3.BÖLÜM

177 31 22
                                    

Soğumuş olan oturma odasında kendimi yorganın altında ısıtmaya çalışıyordum. Sabah olmuştu. Kalkıp sobayı yakmalıydım yoksa burada donarak ölecektim. Aslında ölüm benim için bir kurtuluş olurdu. Yorulmuştum. Yaşıtlarım gibi yaşayamamın ağırlığı her zaman üzerimdeydi. Bu durumdan kurtuluşum yoktu, ama bu duruma alışamıyordum da. Daha küçük yaşımda bu kadar sorumluluk, çok fazla geliyordu. Hayat, bana dersini çok iyi veriyordu. Bu ders hiç adil değildi.
Düşünceleri beynimden uzaklaştırarak kalktım ve titreyerek sobayı yakmaya başladım. Hava cidden çok soğuktu, kış aylarını ve soğuğu sevmiyordum. Sobayı tutuşturduğum sırada kapı çalmıştı. Üst kattaki teyzenin bana kahvaltı getirdiğini düşünerek kapıya doğru yöneldim. Çok iyi bir teyzeydi ve izin günlerimde hep kahvaltı getirirdi bana. Ancak kapıyı açtığımda karşılaştığım manzara pek hoşuma gitmemişti. Hatta hiç hoşuma gitmemişti.
Baran gelmişti. Gözlerimi devirdim ve açtığım kapıyı geri kapatmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Bacağını kapının arasına sıkıştırdı ve kapıyı güçlü kollarıyla ittirdi. Kaşlarımı çattım.
"Ne istiyorsun benden ! Git şurdan."
Sırıttı ve kapıyı benimle birlikte sonuna kadar ittirdi. Bu ssayede evin içine girmişti, hemde ayakkabılarıyla. Bu Baran denen herif kendini villasında mı sanıyordu.
"Dışarı çık. Bağırırım yoksa." dediğimde bakışlarını evden ayırdı ve bana baktı. Yalandan gülümsüyordu. Hep böyle gülümsüyordu. Eğleniyordu, bir amacı vardı ama çözemiyordum.
"Hadi hazırlan seni evime getireceğim. Orada bakımını yapacaklar." dediğinde ağzım açık kalmıştı. Parmağımla kapının dışını gösterdim ve "Defol evimden, gelmiyorum hiç bir yere." dedim. Delirmek üzereydim.
Beni dinlememişti ve bununla da kalmayıp omzuna almıştı. Ayaklarım yerden kesildiğinde ağzımdan küçük bir çığlık kaçmıştı. Baran kaoiyi eliyle kapattı. Tek eliylede beni omzunda tutuyordu. Çırpınıyordum fakat bir türlü omzundan inemiyordum.
"Baran, bırak beni. Gelmek istemiyorum, anlamıyor musun. Yeter !" diye bağırdım. Daha dün tanışmıştık, didişmiştik. Beni partiye götürme sebebini anlayamıyordum. Bir anda içimi kara dumanlar kaplamıştı
"Tunay, çok abartiyorsun. Dünki özrün yerine say bunu oldu mu ?" dediğinde sesi bıkkın geliyordu. Hala omzundan asılıyordum. Arabanın yanına geldiğimizde beni yere indirmişti. Yüzüne bakmadan tekrar apartmana yöneldiğim sırada beni belimden yakaladı ve derin bir nefes vererek arabaya sürükledi. "Bırak !" beni dinlemiyordu.
Arabanın kapısını açtı ve beni içine sertçe oturttu. Arabanın içi evimden daha sıcaktı. Dışarısı ise buz gibiydi. Baran'a söz dinletemeyeceğimi anlayarak usluca arabada oturdum. Oda arabaya bindiğinde ona ölümcül bakışlar atıyordum.
Motoru çalıştırdığında göz ucuyla bana baktı. "Ne bakıyorsun öyle? Gelmeni istiyordum, geliyorsun. Oldu mu ?"
"Olmadı. Dünya etrafında dönmüyor Baran efendi."
Dudağı hafif kıpırdadı ve değişik gülümsemelerinden birisini yine yaptı. Motorun sesi yükseldi, ve arabanın hızı da yükseldi. Mahallenin ara sokaklarında bu kadar hız yapması hiç güvenli degildi.
"Benim etrafımda dönüyor, istediğim şeyi ne pahasına olursa olsun alırım."
"Yavaşla."
"Yavaşlamak istemiyorum."
"Mahallede çok çocuk oynar. Birisi karşına çıkacak ezeceksin onu. Yavaşla !" sonlara doğru sesim yükselmişti. O yavaşlamak yerine hızını daha çok arttırmıştı.
