"Ben de özledim Cassandra." Konuyu değiştirmek için soru yönelttim. "Mezuniyet balosuna, Calum ile mi gittin?"

Kıkırdadı. "Aslında mezuniyet balosuna gitmedik. Yani, bilirsin ceza aldım."

Kaşlarımı çattım. Burada mükemmel bir hikaye vardı. "Ne yaptın?"

Cassandra tam lafa girmeye hazırlanırken, yanımda doktorum belirdi.

"Bugünlük bu kadar yeterli Flora."

"Bir kişiyi daha arayacaktım."

Doktor elindeki klasik saati göstererek omuz silkti. "Zamanın doldu ve bu telefon çok taliplisi var."

Telefonu tekrar kulağıma yapıştırdım. "Imm, Cassandra kapatmam gerek. Ashton'a onu arayamadığım için üzgün olduğumu söyle."

Cassandra'dan ölüm sessizliği ve ardından aciz bir ses geldi. "Pekâlâ. Görüşürüz bebeğim."

Gülümsemeye çalıştım ama hiçbir hücrem hareket etmek istemiyordu. Ankesörlü telefonu yerine koyduktan sonra her yerim parçaya ayrılmış gibi hissettim. Ashton'ın sesibi duymak istiyordum. Aylardır kendimi ondan uzak tuttum ama en azından sesini duymak motive ederdi.

Doktor sırtımı sıvazladıktan sonra hastanede 12.senesini geçiren Bayan Tesart telefona yavaşça yürüdü. Dudaklarımı yalayarak odama doğru yürüdüm. Günlüğüme Cassandra'nın sesini duyduğumu yazmam gerekiyordu. O tehlikeli kız bana bir şeyler anlatırken, kendimi kör hissediyorum. Kör bir insana görünen manzaranın ne kadar güzel olduğunu anlatam masum bir kız çocuğu gibiydi. Bana sürekli bu küçük hücremde, gökyüzü açıyordu. Hâlâ hayatın akıp gittiğini görüyordum ki benimki bitme seviyesine gelmişken.

Odamın kapısını açmadan önce tüm koku beynime doldu. Bu pazartesi günleri aldığım elmalı turta kokusu değildi. Bu çiçek kokusuydu.

Gözlerimi aniden açtım ve kapının kolunu sertçe aşağıya indirdim. O anda sonra bedenimde kalan en küçük enerjiyi de kapıyı ittirmek için harcadım. Kapı sonuna kadar açıldığında gördüğüm manzara hafızamın unutulmaması gereken kısmına girmeye değerdi.

Bu anı beni ileride acıdan öldürdürtse bile, orada kalmaya değerdi. Yatağımın altında, yatağımın yanında, odanın pencere kenarlarında, odanın çevresinde, odanın raflarında, tuvalet girişinde, yerlerde koltuğun üzerinde, her yerde çiçek vardı.

Bu çiçeklerin hepsi benim saçlarıma taktığım çiçeklerdi.

Kapıyı kapatıp arkasına yaslanırken, dolu gözlerle odama baktım. Biraz daha ilerledim. Parmaklarımı çiçeklerin yapraklarına değdirdim. Bu tarifi olmayan yumuşak hisi almayalı ay olmuştu. Cılız bacaklarım iğrenç hastane elbisenin altında gözüküyordu. Odanın ortasına doğru geldim ve cam kenarında buket şekilde duran çiçeklerin üzerindeki notlara baktım. Sarı bir kart vardı. Kalbim nedensiz bir şekilde çırpındı.

Bu bizi temsil eden bir nottur. (Flash)

Birden gülümsedim. Gözlerimin dolmasının yanında birde burnumu çektim. Notu yavaşça açtım.

Sen her kusurunu çiçeklerle kapatmaya çalıştığında senin yapraklarına aşık oldum.

Not: Flora

P.S: FloraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin