim: Sizin yıllarınızda yaşayan tüm insanlar istisnasız salak. Bu metnin yazarı da dahil hatta asıl metnin yazarı da. Ne yani iki şey karalayıp sosyal bilim kurgu ortaya koydunuz diye Dünya daha mı pembe olacaktı? Gerçekten böyle düşünüyorsunuz siz de salaksınız kusura bakmayın.-Silerim seni mor kafa- Hey, beni silmekle tehdit edemezsin.-Öyle mi? Klavye benim, bilgisayar benim, Wattpad hesabı benim. Defol git- Kes sesini, aptal yazıcı parçası. Kendini yazar sanıyor hala salak. Sana sadece dört parmağımı indiriyorum, aptal. Onun kıyafeti, şunun düşüncesi, şunun saçı, bunun makyajı diye senelerce ağladık. Dini hassasiyetlerimiz vardı ama kimse küresel ısınmayı, sera etkisini, canlı katliamları, çevre kirliliğini dert etmiyordu. Din bugünlere kadar geldi ve dini uğraşlarımız yüzünden her şeyi kaybettik. Bugün dini inançlar var olmaya devam ediyor ancak öğrenilen bir şey var: Kimse, kimseye karışmamalı.

Bunu anlamak bize bir gezegene mal oldu ama sonunda dank etti. Hepimiz huzurluyuz artık, dini hassasiyetler kimsenin umrunda değil ve bu şekilde yaşam kurmaya çalışıyoruz.

Haziran Ayı:

Yolculuğun 6.ayı ve yarım yıl oldu. Hala olan biten bir şey yok ama robotlardan biri sürekli benim kış uykusu kabinimin etrafında dolaşıp bana bakıyor. Diğerlerinden daha fazla ilgi gösterdiğini söyleyebilirim. Varlığını ve metalik tıkırtılarını duyabiliyorum. Ancak bana garip gelmeye başladı-hayır, her kızda olan şu ''Her erkek benim peşimde'' havalarında falan değilim- Belki de programında bir hata olabilir. Çünkü robotlar bir insana karşı sevgi besleyemez. Hani beslese de fena olmaz neticede bir erkek kadar odun olmayabilir-Ama şimdi yani- Sen de öylesin yazıcı parçası, hatta asıl metni yazan da odun, bildiğiniz kalassınız. Baksana bir ad bile vermedi. Her neyse kaydı kapatıyorum, bu ay da bir şey yok.

Temmuz Ayı:

Sıkıcı. Çok sıkıcı. Aşırı sıkıcı. Geçen ay Douglas Adams'ın Otostopçu Galaksi Rehberi kitabını indirdim. 1 aydır kitabını okuyorum ve gülmekten karnıma ağrılar girdi-Ben de komiğim ama ne var yani?- Dua et çocuklar da okuyor yoksa ben sana ne kadar komik olduğunu anlatırdım. Bir şey, komiksin sen. Sen anladın o ''bir şeyi'' yazıcı parçası. Hayatımda okuduğum en komik kitaptı belki de, tuhaf ve eğlenceli bir yazardı. Adam'ın-hayır soyadıyla alakalı bir espri değil bu- Pink Floyd dinlemesi yetmiyormuş gibi bir de onlarla birlikte konser vermiş. Üstelik 42.doğum gününde. Bu ay boyunca beni neşelendiren tek şey buydu. Bu da olmasa zaten sıkıntıdan patlarım. Yanıma eğlenceli bir şey yazsan diyorum hani yazıcı parçası-Hee düştün elime işte. ''bir şey'' yanına eğlenceli bir şeyler yazarım. Anladın o bir şeyi sen-

Ağustos Ayı:

Asıl öyküyü yazan-bu adam nasıl yazdı o öyküyü ya?- size ne adımı ne de doğum günümü söyledi ama ben ilk bilgiyi doğum günümden vereyim: 22 Ağustos. Artık bildiğinize göre bir sonraki yıl hediyelerinizi kabul ederim. Bu ay da hiçbir şey yok, ben de bu yıl doğum günümü kendi kendime kutlayıp, bir de kendime sesli kitap armağan ettim. Güneş Savaşları diye bir kitap. Yazarın adı güllü bir şeydi ama unuttum. Şimdi tekrar dosyalara bakamam. Henüz okuma fırsatım olmadı, bir gün okuyacağım. Bu ay da bir bayram olacaktı. Mayıs'ta da vardı ancak söylemeyi unuttum. Çok da hafızamda kalmadı bu bayramlar. Zaten kutlamıyoruz, hafızadan boş yere REM yiyorlar şu an. Ama siz hatırlayın, hala kutluyorsunuz çünkü. Acaba?

Eylül Ayı:

Hala.Çok. Sıkıcı.Bir.Yolculuk.Yapıyoruz. Hiçbir şey yazasım yok. Bu ay Edip Cansever'e geçtim. Bu.Kadar

Ekim Ayı:

Bu ay da bir bayram var ama neyle ilgili olduğunu tam hatırlamıyorum. Ama 29 Ekim'de kutlanıyordu sanırım. Çenem açıldı hadi konuşalım: Edip Cansever'i bitirdim ve muhteşemdi. Ayrıca Güneş Savaşları da bitti, adam Güneş sistemine yayılıp birbirimizle savaşacağımızı düşünmüş ama sana kötü bir haberim var arkadaşım:

Güneş sistemine yayılamadan bu Dünyanın içine ettik. Yani öngörün pek doğru çıkmadı. Denediğin için sağ ol. Biliyorum, biliyorum Asimov'da düşünmüş bunu ama o da yanılmış. Şans meselesi bunlar. Dert etme. Sakin ol bir daha ki tutar belki şu Olay Ufku dediğin.

Kasım Ayı:

Kasım ayları...Güz ayları...Naber 21.yüzyıl gençleri? Eğleniyoruz değil mi? Şuradaki yazıcı parçasına benden bir içki barmen-Sağ ol kalsın, pek kullanmıyorum- O zaman ayran iç ya da gazoz, tatlım. Merak etme ölmezsin. Az hayatın tadını çıkar. Vuhuuuu... Sanırım kış uykusu için düzenli verilen narkoz ve ilaçlar kafa yapıyor. Biyokimyacılarla bu konuyu gezegene inince konuşmak lazım, tabii o zamana kadar kafamız bir milyon olmazsa. Gerçi şikayetim yok, yolculuk çok sıkıcı. Narkoz ve ilaçlar çok iyi geldi. Daha var mı bunlardan? Bir paket daha, lütfen

Aralık Ayı:

31 Aralık... Bunu biliyoruz işte, çünkü eğlendirerek bizi dertlerden uzaklaştırıp uyuşturdular. Şeyde ki gibi... Cesur Yeni Dünya diye bir kitap vardı...Onda ki gibi... Hazlara düştüğümüz için bu hale geldik... Eğlence en büyük uyuşturucudur gençler kanmayın. Sosyal mesajı verdiğime göre bu yılı kapatayım. Zaten pek bir şey yok. Yılbaşını da robotlar yapıyor, biz hala kış uykusu. Ebedi sıkılanlarız biz yani.

O zaman yazıcı parçasına selam, kış uykusuna devam... Bu arada asıl öyküyü yazanın da aklını kargışlayayım... Allah'ın cezası...

*: Bölümün adını niye böyle yaptım ben de bilmiyorum ama Ferdi Baba'nın medyada ki şarkısını dinlemekten böyle oldu galiba :) Neyse Ferdi Baba'ya selam, damara devam o zaman :D

**: Bu şiiri Cemal Süreya'nın Sevda Sözleri kitabında, Kısa Türkiye Tarihi V-Beş- adıyla bulabilirsiniz

MübadeleWhere stories live. Discover now