"Kaza da edebiliriz, hayatını kaybedebilirsin. Çocuğu mu düşünüyorsun?" bunu söylerken hala sırıtıyordu. Bu sefer şaşırmış bir ifade vardı yüzünde. Gözlerimi ondan ayırdım.
"Baran yavaşla, lütfen." sesim kısık çıkmıştı. Bu çocuk beni yoruyordu.
Beklemediğim bir anda araba yavaşladı ve normal hızına düştü. Bende ağzımı açmayarak camdan dışarıyı izlemeye başladım. Onunla konuşmayacaktım. Hem şimdi, hem de gece boyunca.
Araba büyükçe bir otomatik kapıdan içeriye girdiğinde muazzam bir bahçeyle karşılaştım. Bahçenin tam önünde arabayı durdurdu ve bana "Hadi, ufaklık." dedi. Baran'a bakmadan arabadan indim. Yeşilliklerle dolu uzun bir bahçe vardı ve sonunda iki tane villa görünüyordu. Önce eve baktım ve sonra üzerimdeki geceden kalma esortman takımına baktım. Cidden, berbattım. Buraya hiç yakışmıyordum. Saçım dünden kalma dağınık bir örgüydü. Göz altlarımın ise mor olduğuna emindim. Genelde stres olduğum zamanlarda, yorulduğum zamanlarda morarırdı. Çok fazla morarırdı. Bahçede Baran'ı beklemeden yürürken bana yetişti ve beni kolunun altına aldı. Aniden kendimi ondan çektim.
"Ağır ol." dedim. Kaşlarım yine çatılmıştı. Bıkkın bir şekilde nefes verdi. "Çok garipsin. Sinirimi bozuyorsun."
"Ne tesadüf sende benim." derken tam gözlerinin içine bakmıştım. Bir yandan yürüyor bir yandan da birbirimize laf yetiştiriyorduk. Ona bakarken ayağım yere takılmıştı ve tam düşeceğim siradakolymdan tutmuştu.
O sırada bir ıslık sesi gelmişti ve ben kendimi Baran'ın ellerinden kurtarıp ıslığın geldiği yöne baktım.
Elleri ceplerinde uzaktan bir çocuk geliyordu. Aslında buda çocuk değildi. Yine benim yaşlarımda bir gençti. Hatta, bu genç biraz farklıydı. Belki de adam demeliydim. Çok sert duruyordu. Kendinden emin adımlarla yanımıza doğru yürüyordu. Saçları fazlasıyla siyahtı, siyahlığından dolayı parlıyordu ve rampalıydı. Siyah spor ayakkabı gri bir eşortman, gri tişört, siyah ince bir hırka. Yüzünde soğuk bir bakış. Yaklaştıkça yüzündeki kemikler daha belirgin oluyordu. Etkileyiciydi. Fazlasıyla.
Kim olduğunu bilmediğim çocuğu incelemeyi bırakarak Baran'a sessizce "Bu kim?" diye sordum. O sırada çocuk yanımıza gelmişti.
Baran "Kuzenim Gökra. Gökra, bu gece partideki eşim Tunay." dediğinde Gökra bakışlarını bana çevirdi. Önce kıyafetlerimi süzmüştü. Kıyafetlerimi süzmekte haklıydı. Bu kılıktaki birisinin burada olması çok saçmaydı. Sonra gözlerini gözlerime dikti, gerçekten çok değişik bakıyordu. Kanımın donduğunu hissediyordum. Gülümsemeye çalıştım. Elimi uzatarak "Tanıştığıma memnun oldum." dedim. Yanaklarımın kızarmaması için içimden dualar ediyordum. Gökra elleri hala ceplerinde dururken soğuk bir sekilde "Bende." dedi.
"Hiç de öyleye benzemiyor ama." dedim ters ters. Bunu dediğimde Baran ve Gökra bana acayip bir şekilde bakmıştı. Sesli mi düşünmüştüm ben?
Ikisine de zorla gülümsedim ve sonra Baran'a dönerek "Artık bana ne yapacaklarsa yapsalar ?" dedim. Gökra'nın gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Kahretsin, ben şu an hiç rahat değildim.
Baran Gökra'ya birazdan geleceğini söylerek beni eve doğru sürüklemişti. Gökra'da farklı bir şeyler vardı. İlgimi çekmişti nedensizce, ve en çok ilgimi çeken şey ise içimi yakan kokusuydu.

ADOSWhere stories live. Discover now