MEKTUP

3.3K 218 8
                                    

Arkadaşlar öncelikle merhaba aa. Çok çok uzun bir aradan sonra tekrar karsinizdayim ve kitapta birkaç değişiklik yapmaya karar verdim.
Fairy: Elena olarak karşınızda ve multide yeni karakteri var.
İyi okumalar. Yorumlarinizi bekliyorum.

Şaşkınlığımı, korkumu, endişemi gizlemek adına gözlerimi küçültmeye çalıştım ama ne fayda. Dolu gözlerimden yaşların almaması için kendimi sıkıyordum.
"Imm yardımınız için tekrardan teşekkür ederim ve sizinle tanışmak bir onurdu."
"O onur bana ait. Şimdi izninizle."
Bir adım yana kaydım ve Lord Lucas giderken elimden geldiğince samimi ama sahteliğide bir o kadar belli olan bir gülüş attım.
"Oh Drop, o kadını kesinlikle krala şikayet edeceğim."
Sinirden kıpkırmızı kesilen Kurt toz olmuş omuzlarını silkeliyordu.
"Çok daha önemli bir sorunumuz var."
"Ne hakkında?"
Bir anda aklıma Kurt'ün babasının lord olduğu geldi.
"Kurt."
Kolundan tutarak, olabildiğince gizli bir şekilde onu genellikle boş olan kolonların arkasına götürdüm.
"Ne olduğunu söyleyecek misin?"
"On iki gümüş hakkında ne biliyorsun. Belki belki baban birşeylerden bahsetmiştir. Tehlikeliler mi yani yani."
Kalp atışlarım o kadar çok hızlanmıştı ki konuşurken ellerimi tutamayıp saçma saçma sallamaya başlamıştım. Gözümden usulca akan yaşlar giderek artıyordu.
"Drop, o adam onlardan biri mi! Hayır hayır bu hiç iyi değil hemde hiç değil. Senin peşindeler, nasıl engel olacağız kaçmamız gerekiyor evet evet kaçmalıyız."
"Kurt ne biliyorsan söylemek lazım, gücümü kaybetmek istemiyorum."
Etrafında dönüp durmaktan başka yaptığı tek şey kaçma planlarıydı.
Derin bir nefes verdi.
"On iki gümüş. Bu isim her üyenin parmağında bulunan gümüş ve üzeri elementlerinin taşlarından olan yuzuklerden geliyor. Tamata da birkaç şey duymuştum ama hoşuna gideceğini hiç sanmıyorum."
Tek yapabildiğim nefes alıp vermekti ve bunu o kadar hızlı yapıyordum ki eğer beni tanımasaydı panik atak geçirdiğimi düşünecekti.
"Efendiler konuşurken duymuştum. Bildiğin gibi bu imparatorluk On iki ayrı ülkeden oluşuyor ve on iki lordun her biri ülke yönetimine yardım ediyor."
"İyi de bunların benimle ne ilgisi var?"
"Tamam hemen konuya giriyorum. Lordların hepsi babana bağlı aslında bu imparatorluğun kuruluşunda alınan bir kuralla ilgili neyse konumuz bu değil. Yani onları bir araya getirebilecek tek güç baban. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama krallar dragonların ortaya çıktığını hissedebiliyorlar ya da öğreniyorlar bir şekilde. Üç yüzyıl önce de böyle oldu ama o zaman kral kızının öldürülmesini istemiyordu."
Kurumuş gözlerim havayla temas ettiğinde acıyordu. Gözlerimi kapattım ve yanaklarımın usulca ıslanmasına izin verdim.
"Çok üzgünüm gerçekten ne diyeceğim bilemiyorum."
O cümlelerini söylerken yaslandığım duvardan kaymış yere çökmüştüm.
"Ölecek olmamın sebebi güçlerim alınırken kaldıramayacak olmam değil mi?"
"Malesef. İçinde dört ejderhanın gücünü taşıyorsun belki de seni hayatta tutan şey buydu. O kazada."
Yanıma çöktü ve başını omzuma koydu.
"Ee sana ne söyledi anlatmayacak mısın?"
"Kuzeyde bir cadı ile konuşmuşlar ve Besy'nin uyandığını düşünüyorlarmış ve beni bulup gerisini biliyorsun işte."
Sakin olmaya çalışmıştım ama öleceğimi bilmek bunu fazlasıyla engelliyordu.
Bir anda ayağa kalktı.
"Bir dakika daha senin olduğunu bilmiyorlar. Belki buraya dragonun güçlerini almak için değil onun kim olduğunu bulmak için geldiler."
Aslında dediği fazlasıyla mantıklıydı.
"İyi de öğrenmelerini nasıl engelleyeceğiz?"
"Sadece lordla tekrar konuşmanız gerekiyor bu sefer bende yanında olacağım. Ne olur ne olmaz diye."
Küçükken olduğu gibi yine birileri beni kurtarmayı deniyordu.
"Teşekkür ederim."
"Ne için?"
Neden dediğimi gerçektende anlamamıştı.
"Bugüne kadar her zaman arkamı kolladığın için."
"Hadi lord adı her neyse onu bulalım."
Beni ayağa kaldırdı ve kolunu omzuma attı.
Tekrardan olaylı lobimize yürümeye başladık.
"Lucas adı bu."
"Hala umrumda değiiiil."
Yüzümü güldürmeye çalışmıştı ve yine başarmıştı. Şimdi tek yapmamız gereken. Lord Lucas'ı bulmaktı.
"Acaba müdürün yanında olabilir mi?"
"Sanmıyorum babamla konuşacağını söylemişti."
"Şansımızı deneyelim ha ne dersin?"
"İyi tamam."
Müdürün kapısını iki kez tıktıkladık.
"Gel."
Önden Kurt, arkasından da ben içeri girdik ve şanslıydık ki Lord Lucas da oradaydı.
"Çocuklar birşey mi oldu?"
Kurt cevap veremeyecek kadar çok heyecanlanmıştı.
"Biz sadece Lord Lucas'ı arıyorduk vee bulduk."
"Majesteleri önemli birşey mi var?"
"Hayır, hayır kesinlikle yok. Biz sadece size birşey soracaktık. Özel olarak."
"Tabi siz dışarıda bekleyin ben hemen geliyorum."
İkimizde başımızı sallayarak geri geri yürüyüp odadan çıktık.
"Ee sence benim olduğumu biliyorlar mıdır?"
"Sanmam eğer bilseydi şu anda muhafizlarla sarayda zindanın birinde olurdun."
Tam cevap verecek iken kapı açıldı ve ardından hemen kapandı.
"Evet sizi dinliyorum."
Dönüp kalmıştım ve ne diyeceğimi düşünüyordum.
"İyi misiniz?"
"Tabi tabi iyiyim ben sadece şey-"
"Dragonu bulup bulamadığınızı merak ediyorduk."
Kurt bunu niye yapmıştı ki şimdi.
"Siz kim oluyorsunuz."
"Ben Kurt Cobein."
"Demek sizsiniz. Babanızla uzun yıllar birlikte görev yapmıştık."
Konuyu değiştirmem gerekiyordu yoksa bu konu çok uzayıp imparatorluğun kuruluşuna kadar gidebilirdi.
"Peki siz bulabildiniz mi?"
"Evet bulduk."
Nefesim kesilmişti korkudan elim ayağım titriyordu.
Başını Kurt'e çevirip yardım et manasıyla baktım. Anladı ve konuştu.
"Peki kimmiş?"
"Bilmiyoruz."
"Bu bir şaka mı hani bulmuştunuz?"
"Evet bulduk ama kim olduğunu henüz öğrenmedik."
Derin bir oh çektik.
"Aslında size bunu söylememem gerekiyor ama babanız size zaten söyleyecektir."
Ceketinin iç cebinden bir zarf çıkarttı ve bize doğru salladı.
"Yeni Dragon bu zarfın içinde."
Nasıl öğrenmişlerdi ki gerçektende krallar hissedebiliyor muydu yoksa biri mi söylemişti?
"Merakımı mazur görün ama kim olduğunu nereden öğrendiniz?" yüzüme yaklaştı.
"Biri söyledi diyelim."
"Kim söyledi?"
"Bunu size söyleyemem."
"Herhangi bir ipucu da mı veremezsiniz?"
"Peki peki. İsmi zarfın içine yazan kişi başından beri bilen bir kişi. Daha fazla ipucu yok."
Şimdi olay anlaşılmıştı. Söyleyen Bay Stosseldı yani müdür sonuçta bana dragon olduğumu da Söyleyen oydu. Tamam da niye şimdi yazmıştı.
"Son bir soru daha, niye şimdi yazmaya kadar vermiş bu gizemli kişi? Madem başından beri biliyormuş."
"Bugün akşam okulda ki ilk ay bitiyor ve mektup teslimleri yapılıyor. Birçok öğrenci ailesine arkadaşlarına mektup yazıyor ve at arabasının içine atıyor. Bu zaman dışında durum ne olursa olsun kesinlikle mektup gönderilemez. Kralda riske girmemek için mektubu almaya beni gönderdi."
"Yaa demek öyle. Imm çok teşekkür ederim lordum biz sizi daha fazla tutmayalım."
"Majesteleri, Bay Cobein."
Başıyla bizi selamlayıp bahçeye doğru yürüdü.
"Drop o mektubu ele geçirmemiz gerekiyor."
Lordun kapıdan çıktığını görür görmez Kurt'e döndüm.
"İyi de nasıl yapacağız bunu?"
Kurnazca bir gülüş suratına oturdu.
"Benim bir planım var."

ELEMENTLERİN PRENSESİWhere stories live. Discover now